“Marmara Bölgesi Hapishaneler Raporu’’nu açıklayan ÖHP, disiplin cezası adı altında dayatılan uygulamalarda artış yaşandığını, tutuklu yakınlarına da çıplak aramanın dayatıldığını vurguladı. ÖHP ayrıca, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın durumundan endişeli olduklarını belirtti.
Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan ‘’Marmara Bölgesi Hapishaneler Raporu’’nu Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı’nda (TOHAV) yaptığı basın toplantısıyla açıkladı. Raporu, ÖHP Cezaevi Komisyonu Eşsözcüsü Ahmet Baran Çelik okudu.
Çelik, Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında cezaevindeki tutukluların tutulma koşulları ve disiplin cezası adı altında dayatılan uygulamaların işkence yasağının ihlali anlamına geldiğini ve bu ihlallerde artış yaşandığını kaydetti. Onur kırıcı arama biçimlerinin yaygınlaşmasının temel bir mesele olarak tespit edildiğini ifade eden Çelik, çıplak arama uygulamalarının yaygınlaşmasının da bunun bir parçası olduğunu söyledi. Çelik, ‘’Silivri 5 Nolu Hapishanesi’nde bulunan İbrahim Koçer, hapishaneye geldiğinde yeni geçirmiş olduğu ameliyat nedeniyle dikişleri olup tedavisine düzenli devam etmesi hayati bir zorunluluk iken hastaneye götürülmemektedir. Hapishanede dikişleri açılmış; ancak buna rağmen tedavi edilmemiştir. Yine bu mahpus kısmi felçli olup tutulduğu koşullarda hayati tehlikesi vardır” dedi.
İşkenceye varan uygulamalar
Tekirdağ F tipi 2 No’lu ile T Tipi 2 No’lu cezaevlerinde hastane ve adliyelere giriş gelişlerde tutuklulardan kameralara dönerek elbiselerini kaldırmaları ve içlerine giydiklerini göstermeleri konusunda yapılan baskının devam ettiğini belirterek, şöyle devam etti: “Gerek mahpusların bir nevi çıplak aramaya maruz bırakılması gerekse de karşı çıkış üzerine gelişen fiziksel şiddet bir işkence biçimidir. Bu durumun işkence yasağı ihlali olmasının yanı sıra aynı zamanda bu uygulama nedeniyle mahpuslar uzun bir süredir sağlık hakkına erişimde savunma ve yargılanma haklarını kullanmakta ciddi engeller yaşamaktadırlar. T Tipi’nde çıplak arama aynı şekilde ziyarete gelen mahpus yakınlarına da dayatılmaktadır. Marmara Bölgesi’nin en sıkıntılı, en çok hak ihlalinin yaşandığı yer Tekirdağ F Tipi Cezaevi’dir ve bu durumdan kaynaklı endişeliyiz” ifadelerini kullandı.
Tekirdağ 2 No’lu F Tipinde Buse adında trans bireyin cinsel kimliği sebebiyle cezaevinde tutulmasından dolayı kötü muameleye maruz kaldığını belirten Çelik, “Buse kamuoyunda da bilindiği gibi cinsiyet geçiş ameliyatına yerel mahkemece karar verilmesine rağmen, ameliyatın yapılmadığı sebebi ile ölüm orucuna başlamıştır. Mahpus ölüm orucuna bir süre ara vermiş, Eylül ayında bu konuda herhangi bir gelişme olmazsa tekrar ölüm orucuna başlayacağını ifade etmiştir’’ dedi.
‘Hükümlüye özel tecrit’
Bolu Cezaevi’nde tutulan Ege Üniversitesi’ndeki öğrenci olaylarından yargılanan Nurullah Semo’nun 5 aydır tecritte tutulduğunu aktaran Çelik, “Gardiyanlar tarafından darp edilip tehdit edilen Nurullah, revire çıkarılmayı talep etmiş; ancak 2 hafta sonra revire götürülmüştür. Söz konusu durumu şikayet eden hükümlü gardiyanlarca tekrar tehdit ve darp edilmiştir. Hükümlünün diğer odalara geçme talebi ‘Adalet Bakanlığı’nın talimatı bu şekilde’ denilerek reddedilmektedir. Hükümlü ayda sadece 2 saat spor yapabilmekte, bu hakkını ise yine tek başına kullanabilmektedir. Hükümlü özel ve bilinçli bir biçimde tecritte tutulmaktadır’’ diye konuştu.
