ÖHD, Van Barosu Cezaevi Komisyonu ve TUHAY-DER Van Şubesi tarafından hazırlanan ‘Karadeniz Bölgesi Cezaevi Raporu’nda tutuklulara yönelik en temel insani hakların bile askıya alındığına dikkat çekti
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi, Van Barosu Cezaevi Komisyonu ve Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) Van Şubesi tarafından hazırlanan “Karadeniz Bölgesi Cezaevi Raporu” açıklandı. Van Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda çok sayıda kişinin katılımı ile açıklanan raporu ÖHD Van Şube Üyesi Avukat Zınar Kef okudu.
Ağız içi araması bahanesi!
Karadeniz’de bulunan cezaevlerine gidilerek tutuklu ve hükümlülerle bir görüşme yapıldığını söyleyen Kef, görüşmelerle birlikte tutukluların aileleri aracılığıyla kendilerine ilettikleri sorunların da raporda yer aldığını anlattı. Bafra T Tipi, Giresun Espiye L Tipi, Trabzon Beşikdüzü Tipi, -Rize Kalkandere L Tipi, -Bayburt M Tipi, Erzurum H Tipi, Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi ile Erzurum Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’ne ziyaretler gerçekleştirdiklerini belirten Kef, “Yaptığımız görüşmede, mahpusların hastane sevkleri geciktirilmekte, hapishane doktorundan hastane sevklerinin alınabildiği ve ancak güvenlik personeli tarafından ağız içi araması yapıldığından mahpusların bunu kabul etmediği ve bu nedenle hastaneye götürülmediklerini, bu anlamda son aylarda kimsenin hastaneye götürülmediği, yaşam tehlikesi geçirilen hastalık durumlarında dahi hastane sevkleri ağız içi araması bahanesi ile engellendiği bilgisi verildi” dedi.
Kürtçe olan mektuplar verilmiyor
İdare kantininden alınan radyolara el konulduğu ve mahpuslara radyo verilmediğini, haftada bir oda aramalarının yapıldığı ancak aramanın amacı dışına çıktığının kendilerine iletildiğini söyleyen Kef, muhalif hiçbir gazetenin de tutuklulara verilmediğini belirtti. Gür, konuşmasına şöyle devam etti: “Bunların yanında kantin fiyatlarının çok fahiş olduğu, mektupların geciktirildiği, Kürtçe olan mektupların ise verilmediği, pandemiden ötürü yasaklanan kurs, atölye spor vb. etkinlikler pandemi bitmesine karşın halen yasaklı olduğu, son 2 aydan bu yana sadece ayda bir futbol etkinliğine izin verildiğini bize ilettiler.”
Süresiz sosyal yalnızlaştırmaya politikası!
Tutuklu ve hükümlülerin en temel insan haklarının dahi askıya alındığını söyleyen Kef, “Tutuklular üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların aileleri kapalı görüş yapabilmek için uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin sağlığını da riske atmaktadır. Bu sebeple mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır. Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır” diye konuştu.
Kitap kısıtlı gazete yasak
Özellikle Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli cezaevinin tek kişilik hücre tipi yapısı ve bu hapishanede tutulan ağırlaştırılmış müebbet hükümlü mahpusları dışında diğer mahpusların da tek kişilik hücre tipi odalarda infazlarının yapıldığı görüldü. Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır” dedi.
Yetkiyi kötüye kullanıyorlar
Kef, son olarak, “Bu uygulamalara derhal son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara verilmesi sağlanmalıdır. Hukuka aykırı olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri, Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar derhal iptal edilmelidir. Hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmektedir.”
Raporda cezaevlerinde yaşanan sorunların bir bölümü ise şöyle:
“*Hapishane girişlerinde çıplak aramanın olduğu,
*Keyfi şekilde mahpuslara hücre cezaları verildiği,
*Cezaevi koğuşlarında kişi başı kitap kotası bulunduğu, kadınlar koğuşunda kişi başı en fazla 7 kitap, erkekler koğuşunda ise 8 kitap bulundurmaya izin verildiği,
*Kürtçe yazılan mektupların mahpuslara verilmediği, gerekçesinin Kürtçe tercüman bulunmamasının gösterildiği, Kürtçe hiçbir yayına izin verilmediği,
*Yemeklerin yenmeyecek derecede kötü olduğu bu nedenle mahpusların çoğu zaman kahvaltılık ile beslendikleri,
*Kovid şüphesi taşıyan mahpuslara test yapılmadığı ve aynı zamanda Kovid olan mahpuslarında tedavilerinin yapılmadığı,
*TRT3-Meclis TV kanalından meclis oturumlarını izlediklerinden ötürü bu kanalın dahi hapishane yönetimi tarafından silindiği ve mahpusların defalarca talep etmelerine rağmen idarenin Meclis TV kanalını açmadığı,
*Hem havalandırmalarda hem de odaların içerisinde kameralar olduğu,
*Yemeklerin çok az verildiği, 29 kişilik odaya 10 kişilik yemek verildiği,
*Odaların çok kalabalık olduğu ve yeni sevk olan mahpusların yerde yatmak zorunda oldukları,
*İdari ve Gözlem Kurulu’nun mahpuslara ‘Hangi partiyi savunuyorsun? Ya da Öcalan hakkında ne düşünüyorsun?’ gibi sorularla cezalarını bitirenlerin infazlarının ertelendiği gibi bir çok hak ihlali yaşanıyor.”
HABER MERKEZİ