İmralı tecridine karşı DTK, HDP, İHD, TİHV, ÖHD, EHB ve ÖHD ortak açıklama yaptı
Asrın Hukuk Bürosu Avukatları müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 7 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleştirdikleri görüşme sonrası gelişmeleri değerlendirmek ve 15 Şubat Uluslararası Komplonun yıl dönümü dolayısıyla Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ile birlikte ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. İstanbul’da bulunan Taksim Hill Otel’de düzenlenen toplantıya HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, TİHV Başkanı Prof Dr. Şebnem Korur Fincansın, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, ÖHD Eş Genel Başkanı Ayşe Acinikli, Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Gülhan Kaya ve Sezin Uçar da katıldı.
‘Komplonun 22. yılı’
Açıklamada Asrın Hukuk Bürosu Avukatlarından Rezan Sarıca basın toplantısına ilişkin açıklamada bulundu. Müvekkilleri Öcalan’ın 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye getirilişinin de 22. yılına girildiğini belirterek o tarihten bu yana inşa edilen ve sistematik bir şekilde yürütülen İmralı Tecrit Sistemi olduğunu ifade etti. Öcalan’ın Kürt Sorununun demokratik temelde onurlu bir barışa kavuşması için ortaya koyduğu yol haritaları ve barış çağrıları hep çözümsüz ve hesapçı politikalarla boşa çıkarılmaya çalışıldığına dikkat çeken Sarıca, gelinen noktada Kürt Sorununu çözmeyen Türkiye Devleti, demokrasiyi unuttuğunu, halklar ekonomik ve toplumsal sorunlarla boğuşur hale geldiğini vurguladı. Yeni tip Dünya savaşı ile de Ortadoğu’da kriz, kaos ve savaşlar, halkların geleceğini çalmaya devam ettiğini dile getiren Sarıca, Öcalan’a yaklaşım, Türkiye ve Ortadoğu’da yaşananlarla bağlantılı ve iç içe olduğunu belirtti.
Kürtlerin Öcalan’ı siyasi irade olarak gördüğünü söyleyen Sarıca, “1993 yılından bu yana verdiği barış mücadelesi ve demokratik yaşam paradigması ile halkların kabul ettiği bir lider olmuştur. Böylesi bir anlamla Sayın Öcalan’a uygulanan yasakların son bulması, Anayasa ve yasalarda yer alan hakların uygulanması için ğ Kasım 2018 tarihinde Demokratik Toplum Kongresi Eş başkanı Sayın Leyla Güven, süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladığını ilan etmişti” dedi. Açlık grevi sürecini ve sonrasında yaşanan gelişmelere değinen Sarıca, açlık grevi sırasında Öcalan ile yaptıkları görüşmeleri ve değindi. Öcalan’ın görüşmede gönderdiği mektuba değinen Sarıca, “Derin bir toplumsal uzlaşıya ihtiyaç olduğunu, sorunların çözümünde her türlü kutuplaşma ve çatışma kültüründen uzak, demokratik müzakere yöntemine şiddetle ihtiyaç olduğunu Türkiye’nin ve hatta bölgenin sorunlarını, başta savaş olmak üzere, fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle yani akıl, politik ve kültürel güçle çözebileceklerini ortaya koydular. imralı’daki duruşun, 2013 Newroz Bildirgesinde belirttikleri ifade tarzının daha da derinleştirilerek ve netleştirilerek sürdürme kararlılığında olduklarını, esas olanın onurlu bir barış ve demokratik siyaset olduğunu deklare ettiler. Yine tüm bu görüşmelerde Sayın Öcalan, Kürt ve Türk halkının tarihsel birlikteliğinin Anadolu ve Mezopotamya birlikteliği olduğunu, bugünkü sorunların bu birlikteliği bozan anlayıştan kaynaklandığını ve de tarihsel hakikate zıt, riyakar bir tarih yaratıldığını ifade ediyordu. Yapılan çağrıya ilişkin bir sonuç alınmadığını hatırlatan Sarıca, demokratik sivil, insan hakları kurumlarını, İmralı tecridine karşı demokrasi ve insan hakları mücadelesini vermeye çağırıyor, kamuoyunu duyarlılığa davet etti
‘Bütün toplum tecrit altında’
Öcalan üzerindeki uygulanan mutlak tecride değinen bu nedenle 2018 yılında açlık grevi eylemi başlattığını hatırlatan Güven, “Bu süreçte 9 arkadaşımız yaşamına son verdi. Bizi yokluktan var eden bir liderdir dediler. Onun için gencecik bedenlerini bu uğurda feda ettiler. Bizim siyaseten de sorumluluklarımız var. Şuanda tecridin kalkması kuşkusuz önemlidir. Açlık grevi eylem sırasında gelip bizi ziyaret eden değerli insanlar vardı. Bize açlık grevini bırakın siz ölmeyin biz tecritin kaldırılması için başka yöntemlerle mücadele ederek kaldırırız dediler. Biz bu gün onlara sesleniyoruz. Gelin tecriti birlikte kaldıralım. Tecrit hala devam ediyor. Sayın Öcalan özgür olmalı. Ortadoğu’nun barışı için, ahlaki, politik bir toplum için sayın Öcalan özgür olmalıdır. Kimse tecrit konusunda kendisini yanıltmasın. Bütün toplum tecrit altında. Dolayısıyla tecrit kaldırılırsa bütün toplum rahat bir nefes alacak” diye ifade etti. Konuşmaların ardından gazetecilerin sorularının yanıtlanmasıyla açıklama sona erdi.
