Gerekçe gösterilmeden ODTÜ Rektörlüğü tarafından açığa alınan ve kampüse araçla girmeleri dahi yasaklanan akademisyenler Sibel Bekiroğlu ve Mehmet Mutlu: ‘Bütün meslektaşlarımızın ve öğrencilerimizin, üniversiteleri tek merkezden yöneten zihniyetin hedefinde olduğunu düşünüyoruz. Kampüs barışı zarar gördü’
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) kayyum olarak atanan rektör tarafından 14 Haziran’da açığa alınan Sosyoloji Bölümü araştırma görevlisi Sibel Bekiroğlu ile Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi Mehmet Mutlu, Rektörlük binasının önünde başlattıkları nöbet eylemini 9’uncu gününde sürdürdü.
Savcılık tarafından açılan bir soruşturma gerekçesiyle 10 Eylül 2021’de öğrencilerin de aralarında bulunduğu bir grupla gözaltına alınan Bekiroğlu ve Mutlu, ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Nisan 2022’de akademisyenler hakkında yürütülen soruşturma, “örgüt üyeliği” davasına dönüştü. Açığa alınma sürecinin dayanaklarından birinin bu soruşturma olduğunu belirten akademisyenler, idari kararın soruşturma süreci hakkında kendilerine, idari amirlerine, kadrolarının bağlı bulunduğu enstitüye ve görev yerleri olan bölümlere bilgi verilmediğini, ayrıca savunmalarının alınmadığını aktardı.
Rektörlük, Eğitim Sen Genel Merkezi’nin konuya dair görüşme talebine olumsuz yanıt verirken, akademisyenlerin kampüse araçla girişini ise yasakladı. Aynı zamanda doktora öğrencisi olan akademisyenlerin öğrenci kimlik kartları de kampüsteki turnikelerde kullanıma kapatıldı. Başlattıkları nöbet eylemleri ve açığa alınma süreçlerine dair Mezopotamya Ajansı’na konuşan Sibel Bekiroğlu ve Mehmet Mutlu, sonuç alıncaya kadar eylemlerini sürdüreceklerini vurguladı.
Sibel Bekiroğlu: Ne ile bile suçlandığımızı bilmiyoruz
Açığa alma kararının bir disiplin soruşturmasına dayandırıldığını aktaran Sibel Bekiroğlu, soruşturmanın içeriğine ise ulaşamadıklarını söyledi. Soruşturmaya ve görevden alınmalarına dair taleplerini rektörlüğe ilettiklerini dile getiren Bekiroğlu, “Bir gelişme olana kadar nöbetimiz sürecek. Bu kararı tanımıyoruz. 10 Eylül’de evlerimizden gözaltına alınarak ve bir gizli tanık ifadesiyle yürütülen dava dosyamız da bu kararın dayanaklarından biri. Bu davayla ilgili olarak henüz bir duruşma bile yapılmadı ama rektörlük bunu bir görev olarak üzerine alıp bir savunma dahi almadan bizi açığa aldı” dedi.
“Ne ile bile suçlandığımızı bilmiyoruz” diyen Bekiroğlu, rektörlükten istedikleri cevabı almama durumunda ise farklı eylemlerle mücadelelerini sürdüreceklerini ifade etti.
Mehmet Mutlu: Otoriter yönetim zihniyeti
İftira niteliğinde iddialar dikkate alınarak ODTÜ yönetimi tarafından açığa alındıklarını aktaran Mehmet Mutlu ise, “Açığa alınmamızın Türkiye üniversitelerini hedef alan otoriter yönetim zihniyetinin basit göstergelerinden biri olduğunu düşünüyoruz. ODTÜ’de yaşanan baskılar bizim açığa alınmamızla sınırlı değil. Kısa süre önce ODTÜ Kıbrıs Kampüsü’nden Yonca Özdemir ve Serhat Selışık hocalarımızın sözleşmesi sonlandırılarak işine son verildi” diye belirtti.
ODTÜ’deki baskıların sadece eğitim emekçilerine yönelik olmadığına vurgu yapan Mutlu, “Geçtiğimiz haftalarda LGBTİQ+ bireylere yönelik ODTÜ kampüsü içerisindeki şiddetli müdahalelere tanık olduk. Bu müdahalede ODTÜ rektörlüğünün öğrencileri hedef göstermesinde önemli bir payı vardı. Çalışanların bütün çabalarına rağmen çok sayıda öğrenci ve akademisyen zarar gördü. Kampüs barışı zarar gördü” diye konuştu.
‘Haksızlık sadece bizlere değil tüm personele’
Boğaziçi Üniversitesi’nde de kayyım karşıtı dört akademisyenin de sadece hak ihlallerini açığa çıkarttıkları için açığa alındığını hatırlatan Mehmet Mutlu, “Türkiye’deki bütün meslektaşlarımızın ve öğrencilerimizin, üniversiteleri tek merkezden yöneten zihniyetin hedefinde olduğunu düşünüyoruz. Yapılan haksızlık sadece bizlere değil. Bu üniversitelerde çalışan tüm personele, tüm öğrencilere ve çocuklarını bu üniversitelerde okutan ailelere yapılmış bir haksızlık olarak görüyoruz. Ne meslektaşlarımız ne öğrencilerimiz ne de yurttaşlar üniversitelerin böyle yönetilmesini hak etmiyorlar. Biz üniversitelerimizin özerk bir şekilde yönetilmesi için sendikamız Eğitim Sen’in de ifade ettiği gibi ‘toplum ve doğa için bilim üreten kurumlar’ olmasını sağlayabilmek için buradayız” ifadelerini kullandı.
Türkiye akademisinin uzun yıllardır baskıcı politikaların hedefinde olduğunu aktaran Mutlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle bazı gündemler dolayısıyla baskı hoyratça açığa çıkar. Akademide Kürt sorunundan bahsediyorsanız, İsmail Beşikçi’nin akıbetini yaşarsınız. Sur’daki yıkımı konu edinen bir doktora tezi çalışıyorsanız, sakıncalı olarak görülürsünüz. Türkiye akademisinde Türkiye işçi sınıfı üzerine yazılan en değerli çalışmalardan biri Oya Sancar tarafından yazılmıştır ama bir doktora tezi olarak kabul edilmemiştir. Ben de işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesine akademiden destek vermeye çalışan bir işçi çocuğu olarak bu konulara dair çalışmamın da rektörlük için sakıncalı olduğunu düşünüyorum.”
Destek çağrısı
Bekiroğlu ve Mutlu, “Herkesi haklı mücadelemize davet ediyoruz” çağrısında bulunarak, işe iade talepleri karşılanana kadar eylemlerini sürdüreceklerini vurguladı. Öğrencilerin büyük destek verdiği akademisyenler, her gün saat 12.00 ile 17.30 arasında rektörlük önünde nöbet eylemi gerçekleştiriyor.
ANKARA