Bizler duruşma salonunun kapısındayken heyet başkanının sanığa ‘Tövbe et, bir daha yapma’ şeklindeki beyanlarına şahit olduk… Erkek yargının bu kadar korkusuzca aktif bir şekilde işletilmesi heyetin genel pratiğinin bu olduğunu bize ispatlıyordu
Canan Kaya
Erkek egemen zihniyeti ve bunun yansımalarını toplumun birçok alanında gördüğümüz ve yaşadığımız gibi yargıda da görüyor ve sonuçlarını yaşıyoruz. Erkek egemen zihniyet yaşamın her alanına yayılmak için adeta alan kolluyor. Bunu, inançları politikleştirerek; kültür adı altında toplumsal cinsiyet rollerini dayatarak; ayrımcı veya şiddeti besleyen medya dili kullanarak; siyaset eliyle veya yargı ile gerçekleştiriyor. Dolayısıyla erkek yargı da bunun bir parçası. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, erkek aklın tahakkümünün hukuki alandaki karşılığı. Erkek egemen zihniyetle yürütülen yargılamaların örneklerini avukatlar olarak yargılama süreçlerinde, kadın örgütleri olarak takip edilen dava dosyalarında ve medyaya yansıyan yargı haberlerinden neredeyse her gün görüyoruz.
Yakın zamanda da bir örneğini Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Kadın Komisyonu olarak takip ettiğimiz, çocuğa yönelik cinsel istismar suçunun yargılamasının yapıldığı davada yaşadık. Mahkeme başkanının yargılama boyunca erkek olan failden yana tavır takınması, müşteki avukatı olan bizlerin yani kadın avukatların beyanlarını engellemesi yetmezmiş gibi bir de ortada olan tüm delillere rağmen sanık, hukuka aykırı bir şekilde beraat ettirildi. Müşteki vekilleri olarak mahkeme kararından sonra salonu terk edeceğimiz sırada heyet başkanı tarafından sanığa salonda beklenmesi söylendi. Bizler duruşma salonunun kapısındayken heyet başkanının sanığa ‘Tövbe et, bir daha yapma’ şeklindeki beyanlarına şahit olduk. Duruşma salonuna tekrar girip böyle bir yargılama usulünün olmadığını, sanığa ‘Tövbe et, bir daha yapma’ gibi sözler söyleyemeyeceğini belirttik. Ayrıca mahkemede suçun oluştuğuna ilişkin kanaat oluştuysa neden beraat kararı verildiğini sorduk. Ancak ne sorularımıza ne de itirazlarımıza bir yanıt alamadık. Bunun üzerine durumu tutanak altına alarak Hakimler ve Savcılar Kurulu’na şikayette bulunup, İstanbul Barosu Başkanlığı’na söz konusu mahkemenin kadına ve çocuğa karşı işlenen suçların davasının görüldüğü duruşmaları gözlemlemesi ve takibinin yapılması için gözlemci heyet talebinde bulunduk. Çünkü bu usulsüz yargılamanın ilk olmadığı aşikardı. Erkek yargının bu kadar korkusuzca aktif bir şekilde işletilmesi heyetin genel pratiğinin bu olduğunu bize ispatlıyordu.
Biliyoruz ki bu erkek yargı pratiği bir mahkemeye özgü değil. Bu pratiğe; kadın katillerine verilen iyi hal ve tahrik indirimlerinden, çocuğun rızasını tartışmaya açarak istismarın üzerinin örtülmesi teşebbüslerinden, 6284 sayılı yasa kapsamında delil dahi gösterilmeden verilmesi gereken koruma kararlarını vermekten imtina eden uygulamalardan aşinayız. Bu sistematiği, erkek egemen zihniyetten de ve iktidardan da bağımsız göremeyiz. Devlet, iktidarını ve tüm organlarını “Türk, Sünni, Heteroseksüel, Erkek” kimliği üzerinden inşa etmiş durumda. AKP iktidarı da varlığını korumak ve sürdürmek için cinsiyetçi, tekçi, laiklikle bağdaşmayan politikalar üretmeye ve uygulamaya devam ediyor. Devletin yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi yetmezmiş gibi kadınların, çocukların, Lgbti+ların aleyhine politika ve faaliyetler yürütüldüğüne şahit oluyoruz. Devletin kadınlar, Lgbti+lar ve çocuklar için oluşturması gereken güvenli alanları sivil toplum örgütleri, kadınlar ve Lgbti+ lar olarak örgütlü mücadele ile bizler oluşturmaya çalışıyoruz. Bir gece vakti yayınlanan kararname ile kadınları, Lgbti+ları, çocukları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınmasından, ‘Çocuğun rızası’ kavramının tartışmaya açanlardan[1], istismar yasasının Meclis’ten geçirilmeye çalışılmasından[2], onlarca çocuğun istismarının gerçekleştiği Ensar Vakfı’nın soruşturulmasının[3] iktidar eliyle engellenmesinden ya da birtakım siyasetçilerin ‘Kadın cinayetleri çok abartılıyor’[4] gibi ve benzeri vahim söylemlerle politika üretmelerinden tanık oluyoruz.
Dolayısıyla erkek egemen zihniyetin ve laikle bağdaşmayan politik iklimin hakim olduğu zamanlarda çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan yargılanan ‘babaya’ beraat kararı verildikten sonra heyet başkanı tarafından ‘Tövbe et, bir daha yapma’ şeklinde beyanlarda bulunulması şaşırtıcı değildir. Tüm olumsuzluklara rağmen bizler de hane içinden üniversitelere, sokaklardan işyerlerine, adliyelerden hapishanelere, kurum içlerinden Meclis’e yükselen mücadelemize şahidiz. Ve demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yaşamı düşlemeye, bu düşümüz için mücadele etmeye devam edeceğiz.
* Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖDH) İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu Eşsözcüsü
** Savunmanın Sözü köşemizde 8 Mart’a kadar kadın özgünlüğünde yazılar yazarak kadın dizisi oluşturmaya karar verdik. ‘Keyfileşen yargının erkek yüzü’ yazısı serinin ilk yazısıdır.
[1] https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2016/11/18/bakan-bozdag-kucugun-rizasi-diyerek-savundu
[2] https://www.evrensel.net/yazi/81820/yeni-yasa-dedikleri-istismari-aklama-yasasi
[3] https://indigodergisi.com/2016/04/ensar-vakfi-sorusturmasinin-reddi-ve-bakana-tebrik-kuyrugu/
[4] https://tele1.com.tr/akpli-nergis-kadin-cinayetleri-abartiliyor-oldurulen-erkek-sayisi-bunun-12-kati-342766/