‘İmralı adasından endişeliyiz’
İmralı Yükek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ve yanındaki tutuklulara tecrit uygulandığına da dikkat çeken Çelik, “Bir ada hapishanesi olarak tamamen kendi özgün koşulları olan bu yerde aynı zamanda avukat ve aile görüş hakkı tamamen ortadan kaldırılmıştır. Platformumuz ve birçok sivil toplum örgütü, ‘Ada’da kalanların sağlık durumundan endişe duyduklarını’ defalarca kez belirtmiştir. İmralı tecridine paralel olarak 3 kişinin ya da tek kişinin kalmasına olanak sağlayan F tipi hücreler, şehirlerden uzak kampüs tipi hapishaneler, mahpusların ailelerinden çok uzak yerlere sürgün edilmesi tabloyu açıkça gözler önüne sermektedir” diye belirtti.
Çelik, tecride ilişkin ayrıca, Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde olan tutuklu Şehmuz Azun’un benzer suçlarda tutulan arkadaşlarının yanına gitme talebi olmasına rağmen tek başına tutulduğu ve bir buçuk ay boyunca IŞİD suçlamasıyla yargılanan biri ile aynı odada tutulduğunu ifade etti.
‘Kelepçeli muayene dayatılıyor’
Cezaevlerinde sağlık hakkına erişim konusundaki sıkıntıların halen devam edildiğini belirten Çelik, “Mahpusların rutin sağlık kontrollerine ve revire getirilip götürülmesi esnasında kelepçeleri çıkarılmamakta ve hekim önünde kelepçeli bir şekilde tedavi edilmeye zorlanmaktadır. Hekimlere bu hususun iletilmesi halinde büyük çoğunlukla hekimler güvenliklerini bahane ederek kelepçeli tedavi uygulamasında pay sahibi olmaktadır.
TTB, TİHV ve Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından 8 Ağustos 2016 tarihinde İnsan Hakları İhlalleri İle İlgili Hekim Tutumu hakkında yaptıkları açıklamada ayrıntılı olarak nasıl tutum almaları gerektiğini bildirmiştir. Ancak; Tekirdağ 2 No’lu T Tipi, Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nde, Maltepe 1 No’lu Hapishane’de ve Bandırma T Tipi Hapishanesi’nde muayene esnasında kelepçe çıkartılmaması uygulaması devam etmektedir. Hakan Zeydan adında gözlüğü kırılan mahpus, kendisine kelepçeli tedavi dayatıldığı için muayene olmayı kabul etmediğini ifade etmiştir. Mahpus bu sebeple gözlüksüz olarak hayatına devam etmek zorunda kaldığını beyan etmiştir’’ dedi.
‘IŞİD’liler ile aynı araca koyuyorlar’
OHAL öncesi ve sonrasında devam eden en önemli hak ihlallerinden birinin sağlık hakkı ihlali olduğunu vurgulayan Çelik, “Diş tedavileri için bir koğuştan haftada sadece bir kişi muayene ediliyor. Bundan dolayı haftada bir, diğer hastalıklar sebebiyle revire çıkma konusunda diş ağrısı çeken mahpusların çok uzun süre bu diş ağrısı ile mücadele etmek zorunda bırakıldıkları, herhangi bir ilaç tedavisi uygulanmadan uzun diş ağrılarının sonunda sadece revire götürülüp diş çekme işlemi uygulandığı beyan edilmiştir. Yine hastaneye sevk sırasında jandarma ve adli tutukluların (Hastaneye IŞİD-taciz-tecavüz tutuklu/hükümlüleri ile birlikte aynı araç ile götürülüyorlar) sözlü ve fiziksel şiddetine maruz bırakıldıklarını beyan etmişlerdir. Muayene esnasında jandarmaların dışarı çıkartılmadıklarını dolayısıyla hasta-doktor mahremiyetinin yok sayıldığını dile getirmişlerdir” diye belirtti.
Kayıt altında avukatla görüş
Çelik, “Avukat görüşmeleri sesli kayıt cihazı ve infaz koruma memuru aracılığı ile kayıt altına alınmakta ve denetlenmektedir. Mahpuslar görüşmelerde, ‘Avukat ziyaret hakkının 3 yıla yaklaşan bir süre boyunca kayda alınması herhangi bir hukuka aykırılığın tespit edilememesine rağmen sürdürülmesinin hukuka aykırı olduğunu, bunun var olan hakların tamamen ortadan kaldırdığını, hakkın özüne dokunduğunu, bunun Anayasaya aykırı olduğunu’ beyan etmişlerdir’’ dedi.
