PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı heyeti arasında 5 Nisan 2015’te gerçekleşen son görüşmeden bu yana yaşanılanlara dikkat çeken avukat Yürekli, seçimlere hazırlanan parti ve ittifaklara, İmarlı tecridine dair tutumlarını sordu
Uluslararası komployla 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilen ve 24 yıldır ulusal ve uluslararası hukuk çiğnenerek, ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 2 yıldır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ile birlikte cezaevinde tutulan diğer tutuklular Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar’ın da aile ve avukat görüşleri aynı şekilde engelleniyor.
En son kardeşi Mehmet Öcalan’ın 25 Mart 2021 tarihinde yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınmayan Abdullah Öcalan için Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının yaptığı 274, ailelerin ise 118 başvurusu ya reddedildi ya da yanıtsız bırakıldı. İmralı tecridine ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’nin aldığı karar ve Newroz’da Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne dair ortaya çıkan iradeye ilişkin Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan‘a değerlendirmelerde bulundu.
24 yıldır süren işkence söz konusu
Müvekkillerinin en son 2 yıl önce kardeşi ile teması olduğunu ve bu temasın ardından ise bir daha kendisinden haber alınamadığını hatırlatan Yürekli, son temasın olağanüstü bir sürçte gerçekleşen bir telefon görüşmesi olduğunu, kısa sürdüğünü ve aniden kesildiğini hatırlattı.
Durum dehşet verici
Tecridin ne anlama geldiği üzerinde durulması gerektiğine dikkat çeken Yürekli, “Tecridin ne olduğunu idrak ederek, konuşmak durumundayız. İmralı tecridini birçok kurum işkence olarak tanımlamaktadır. 24 saat boyunca insan teması olmadan daracık bir hücredesiniz. 24 yıllık işkencenin zirvesini yaşamaktayız. 2 yıldır hiçbir şekilde haber alamıyoruz, hangi koşullar altında tutulduklarını bilmiyoruz. Bunun dünyada emsali yok ve bu durum Avrupa hukuk sistemi içerisinde gerçekleşiyor. Bunun bir gerekçesi olamaz. O yüzden bu durumun ne kadar dehşet verici olduğunun farkına varmak gerekiyor. Sıradan bir uygulama olmadığını görmek gerekiyor” dedi.
BM’nin kararı uygulanmadı
Yürekli, AİHM’in çözüm üretmemesi nedeniyle Birleşmiş Milletlere (BM) başvurduklarını, başvurudan sonuç aldıklarını söyledi. BM’nin, 6 Eylül 2022’de tecride dair tedbir kararı aldığını hatırlatan Yürekli, “Esasa ilişkin karar henüz çıkmadı ve tarafların görüşleri sunulacaktır. Ancak tedbir konusunda bir karar verildi. BM dedi ki; ‘Bu incommunicado işkence halidir. Buna derhal son vermen lazım. Orada tutulan kişilerin kendi seçecekleri avukatlarla derhal görüştürülmesini sağlanman gerekiyor.’ Türkiye, sözleşmenin bir tarafıdır ve gereklikleri yerine getirilmelidir. Ancak karar pratikte uygulanmadı. Bunun üzerine BM 19 Ocak’ta aldığı bu kararı tekrarladı” diye konuştu.
HDP Konferansına eleştiri
Yürekli, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 4-5 Şubat’ta gerçekleştirdiği Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nı hatırlatarak, bu konferansa pek çok çevreden aydın ve hukukçunun katıldığını ancak tartışılan başlığı kavramsal olarak tartışmaya açan Abdullah Öcalan’ın tartışılmadığını dile getirdi. Yürekli, “Bu sırt dönmeyi görmemiz gerekiyor. Kendini muhalif ve demokrat olarak tanımlayanlar tarafından görmeme hali var” dedi.