‘İnsanlığa karşı bir suçtur’
Ardından söz alan TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, cezaevlerinin geldiği duruma dikkat çekerek, cezaevlerinde uzun yıllardır uygulanan tecridin ne ilk ne de son olduğunu belirtti. “Özellikle tecrit koşulları kişilerin sağlık durumlarıyla ilgili tüm sistemler üzerinde baskılayıcı bir etki yaratıyor” diyen Fincancı, tecritte bulunan bir insanın dış ortamla karşılaştığında doğal savunma mekanizmaları bulunmadığı için çok daha hızlı bir şekilde ölüme doğru gittiğinin altını çizdi.
‘Keyfi uygulamalar’
Ardından söz alan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da “Şu anda İmralı Hapishanesi’nde tutulan Öcalan ve beraberindeki üç kişiye keyfi olarak avukatları ve aileleri ile görüştürülmemesinin kanuna aykırı olduğun belirtmek istiyorum. Bu hususun altını çizmek gerekiyor. Bir ülke öncelikle kendi kanunlarını uygulamak zorunda. Kişiye özel bir uygulama yapılamaz altını çizmek gerekiyor. Çok rahatlıkla Öcalan ve diğer mahpusların aileleri ve avukatları ile görüşme hakları var. Adalet Bakanlığının izin vermesi halinde heyetlerle görüşebilirler. Mektup, gazete, dergi alma hakları var. Bu keyfi uygulamaların bitmesi gerekiyor” dedi.
Duyarlılık çağrısı
Türkiye’nin 71 yıldır insan hakları bildirgesine imza attığını ancak insan hakları noktasında bir ilerleme olmadığını belirten ÖHD Eşgenel Başkanı Ayşe Acinikli, “Biz ÖHD olarak hapishanelerde açlık grevi sürecini yakından takip ettik. Tecrit insanlık suçudur. İmralı’da uygulanan tecrit politikasının sonlanması gerekiyor. Kimseden tolerans ayrıcalık beklemiyoruz. Hukuka saygı duyulsun. Bütün kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapıyoruz” dedi.
‘Yeniden kınıyoruz’
Ardından söz alan Leyla Güven Türkiye’nin en önemli sorununun tartışmak için toplandıklarını belirterek Öcalan ile bütünleşmiş bir Kürt sorunu olduğunun altını çizdi. Kürt sorunun Türkiye’nin en önemli sorunu olduğunu dile getiren Güven, sözlerine şöyle devam etti: “Bu sorun çözülmeden ne açlıktan, ne şiddetten nede başka sorunlardan söz edebiliyoruz. Çünkü ana kaynak budur. Bu sorun maalesef hala yetkililerin izni olmadan haber yapmayan ana akım medyanın gündeminde değil. İki gün önce 15 Şubat komplonun yıl dönümüydü. Kürtler için bir kara gündür. Uluslararası komploda yer alan egemenlerin yaklaşımını yeniden kınıyoruz. Bunun aslında Türkiye’ye karşı da geliştirilen bir komplo olduğunu belirtiyoruz. Çünkü egemenler biz onu size veriyoruz ama siz gardiyanlığını yapın diyerek Türkiye’ye teslim etti. Türkiye bundan cesaret alarak İmralı adasını tahsis etti. Şimdi Türkiye birçok anlamda bu konuda egemenlere minnet borcu taşıyor. Dolayısıyla onların söylediği çizginin dışına çıkamıyor.”
İSTANBUL