Devletin ciddi olması gerektiğini belirten PKK Lideri Abdullah Öcalan, ‘Apo adına hiç kimse konuşmasın. Adıma milyonlarca yalan söyleniyor. Herkes ciddi olacak’ dedi
Uluslararası güçlerin ortaklığıyla 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılarak, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. İmralı Adası’nda 27 Temmuz 2011’de “hava muhalefeti” veya “koster bozuk” gerekçeleri öne sürülerek başlayan avukat görüş engelleri, 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilanıyla yasal kılıfa büründürüldü ve 4 kez 6’şar aylık yasak getirildi.
Haklarımız gasp ediliyor
İmralı Adası’nda avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde görüş engellerinin “taviz koparma” amacı taşıdığını belirten Öcalan, 12 Ekim 2011’de ailesiyle yaptığı görüşmede, “Sizi ve avukatları getirmiyorlar. Bu şekilde benden taviz koparacaklarını sanıyorlar! Burada on yılda tek başıma kalsam, bu şekilde benden taviz koparamazlar. Doğrulardan taviz vermem. Bütün haklarımızı gasp ediyorlar, ara sıra görüştürerek bunu örtbas etmeye çalışıyorlar” dedi.
Rehine politikası
Öcalan, İmralı Heyeti ile 7 Haziran 2013’te yaptığı görüşmede de aile ve avukat görüşünün engellenmesinin üzerinde durdu. PKK Lideri, “Geçenlerde Bursa Başsavcısı geldi. Ona dedim ki, kardeşim Mehmet bile gelmiyor; ailemdir, onu bile getirmiyorsunuz. Zaten süreç nedeniyle üç yıl avukatlarımın gelmemesini mesele etmedim, sabrettim. Ama şimdi yaptığınız tam bir rehine durumu değil midir, dedim. Demek ki beni rehine gibi tutuyorlar. 3 Ocak’ta Mehmet geldiğinde ona şu uyarıyı yaptım: Birkaç hafta sonra hava muhalefeti falan olmazsa, seni getirmezlerse, kör bir bıçak al, direniş konumuna geç; seni getirmezlerse demek ki bir sıkıntı var dedim. Bunu örnek olarak söylüyorum” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın açıklamaları
Yapılan bu telefon görüşmesinin ardından haber alınamaması nedeniyle kamuoyunda kaygılar artarken, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son bir ayda Öcalan adına iki kez açıklamalarda bulundu. İlk açıklamasını 12 Ocak’ta partisinin grup toplantısında yapan Erdoğan, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” dedi. Erdoğan, 26 Ocak’ta katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamaya dair gazetecilerin sorusuna, “Öcalan’a sormalı” açıklaması yaptı.
Herkes ciddi olacak
PKK Lideri, “Öcalan öyle kullanılacak bir adam değildir” dediği 15 Eylül 2013 tarihli heyet görüşmesinde, “Hafız Esad akıllı adamdı. Yıllarca benim kullandığım aracın bir kez bile önünü kesmedi. Araçta silah falan olduğunu bildikleri halde, bir kez bile durdurmadılar. Siyaset böyle yapılır. Ama bunlar çok ciddiyetsiz. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Ben üslup ve yaklaşımda ciddiyet istiyorum” diye konuştu. “Apo adına hiç kimse konuşmasın” uyarısında bulunan Öcalan, 26 Haziran 2014’te yapılan görüşmede, “Biz her şeyi yazılı yapalım. Hatta gerekirse devlet imzalamaz, ben imzalarım. Benim burada ne söylediğim belli olsun. Bu zorunlu bir ihtiyaçtır. Aksi durum su olmayan havuzda yüzmeye benzer. Benim adıma milyonlarca yalan söyleniyor. Bütün bunların önüne geçeriz. Biz kimsenin oyununa gelmeyeceğiz. Bizi kullanmaya çalışmak kimsenin hakkı değildir. Herkes ciddi olacak. Sandığınızdan yüz kat daha ciddi bir hareketiz” dedi. Devletin ciddi olması gerektiğinin altını çizen PKK Lideri, 15 Ağustos 2014 tarihli görüşmede şu değerlendirmelerde bulundu: “Benim için ciddiyet önemlidir. Devlet ciddiyet gerektirir. Yanlış anlaşılmasın, ben anti-devletçiyim, yani toplumcuyum. Ama devleti Marx’tan, Lenin’den ele alırım. Bunu devlet de biliyor. Devlet bana ciddi yaklaşmazsa, doğru sonuç alamaz.”
İmralı kapılarını açın
Erdoğan’a bir tepki de HDP Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’den geldi. Taşdemir, “Kürt düşmanlığının her iktidarın sonunu getireceğini söyledik. Bu tür yapay gündemlerle Kürtler nezdinde karşılığı olmayacak söylemlerle bir siyaset geliştirmenin de AKP iktidarını kurtaramayacağını birçok kez söyledik. ‘Karşı karşıya getirebilir miyim?’ hevesi üzerinden bir siyaset kurmak AKP’yi sonuçsuz bırakır. AKP iktidarı bu konuda da içine girdiği krizi aşamayacağı çok net. Kürtlerin talepleri ortada. Sayın Öcalan’ın misyonu ve bütüncül siyaseti de ortada. Bütün bu tartışmalar bir kenara bırakılırsa gerçekten Sayın Öcalan’ın bu gelişen sürece yönelik eleştirileri ve gözlemleri vardır. TV’lere çıkarak bu tür manipülatör söylemleri söylemenin bir karşılığı yok. İmralı kapıları açılır, Sayın Öcalan’da fikirlerini ve düşüncelerini kamuoyu ile paylaşır. Bunun yöntemi ve yolu İmralı tecridini kırmak ve düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmak. Erdoğan’ın ‘buradan bir şey çıkarabilirim’ hesabı ile yaptığı şey yine yangılı ile sonuçlanacaktır. Bir kez daha şunu söylüyoruz; Sayın Öcalan’ın rolü çok önemlidir ve bir an önce İmralı’nın kapılarının açılması gerekiyor” diye konuştu.
Özgür Paksoy / MA