ÖHD yöneticilerinden Nagehan Avçil, barolardan İmralı tecridine dair Adalet Bakanlığı’na başvurmalarını talep ettiklerini belirtti
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 25 yılı aşkın bir süredir ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan, 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. PKK Lideri Öcalan ile İmralı’da tutulan Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan haber alamama hali 39’uncu ayında sürüyor.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) öncülüğünde 22 Ocak 2023 tarihinde bin 300 avukatla Adalet Bakanlığı ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) başvuru yapıldı. Yapılan başvurulara dönüş olmazken, ÖHD çok sayıda il barosuna tecridin kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapmaları için çağrıda bulundu.
ÖHD Genel Merkez yöneticilerinden Nagehan Avçil, İmralı tecridine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Disiplin cezaları avukat görüşüne engel değil’
2019 yılındaki 5 avukat görüşü dışında 13 yıldır hiçbir şekilde avukat görüşünün yapılmadığına dikkati çeken Avçil, bu durumun “işkence” olduğunu söyledi. İmralı’da kanunların işletilmediğini söyleyen Avçil, “Bir avukat ziyaretinin disiplin cezası olduğu gerekçesiyle engellenmesinin Türkiye kanunlarında ve yasal mevzuatta yeri yok. AKP-MHP iktidarının genel itibariyle Kürtlere karşı uygulamış olduğu bir politika söz konusu. Bu hukuki bir uygulama değil, bunu tartışmaya açmak bile mümkün değil” dedi.
Avçil, Adalet Bakanlığı’nın “tecrit yok” yönünde milletvekillerine verdiği cevaba işaret ederek, “Bakanlık tecrit için ‘Hiçbir şekilde dış iletişim olmayan; avukat görüşü, aile görüşü yasağı söz konusuysa’ diyor. Tecridin varlığından söz ediyor esasında. Şimdi İmralı Ada Hapishanesi’nde tecridin olmadığını kim iddia edebilir? Disiplin cezalarının dahi gerekçeleri açıklanmıyor. İtiraza ilişkin başvurunun da önüne geçiliyor. Kanuni hakların kullanılması noktasında bir engel söz konusu. İnfaz Kanunun en ağır disiplin cezası hücre cezasıdır. Bu dahi avukat görüşüne engel değildir. Adalet Bakanlığı bu düzenlemeyi bilmiyor mu? Biliyor. Bunun kamuoyunu yanıltmak amacıyla yapıldığını düşünüyoruz. İmralı’da kanunlar nasıl geçerli değilse, yapılan açıklamanın da kanuni bir dayanağı yok. Bunu yasalarla ilişkilendirmemiz mümkün değil. Verilen cevabın hukuki bir sonucu yok” şeklinde konuştu.
‘İtiraz olmadığı müddetçe tecrit yayılıyor’
Avçil, “İktidarın uyguladığı politikaya veya hukuksuzluğa itiraz etmediğinizde bunun devamı geliyor. İmralı’da uygulanan işkence ve tecrit de böyle. Siz oradaki tecrit ve işkenceye itiraz etmediğiniz müddetçe bu yayılıyor. Bir basın açıklamasında kolluğun tecridi ile karşılaşıyorsunuz. Bir yerden bir kuşatma başladıysa bu toplumun tüm alanlarına sirayet ediyor. Tecrit kaldırılmadığı sürece tecridin etkilerini daha birçok alanda göreceğiz. Bu yüzden İmralı’daki tecride yapılan itiraz, tüm topluma karşı uygulanan tecride yapılan bir itirazdır” diye konuştu.
CPT’nin Türkiye’ye gerçekleştirdiği son ziyareti sırasında İmralı’ya gitmediğini hatırlatan Avçil, “CPT birçok hapishanede işkence, kötü muamele, hak ihlaline ilişkin görüşmeler yaptı. Ama en yoğun işkencenin olduğu, tecridin ve hak ihlalinin hat safhada olduğu İmralı Hapishanesine gitmedi. Bunun açıklanabilecek bir tarafı yok. CPT’nin amaç ve görevlerine aykırı bir durum. CPT, Türkiye’ye geldiğinde ilk ziyaret etmesi gereken yer İmralı’dır. Tabi buna dair raporlarını da açıklaması gerekir. Çünkü bütün kamuoyunun CPT’nin raporunu açıklaması konusunda bir beklentisi var. Bu da İmralı’daki işkenceye, kötü muameleye, hak ihlallerine karşı sessizliğin bir başka boyutudur. Tutukluların CPT yetkililerine ‘İmralı’ya neden gitmedin?’ diye sorduklarını da biliyoruz. Herkesin beklentisi tecrit ve işkenceye dair CPT’nin görevini yerine getirmesidir” ifadelerini kullandı.
‘Hiçbir hukukçu ‘Burada bir tecrit yok’ diyemez’
Avçil, “Ben İstanbul Barosu’na bağlı bir avukatım. Baroların görevi sadece meslek örgütleri olmak değildir. Hukukçuluğun bir misyonu var. Burada da işkence ve tecride ilişkin bir tespit var. Hiçbir hukukçu ‘Burada bir tecrit yok’ diyemez. Çünkü kanunlar ve görüşme usuller belli. Bunların uygulanmadığı çok belli. Biz de ‘baro olarak buradaki tecrit ve işkenceye dair değerlendirmeniz nedir, buna dair bakanlığa girişimde bulunun’ talepleriyle başvuru yaptık. Dönüş alamadığımız barolara, başvurumuza ilişkin herhangi bir gelişmenin olup olmadığını dair yeniden başvuracağız. Tecrit gündemimizde olmaya devam edecek. Ortadan kaldırılması için de çalışmalarımıza devam edeceğiz” diye kaydetti.
Haber: Ömer İbrahimoğlu\MA