Çözümün adresi: Öcalan
Kürt halkının “eşit yurttaşlık” talebi olduğunu ve bu nedenle buna karşı bir şiddet durumunun olduğunu dile getiren Yürekli, “Kürt sorununun yegane çözüm adresi Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bu, tartışmasızdır. Türkiye’de demokrasinin gelişimi, özgür yaşamın gelişimi konusunda Sayın Abdullah Öcalan’dan başka bunun projesini ortaya koyan bir örnek söz konusu değildir. Avrupa, Asya ve Ortadoğu’ya kadar halklar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü haykırıyorsa, bunun etrafında kenetleniyorsa, bu Abdullah Öcalan’ın yaratmış olduğu ideolojiden kaynaklanıyor. Bunun görülmesi, anlaşılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Siyaset rolünü oynamadı
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile gerçekleştirdiği ziyarette Kürt sorununun çözümü için Meclis’e işaret ettiğini belirten Yürekli, görüşmenin ve kullanılan ifadelerin önemli olduğunu ancak tek başına bir anlam ifade etmediğini dile getirdi. Yürekli, “Daha önce Sayın Abdullah Öcalan’da, ısrarla çözümün Meclis’te olması gerektiğini ve Meclis’in karar alması gerektiğini ifade etti. Hatta bunu dayattığını da söyleyebiliriz. Ancak muhalefette bulunan ve şu an bu vaatlerde bulunan siyasetçiler eğer Sayın Abdullah Öcalan’ın bu çağrılarına kulak vermiş olsalardı 10 yıldır yaşanan bu kaotik durumda olmazdı” diye sordu.
Öcalan çözümün muhatabıdır
Sorunun Meclis’e gelmesi halinde Abdullah Öcalan’ın da taraf olarak esas alınması gerekliğine dikkat çeken Yürekli, “Bu gün meydanlar Sayın Öcalan’ı işaret ediyor. Sayın Öcalan olmadan bu konu nasıl tartışılacak? ‘Yoktur’ denen Kürt sorununu görünür kılan ve çözüm noktasına getiren Sayın Öcalan’dır. Buna dair çözüm gerçekleştiren de O’dur. Öcalansız bir çözümü Kürt halkı kabul edecek mi? Elbette Meclis gereken kararları çıkaracaktır ancak bu konuda muhatap da esas alınacaktır. Başkaca çözüm mümkün değildir” diye belirtti.
Öcalan’sız 8 yıla bakın
En son 5 Nisan 2015 tarihinde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’in İmralı’da Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdikleri görüşmesine de değinen Yürekli, diyalog sürecinde Türkiye’deki demokrasi güçlerinin yanı sıra sol ve sosyalist kesimlerin de en çok örgütlenme zemini yakaladığı süreç olduğuna dikkat çekti. Sürecin yaşanmasında Abdullah Öcalan’ın rolünün önemine işaret eden Yürekli, “Bir de İmralı kapılarının kapatıldıktan sonraki 8 yılı görmek gerekiyor. Müthiş bir demokrasi yoksunluğuna gidildi. Bir darbe mekaniği devreye girdi. Meclis bombalandı ve feshedilme noktasına getirildi. Sistem değişikliğine gidildi ve sınır dışı operasyonlar yapıldı. Demokrasi bir bütün olarak rafa kaldırıldı” diye konuştu.
Tecride dönük tavrınızı açıklayın
İmralı sisteminin lağvedilmesi için bütün muhalefetin harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Yürekli, “Mademki yasadan bahsediyorsunuz, bunu yapmak durumundasınız. İmralı’ya dair tutumunuz ne olacaktır? Her gelen demokrasi ve hukuktan bahsediyor. Tecridin, işkencenin sürdüğü bir durumda hangi yasadan bahsediyorsunuz? İktidar bunu yürütüyor. Peki siz buna karşı ne söylüyorsunuz? Tamamen ulusal ve uluslararası yasalara aykırı olan ve toplumun gözleri önünde cereyan eden bu işkence durumuna ne diyorsunuz? Bunu herkes açık net söylemek durumundadır. Seçimden sonra İmarlı tecrit sistemi devam edecek mi?” diye sordu.
HABER MERKEZİ