Sanki bir senaryo hazırlanmış, sihirli bir el bu senaryoyu hayata geçirmek için devreye girmiş. Bütün dünyada ormanların yandığı bir dönemde Türkiye’de de yangın çıkması normal. Ama bunu fırsata çevirmek için bir yerlerde birilerinin de devreye girdiğini görmekteyiz. Çünkü yayınlanan görüntüler var. Fail gayet profesyonel, panik yok, çekim yapılacağını da biliyor ve sırtı dönük. Emin adımlarla yakıyor, arabasına binip gidiyor. Muhtemelen biraz sonra çekimi yapanla buluşup halkın içine girmiş ve bu kez de birilerini fail diye işaret edip ırkçı güruhlara av ediyordur. Gerisi otomatik işler zaten. Artık bilinen; “her Kürt potansiyel teröristtir. Molotof ve ateşleme araçlarıyla ormanları yakanlardır. Tez elden vurula.” Ana akım medya, sosyal medya vs hepsi devrede. Oklar PKK’ye, Kürtlere çevrilirken, yangını söndürmesi gereken hükümet görünmez oldu. Tabii ki kararnameler hazır ve bir sonraki yıl arazi paylaşımı, otel, site ve lüks villaların yapımı için herkes ellerini ovuşturuyor.
İkinci senaryo bir nevi pilot bölge seçilmiş görülen Konya’da devreye giriyor. Gerekçe hazır, “aile arası husumet” ile iç ve dış kamuoyundaki muhalefet susturulacak, gerçekte ise ırkçı taraf cesaretlendiriliyor, saldırı yapması için bürokrasiden, güvenlik birimlerinden kaynaklanacak bütün engeller kalkıyor. Fail ve failler eyleme geçiyor. Açık ve aleni saldırı gerçekleşiyor. Kadın, çocuk, yaşlı masum canlar bir bir yere seriliyor ve kameralardan kaçmıyor bir şey. Hesap sormak, olayın üzerine gitmek yerine bilindik söylem ve senaryolarla mesele zamanın derinliklerinde kaybolacak, unutulacak bir tirbulansa bırakılıyor.
Üçüncü senaryo, uzun süredir Türkiye’nin gündeminin dışına düşmüş Rojava’da seyir halindeki iki sivil araç SİHA’lar ile bombalanıp içindeki sivillerin yaşamına kast ediliyor. Mesaj adrese bırakılırken, olanlar kamuoyuna pek yansıtılmıyor.
Son senaryo; Türkiye’deki yangın, katliam ve Rojava’daki bombardımanla eş zamanlı olarak, büyük bir hava filosu ile Kandil’den Xakurke’ye kadar Medya Savunma Alanları havadan yoğun bir biçimde bombalanıyor.
Velhasıl birkaç günde İran tarafı hariç bütün Kürt bölgeleri ve Kürtler, hem sivil faşistler eliyle hem de TSK eliyle bombalanıyor. İnsanlar yaşamını yitiriyor.
Bu bir mesajdır. Süreci tahrik edip ırkçılığı kışkırtmak, halkın gündeminde olan Afganları, mültecileri, ekonomik krizi unutturmak ve Kürtlere askeri anlamda bir mesaj vermekten ziyade daha başka anlamlar taşıyor. Çünkü zaten ağır bir savaş yaşanıyor. Neredeyse rutine dönmüş durumdadır. Ancak YNK içindeki iktidar kavgası ve değişimler, PDK’nin gerilla alanlarında artık çatışmayı zorunlu kılacak adımları ve sayılan senaryolar hesaba katılınca siyasi fay hattına derinlikli bir müdahale olarak görülür.
Kanaatimce burada esas mesele Öcalan’dır. Arka kapılarda bir şeyler olup olmadığını bilmiyorum. Ama devreye sokulan senaryoların pratiklerine bakıp politikanın diliyle yorumlarsak bu bir mesajdır, daha da ötesi tehdittir ve Kürt halk önderi Öcalan’ı hedef alıyor.
Bu hattın kırılması, bu tehdidin bertaraf edilmesi ve mesajın işlevsiz kılınması için yekvücut olma ve kendini her cephede savunma zamanıdır. 23 Nisan’dan beri aralıksız direnişin sivil siyasete ve başka alanlara ilham vereceği aşikardır.
Tehdit mesajları yerine akılcı ve üretken müzakerelerin herkesin hayrına olacağını belirtmekte fayda var.