PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, 2 yıldır ailesiyle, 8 yıldır avukatlarıyla görüştürülmediğini belirten avukatı Cengiz Yürekli, “Mutlak tecrit koşullarında dış dünya ile hiçbir temasının olmadığı, hiçbir iletişim kanalının açık olmadığı durumlarında ne gibi bir disiplin cezası söz konusu olabilir?” diye sordu.
Uluslararası güçler eliyle 1999 yılında Türkiye’ye teslim edildikten sonra İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne konulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, o günden bu yana tecrit koşullarında tutuluyor. Öcalan, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla, 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana da İmralı Heyeti ile görüştürülmüyor.
50 Kürt siyasetçinin, tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi sonucunda 11 Eylül 2016 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan, İmralı Adası’na gitti. O günden bu yana ailesi de Öcalan’dan haber alamıyor.
Avukat ve ailesinin yaptığı başvurular; “koster bozuk”, “gemi onarımda”, “hava muhalefeti”, “OHAL” ve “5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda” yer alan “Hükümlüler hakkında getirilen kısıtlamalar” gerekçesiyle reddediliyor.
Savunma disiplin gerekçesi oldu
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Bursa 1. İnfaz Hakimliği, 6 Eylül 2018’de Öcalan ile İmralı’da bulunan diğer tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş hakkında yeni bir karar verdi. Hakimlik, verdiği kararda; avukatların müvekkilleriyle görüşmesi 6 ay boyunca yasaklandı. Benzer karar, 2 Mart 2018’de de alınmıştı. Hakimlik, 2 Mart 2018 tarihli kararında ziyaretçi kabulünün yasaklanmasına, yazılı haberleşmeler ile telefonla görüşmelerini de yasaklamıştı. 6 Eylül 2018 tarihli kararda ise, ziyaretçi kabulünün yasaklanması ve yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmelerinin kısıtlanmasına yer verilmedi.
Bursa 1. İnfaz Hakimliği’ne talepte bulunan Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, Öcalan hakkında 2005 ve 2009 yılları arasında verilmiş olan 11 ayrı hücre cezası ve 2009 yılındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) aynı zamanda savunma olarak sunulan 156 sayfalık “yol haritasını” disiplin kurulu kararını yasaklamaya gerekçe gösterdi.
Ailelere de ‘disiplin’ engeli
Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, ablası Fatma Öcalan ve vasisi Mazlum Dinç’in İmralı’ya gitmek için avukatları aracılığıyla geçtiğimiz Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı 94’üncü görüşme başvurusu da reddedildi. Şimdiye kadar “5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda” yer alan “Hükümlüler hakkında getirilen kısıtlamalar”ın gerekçe göstererek başvuruyu reddeden savcılık, bu kez avukat görüşmelerinde olduğu gibi Öcalan’a verilen disiplin cezalarını gerekçe gösterdi. Savcılık, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulunca 14 Eylül 2018 tarihinde Öcalan’a verilen disiplin cezası sebebiyle görüşme başvurusunu reddetti. Disiplin cezasının ne olduğu ise ne avukatlara ne de ailesine bildirildi.
Öcalan üzerinde devam ettirilen tecridi ve başvurulara verilen cevapları avukatı Cengiz Yürekli değerlendirdi.
‘Tecridi katbekat aşan bir durum’
Öcalan’ın içinde bulunduğu durumu “mutlak tecrit” olarak adlandıran Yürekli, “Sayın Öcalan ve İmralı’da olan 3 müvekkilimizden herhangi bir bilgi alma durumumuz söz konusu değildir. Bu da haliyle bizim yaşam, güvenlik ve sağlık koşulları konusunda en kötüyü düşünmemize sebep olmaktadır. Böyle bir gerçeklik söz konusudur” dedi. 11 Eylül 2016’da kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı görüşmeden sonra Öcalan’dan herhangi bir bilgi alamadıklarını sözlerine ekleyen Yürekli, “Böylesi mutlak bir tecrit, tecridi katbekat aşan ve hukuksal literatürde de işkence, kötü muamele olarak değerlendirilecek bir durum söz konusudur. Avukatları olarak buna dair girişimlerimiz devam etmektedir. Ancak daha önce ‘koster bozuk’, ‘koster onarımda’, ‘hava muhalefeti’ gibi verilen gerekçelere karşılık, özellikle OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra bir çeşit hukuksal karşılığı olmayan sadece birer evrak, belge niteliği taşıyan kararlar çıkarılmaktadır. Bunlarla avukat ve ziyaretçi görüşü, iletişim haklarına engel konmaktadır” diye konuştu.