Keyfi disiplin cezaları
Yine OHAL ile birlikte infaz yakmaların hız kazandığı ve şimdilerde dorukta olduğu gözlemlendiğini belirten Çelik, şunları kaydetti: “Siyasi mahpusların tüm hapis hayatı boyunca 3 kere hücre cezası alması halinde koşullu salıverilmeden yararlanamaması ve hak ederek tahliye tarihini beklemek zorunda kalması birçok hapishanede yaygın bir insan hakkı ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle koşullu salıverilme tarihi yaklaşmış mahpusların infazı yakılmaktadır. Yasaya ve usule uymayan disiplin soruşturmalarıyla verilen hücre cezalarına dayanarak infazların yakılması otoritenin infaz sistemini ve uygulamasını teşhir eder niteliktedir. Yapılan görüşmelerde önceki aylardakine benzer şekilde çok sayıda, haksız ve hukuksuz disiplin cezasının verildiği gözlemlenmiştir. Disiplin cezası idarelerin elinde çok ciddi bir ceza içinde ceza aracı olarak işlev görmektedir’’ şeklinde konuştu.
Kürtçe şarkıya ceza
Çelik, disiplin cezalarına ilişkin şu bilgileri verdi: “Kırklareli E Tipi Cezaevi’nde sabah ve akşam yapılan sayımlarda mahpuslara ayakta sayım dayatılması ve sayım vermeyen mahpuslara her bir sayım için ayrı olarak ‘ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma’ şeklinde disiplin soruşturması açılmakta ve disiplin cezası verilmektedir. Kandıra hapishanelerinde havalandırmalar ile ortak alanlara kameralar konulmuş olup kameraları kapatan mahpuslara disiplin cezaları verilmektedir. Bolu F Tipi’nde disiplin cezaları ile tahliyeler engellenmektedir. Düzce T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde disiplin cezaları hapishane idaresi tarafından geç uygulandığından, disiplin cezası alan mahpus yönünden iyi hal kazanma süreleri uzuyor ve tahliyeye mani durumlar yaşanmaktadır. Son dönemde yapılan görüşmelerde bu konuda en çarpıcı örneklerden biri Maltepe 1 No’lu L Tipi’nde Kürtçe şarkı söyleyenlere bile disiplin cezası verilmesidir.”
İşkence aracı: 1 ayda 3 farklı cezaevine sevk
“Mart 2016’dan beri hapishanelerde sürgün olayları artmıştır’’ diyen Çelik, özellikle OHAL’den sonra güvenlik, yer doluluğu gibi gerekçelerle sevklerin hızla devam ettiğini kaydetti. Çelik, “Bir ay içerisinde üç farklı hapishaneye sürgün edilen mahpus olmuştur. Bu sürgünlerin başlangıcı baskın şeklinde mahpusların gece saatlerinde hücreden alınması şeklinde olmakta, çoğu zaman mahpusun eşyalarını yayına almasına bile fırsat verilmemektedir. Mahpuslar kötü, havasız ring araçlarında uzun süreler yolculuk yapmaktadırlar. Bu çerçevede sevkler başlı başına bir işkence halini almıştır. Aynı zamanda çoğu mahpus, bu sürgünler sonucu ailesinden çok uzak yerlere götürülmüştür. Özellikle ailesinin ekonomik durumu iyi değilse ya da ailesinde hastalık, küçük çocuk gibi durumlar varsa mahpuslar aylarca yakınlarıyla görüşmemektedir. Söz konusu sevkler tutukluları da kapsamaktadır. . Kişiler yargılandıkları mahkemelerden çok uzağa götürülmekte ve avukatıyla görüşmede, mahkemeye gidiş gelişte sıkıntılar yaşamaktadır’’ dedi.
Mahpus sayısı kapasitenin üstünde
Özellikle, T tipi cezaevleri bakımından ciddi bir sorun haline gelen kalabalık koğuş uygulamalarının devam edildiğine vurgu yapan Çelik, kışın gelmesiyle insan sağlığına yönelik tehlike oluşturma durumunun arttığını söyledi. Çelik, ‘’Silivri hapishanelerinde mahpus sayısı kapasitenin üzerindedir. Kapasitenin üzerinde olması sebebiyle de barınma yerlerinin insan onuruna uygun olmasını engellemektedir. Koğuşlarda hücrelerde normalden fazla kişi kaldığı, hücrede tek olması gereken ranza sayısının 6 olduğu dile getirilmiştir. Böylece 7 kişilik koğuşta 28 kişi kalındığı vurgulanmıştır. Kişi sayısının çok fazla olduğu, kapasite yoğunluğundan dolayı zaten sınırlı olan spor hakkı da zamana yaydırılarak ayda bire düşürüldü. Ayrıca koğuş nüfusu artmasına rağmen aynı oranda koğuşa getirilen yemek miktarında artış olmadığı ve yemeğin yetersiz olduğu da şikayet edilen konular arasında.”
Kaynak: MA