Yeni Ülke gazetesinin Batman Muhabiri Cengiz Altun’un faili 27 yıldır bulunamadı. Hala oğlunun eşyalarını saklayan Türkan Altun, “Oğlumun kalemini onurlu gazeteciler yere düşürmedi” dedi.
Haftalık yayın periyodu ile çıkan Yeni Ülke gazetesinin Batman Muhabiri Cengiz Altun 24 Şubat 1992’de işine gittiği sırada uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Altun, gazeteciliğin yanı sıra Batman Yüksekokulu Motor Bölümü’nde de okumaya devam ediyordu. Halka gerçekleri ulaştırmak adına gazetecilik yapan Altun, yaptığı haberler nedeniyle birçok kez gözaltına alınarak işkenceye maruz kaldı. Öldürülmeden önce yaptığı haberler ile Batman halkının sevgisini kazanan Altun, devletin Hizbullah ile ilişkisini ortaya çıkarması nedeniyle hedefteydi. Yine o dönem evini telefonla arayan kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından “Mermileri ağzına ve başına da sıkacağız” denilerek tehdit edildi.
Cengiz Altun’un öldürülmesine ilişkin 1993’te İsmail Emsen’in adı geçti. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi, Diyarbakır-Mardin Karayolu Odabağ Kavşağı’nda kimlik kontrolü yaparken İsmail Emsen’i ruhsatsız tabanca ile yakaladı. Silah Altun’un otopsisinde çıkan kurşunlarla karşılaştırıldı. Altun’un bu tabancayla öldürüldüğü belirlendi.
İsmail Emsen ifadesinde, Hizbullah taraftarı olduğunu ve tabancayı kendini korumak için kardeşi Metin’den aldığını söyledi. İsmail Emsen, Cengiz Altun’un öldürülmesiyle ilgili olarak değil, “Ruhsatsız silah bulundurmak” suçundan tutuklandı. Emsen, kısa süre sonra serbest bırakıldı. Ancak polis bu aşamadan sonra, ne Metin Emsen’i buldu ne de olay hakkında detaylı bir soruşturma yaptı. Geçen 27 yıla rağmen failler yargı önüne çıkarılmadı.
Tehditlere rağmen işini sürdürdü
Anne Türkan Altun, oğlunun hikayesini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı. Oğlunun Hizbullah-devlet ilişkisini ortaya çıkardığı için öldürüldüğünü dile getiren anne Altun, “Oğlumun ölümünün ardından komşularımızdan birisinin oğlu öldürüldü. Annesinin ağıtlarını dün gibi hatırlıyorum. Annesi ‘Oğlumu öldürdüler Cengiz Altun gibi bir gazeteci yok mu oğlumu kim öldürdü ortaya çıkarsın’ demişti. İşte Cengiz’im bu gerçekleri ortaya çıkardığı için öldürüldü” dedi.
Dur demek için..
Oğlunun birçok kez işkenceye de maruz kaldığını aktaran anne Altun şöyle devam etti: “Kimi zaman eve telefonlar geliyordu. Telefonda silah sesleri geldiğinde Cengiz onlara aldırış etmeden işine devam ediyordu. Kimi zaman işçilerin haberlerini kimi zamanda pis derede hastalık kapan çocukların durumunu yazıyordu. Oğlum gazeteciliği bu halkın özgürlüğü için yaptı. Onun davası hakikatin, doğrunun mücadelesiydi. Yaptığı işi inanarak ve severek yapıyordu . Kimi zaman üzülüyordum. Oğlum neden bu işi yapıyorsun, dediğim zamanlar oluyordu. O ise; ‘Kürt halkının sesinin duyulmuyor, yaşananların anlatılması ve duyurulması gerekiyor. Eğer bunlar anlatılmasa bu zülüm devam edecek. Buna dur demek için bile daha fazla bu işi yapmak gerekiyor’ diyordu”
‘Gerçekleri yazamaya devam edeceğim’
Altun’un yaptığı haberlerin manşet olduğu zamanlarda ise yaşadığı sevinci kardeşiyle paylaştığını anlatan anne Altun, şunları söyledi: “Bir akşam eve geldi. Sevinçliydi. Kardeşi Şivan’ı kucağına alarak bir yandan öpüyor bir yandan da ‘Şivan yarın haberimiz yine manşette’ diyordu. Ben oğlumu bu gülüşüyle hatırlıyorum. Bugün gerçekleri yazan gazetecileri gördüğümde oğlum geliyor aklıma. Oğlum Kürtler üzerinde bu zulüm bitsin diye öldürüldü. Bu kan dursun diye çalıştı. Eğer oğlum bugün yaşatılmak isteniyorsa onun izinden giden tüm gazeteciler barış için, gerçekleri yazmaya devam etsin. Bugün Kürt gazeteciler, tüm Kürt gençleri benim oğlumdur. Bu halk için çalışmaktan sen de diğerleri de vazgeçmesin. Oğlumun kalemini yere bugüne kadar düşürmediler, yarın da düşürülmesin. Oğlum böylece sonsuza kadar unutulmayacak.”
‘Sizler için dua ediyorum’
O yıllarda birçok gazetecinin gerçekleri yazdığı için öldürüldüğünü vurgulayan Altun, “Bugün de o zulüm devam ediyor. Ama buna rağmen onurlu dürüst aynı oğlum gibi gerçekleri yazdıkları için gazeteciler ya tutuklanıyor ya da haklarında davalar açılıyor. Her gün sizler için dua ediyorum. Allah kalemiyle gerçekleri yazanlara yardımcı olsun” temennisinde bulundu.
Oğlunun ölüm haberini aldığından önce inanmadığını anlatan anne Altun, o günleri şöyle anlattı: “Hastaneye gittiğimizde her tarafta polis vardı. Cengiz’imin kardeşleri polise haykırıyordu. Kardeşimizi siz öldürdünüz? dediklerinde polisler korkarak ‘biz öldürmedik’ diyordu. Belki o öldürmedi ama kimin öldürdüğü bu kadar zaman geçti artık tüm dünya biliyor. Oğlumun cenazesine 50 bine yakın insan katıldı. Oğlum belki hiçbirini tanımıyordu. Belki oraya gelenler de bire bir oğlumu tanımıyordu. Ama o insanlar oğlumun onuruyla yaşadığını çok iyi biliyordu. Bu yüzden herkes oradaydı. Halk bugün de unutmuş değil. Bakın siz gelmişsiniz yarın belki başka bir gazeteci gelecek. Artık yeter bu kan dursun, artık bu zulüm bitsin.”
‘Kalemini onurlu gazeteciler taşıyor’
Oğlunun son sigara paketinden ders notlarına kadar birçok eşyasını 27 yıl boyunca sakladığını anlatan Altun, eşyalarını sakladığı kutuyu göstererek,“Bak gazetede yaptığı haberler var bu kutunun içinde. Ders notları, son sigara paketi, son fotoğrafı eskiden saati de vardı. Ama İzmir’de bir gazeteci derneği müze için isteyince onlara verdik. Kalan birçok eşyasını saklamaya devam ediyorum. Kimi zaman çıkarıp bakıyorum. Cengiz’imin ayakkabıları elbiseleri de vardı. Onları bir süre evde tuttuktan sonra yıkayıp güzelce temizledikten sonra başka gazetecilere verdim. Oğlumun kalemini de elbiselerini de bugün onurlu gazeteciler taşıyor” diye anlattı.
Kaynak: Metin Yoksu /MA