‘Kendi yasalarına aykırı davranıyorlar’
Öcalan’ın 2009 yılında AİHM’e savunma olarak sunduğu 156 sayfalık “Yol Haritası”nın da yasağa gerekçe yapıldığının altını çizen Yürekli, “Bu mektupta yol haritası Sayın Öcalan’ın kendi 5 ciltlik savunmasına ek olarak AİHM’e sunmuş olduğu bir ek savunmasıdır. Bunu idare ve devlet yetkilileri vermeye yanaşmıyordu. 2011 yılında AİHM’in ‘hukuksal bir materyaldir, kişinin savunmasıdır, bunu avukatlarına vermeniz gerekiyor’ demesi üzerine verilmişti. Şu anda görüş yasaklarına engel teşkil eden durum, Sayın Öcalan’ın savunma kapsamında AİHM’e verdiği ve AİHM’in ‘senin dışarıya teslim etmen gerekiyor’ dediği ve bu kararı dışarıya teslim edilmiş bir yazılı materyal söz konusudur. Yani kendi içtihatlarına, yasalarına aykırı davranmaktadır. Bu gelişigüzel bir harekettir. Burada var olan durum bir bahane üretmek, gerekçe geliştirmek tecridi farklı kılıflar altında Sayın Öcalan’ın dış dünya ile temasını ve kamuoyunun Sayın Öcalan’dan haber alma koşullarının bir şekilde bin bir türlü bahane üretilerek rafa kaldırılmasıdır” diye ifade etti.
‘Diğer tutsaklarla da görüş engelleniyor’
Bu kararın sadece Öcalan’ı değil, Öcalan’ın yanında bulunan diğer 3 müvekkillerine de uygulandığını belirten Yürekli, şöyle devam etti: “Diğer müvekkillerimiz Mart 2015’te İmralı Adası’na gittikleri günden bu yana tek bir avukat görüşünden yararlanmış değillerdir. Daha önce tutuldukları cezaevlerinde bu koşullarda rutin olarak yararlanıyorlardı. Ancak Sayın Öcalan’a gösterilen gerekçelerle beraber onların da görüş yapması engellenmektedir. Böyle bir diyalog kesme, mutlak bilgi yokluğuna gitme kamuoyunu farklı düşüncelere sevk etme konusunda bir duruş ve tarz söz konusudur.”
Disiplin cezalarına karşı itirazlarını yaptıklarını ifade eden Yürekli, itirazlarını değerlendiren Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin disiplin cezası kararını yerinde bulduğunu söyledi. Bu ret cevabının İmralı için şaşırılacak bir ret olmadığını dile getiren Yürekli, “İmralı’da hiçbir zaman etkili bir başvuru yolu olmadı. İmralı’da hiçbir zaman hukuka ve yasaya dayanan bir durum söz konusu değildir. İmralı neticede hukuk dışı bir alandır. Orada farklı bir prosedür işlemektedir” diye aktardı.
‘Hukuka uyuyoruz imajı veriliyor’
Avukat görüşmeleri başvurularının disiplin cezasıyla engellenmesinin ardından aile görüşmesinin de aynı gerekçeyle engellendiğini aktaran Yürekli, kararın gerekçesinin henüz kendilerine tebliğ edilmediğini ifade etti. “Mutlak tecrit koşullarında dış dünya ile hiçbir temasının olmadığı hiçbir iletişim kanalının açık olmadığı durumlarında ne gibi bir disiplin cezası söz konusu olabilir?” diye soran Yürekli, “Bu ve benzeri alınan kararlar daha önce ‘koster bozuk’, ‘hava muhalefeti’ gibi sudan gerekçelere hiçbir ciddiyetle bağdaşmayan gerekçelere dayandırırken bugün her ne kadar yasaya aykırı olsa da birer karar alma ihtiyacı açığa çıktığı görülüyor. Bu da daha çok AİHM ve CPT gibi kurumlara kendilerinin ‘hukuka uyuyoruz’ şeklinde bir görüntü çizme algısıyla söz konusu olabilir. Çünkü daha önce AİHM ve CPT gibi kurumlar Türkiye’ye ‘Senin insan haklarına aykırı bir duruşun var. Bunu düzeltmek için yasa çıkart’ diyordu. Şimdi CPT ile ilişkileri olduğu için ‘Şu an sen hukuka aykırı davranıyorsun bunu fiili yapma bunun yasal zeminini oluştur ki bir meşruiyet durumun olsun’ deniliyor. Sanki böyle karşılıklı anlaşmaları söz konusudur. Böylesi bir yaklaşımın ürünü olabilir” dedi. Yürekli, dosyanın kendilerine tebliğ edilmesiyle gerekli itirazları yapacaklarını ifade etti.
‘Öcalan’ın özgürlüğü talep edilmeli’
Türkiye’de yaşanan tüm sorunların kaynağının Öcalan’a olan yaklaşımdan kaynaklandığını dile getiren Yürekli, “İmralı sistemi Türkiye halkları için bir bataklık durumundadır. Bu toplumun birçok sorunu vardır; ama bataklığın üzerindeki sinekleri tek tek kovmakla bu sorunlar çözüm bulmayacaktır. Sorunların kaynağını kurutmak ve topyekun bir çözüm hedeflenmelidir. Bu anlamıyla bütün sorunların merkezi, Sayın Öcalan’ın esareti, İmralı işkence sistemidir. Bu sistemin bitmesi ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün en üst perdeden talep edilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
MA / Sadık Topaloğlu – Bilal Seçkin