İmralı’daki tecride karşı Avrupa’nın sessizliğini eleştiren tutuklu yakınları CPT’nin sorumluluğunu hatırlattı. Efrîn Bölgesi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Hemo ise Öcalan’ın direnişinden güç aldıklarını belirterek, ‘Özgürlüğü gerçekleşene kadar mücadele edeceğiz’ dedi
23 yıldır İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Aile ve avukatların görüşme için yaptığı başvurulara çoğunlukla cevap verilmiyor. Öcalan’dan 10 aydır da hiçbir haber alınmaması kaygıları artırırken, tecride yönelik tepkiler de sürüyor. Jinnews’e konuşan Mezopotamya Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) Yöneticisi Halime Topuz ve tutsak yakınlarından Meryem Turhan ile Fevziye Kolakan cezaevlerindeki hak ihlalleri ve tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Efrîn Bölgesi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Şîraz Hemo ise Efrînli göçmenler ve Şehba halkının Öcalan’ın direnişinden güç aldığını belirtti.
‘Baskı ve tehdit’
İktidarın toplum üzerinde her geçen gün baskılarını arttırdığını belirten Halime Topuz, “Sayın Öcalan üzerinde başlatılan tecrit, cezaevlerine, topluma ve mezarlıklara kadar yayıldı. Bir ayda 7 cenaze cezaevlerinden çıktı. Cezaevlerinde tecrit içinde tecrit var. Tecrit en çok da Kürt halkına uygulanıyor. Hiç kimse düşüncelerini özgür bir şekilde dile getiremiyor. Toplum üzerinde devletin baskı ve tehditleri var. Türkiye bir kaos içinde ve bu en çok da Kürtlere uygulanıyor. Ne zamana kadar böyle devam edecek? Ancak halk artık uyanmış durumda. Bu politikaların farkında ve buna karşı mücadele yürütüyor” diye konuştu.
‘Avrupa’nın yaklaşımı’
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) tutumuna da dikkat çeken Topuz, Avrupa’nın yaklaşımları ve sessizliği ile tecrit suçuna ortak olduğunu gösterdiğini söyledi. Halime Topuz şöyle dedi: “Tüm dünyada tecrit bir insanlık suçu olarak değerlendiriliyor. Ancak İmralı’da 23 yıldır açık, gözle görülür bir tecrit var. Sayın Öcalan’dan aylardır hiçbir haber alınamıyor. Tüm tutsakların aile ve avukatları ile görüşme hakkı var. Kendi kanunlarını uygulamalılar. Türk devleti açık bir şekilde Kürt düşmanlığı yapıyor. Bizler hukuk ve adalet istiyoruz. Özellikle de CPT’ye çağrımız sorumluluklarını yerine getirmesidir.”
‘Tecrit kalkmalı’
Meryem Turhan da tecridi yaşamın her alanında hissettiklerini dile getirerek, “Evlerimizde bile tecrit altındayız. Özgürce dilimizi kullanamıyoruz. İmralı kapılarının açılmasını ve barış sürecinin başlamasını istiyoruz. Huzur tecridin kırılması ile mümkün olur. 40 yıldır tek isteğimiz barış. Barış için çok bedeller de verdik. Savaş istemiyoruz. Tecrit kaldırılmalı ve savaş son bulmalı. Özgür ve barışçıl bir yaşam istiyoruz” dedi. Fevziye Kolakan ise şunları söyledi: “Ne zaman Kürtler başkaldırsa ve haklarını istese mücadeleleri hep bastırılmak istendi. Bize yönelik zulüm hiç bitmedi. Tecritten bahsettiğimizde zindanların ve tutsakların durumuna bakmalıyız. Şu anda çocuklarımız zulüm altında ve direniyor. Bizler de dışarıda direniyoruz ve onların sesi olmak istiyoruz. Tecridin son bulmasını istiyoruz. Tecridin son bulmasını ve tutsakların bırakılmasını istiyoruz.”
Mücadele çizgisi
ANHA’ya konuşan Efrîn Bölgesi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Şîraz Hemo, Efrînli göçmenler ve Şehba halkının Öcalan’ın direnişinden güç aldığını belirterek, “Önderliğimizin özgürlüğü de gerçekleşene kadar mücadele etmeye, direnmeye devam edeceğiz” dedi. Hemo, “İmralı sistemi hegemonik güçler tarafından yönetiliyor. Türk devleti bu güçlerin sadece kararlarını yerine getirip ve Önder Öcalan şahsında Kürt halkını yok etmek istiyor. Ancak halk mücadele çizgisinden ödün vermeyip, zalimin zulmüne karşı her zaman direndi” dedi. Hemo, “Önder Öcalan’ın paradigması ve fikirleri, ezilen ve yok sayılan halklar için yeni bir yoldur. Önder Öcalan’ın savunmaları, tüm insanlar için özelliklede ezilen halklar için umuttur” şeklinde konuştu. Devamında Hemo, AKP hükümetinin büyük bir kriz içinde olduğunu vurgulayarak, “Fakat şu nettir ki Kürtlerin Önder Öcalan şahsındaki direniş ve mücadeleleri, AKP egemenliğine son verecektir” diye belirtti.
HABER MERKEZİ