Sokaklarında buram buram limon, mandalina ve portakal kokan Hatay, depremle birlikte büyük bir toz kokusunun esareti altında. Yıkılan binalara yazılan duvar yazıları ise depremde yaşananların özeti gibi…
Selman Çiçek – Hatay
Depremin en çok etkilediği illerden biri olan Hatay’da bir duvar yazısı. Bu yazı, depremin ardından 3 haftadır yaşananların en özet hali gibi. Sokaklarında buram buram limon, mandalina ve portakal kokan kent şimdilerde büyük bir toz kokusunun esareti altında. Bu kokuya rağmen Hatay halkı, yeniden turunçgil ağaçlarının yeşereceğine ve sokaklarının limon ve mandalina kokacağına inanıyor. Ölüme ve yıkıma inat Asi nehri kenarında yeniden baharı karşılama inançlarını hiç yitirmeyen Hatay halkı, yeninden Armutlu sokaklarında devrimci yazılama yaparken Feyruz ve Ümmü Gülsüm dinleyeceklerine inanıyor. Bu inanç, Hatay halkını 3 haftadır ayakta tutuyor. Bu inanç ile örgütlü toplumun bilincinde yaşayarak ne topraklarını ne de toplumsal dayanışmayı bırakıyorlar.
Tarih de yok oldu
Önce Mereş ardından Hatay merkezli iki deprem kenti adeta yok ederken ayakta kalan evleri elle saymak mümkün. Geriye kalan ise viran olmuş bir şehir. Resmi rakamlara göre depremde 3 bine yakın tamamen yıkılan bina var. 20 bine yakın binada yan yatmış. Kolonları patlamış, kullanıma uygun olmayan 20 bine yakın bina, 10 bine yakın da kullanıma uygun olmayan orta hasarlı bina var. Tüm bu rakamlar toplandığında kentin yüzde 80’inin yok olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Sadece yıkılan binalar değil bir kentin tarihi de yok oldu. Medeniyetin başkenti olarak bilinen Hatay’da birçok tarihi-kültürel yapı yerle bir oldu. Antakya’da bulunan 14 asırlık Anadolu’nun ilk camisi Habib-i Neccar’ın yanı sıra, Hatay Meclis binası, Antakya Rum Ortodoks Kilisesi, İskenderun Latin Katolik Kilisesi, Ulu Cami ve yüzlerce yıllık tarihi binalar ya yıkıldı ya da hasar gördü.
Devletin varlığı askeri güç
Depremin ardından 3 hafta geçmesine rağmen halen ortada ne devlet var ne de devletin diğer kurumları. Devlet, sadece militarist güç olarak durmaya devam ediyor. Şırnak’tan getirilen korucular, asker olduğu belli olmayan üniformalı uzun sakallı halk arasında paramiliter denilen gruplar ve diğer güçler var. Sokaklarda, enkaz başlarında öylece duruyorlar. Ne bir taş kaldırdıklarına ne de bir yemek dağıttıklarını gördük. Yaptıkları tek iş, çekim yapan gazetecileri engellemek, akşam 18.00’dan sonra fiili bir sokağa çıkma yasağını uygulamak. Tüm baskıya rağmen yurtlarını terk etmeyen halk, her şeye rağmen ilmek ilmek toplumsal dayanışmayı örmeye devam ediyor.
30 bin kişi öldü
Hatay Belediye Başkanı’nın verdiği bilgilere göre kentte şu ana kadar 20 bin kişi öldü. Ancak kayıt dışı Suriyelileri de eklediğinde ve halen binlerce insanın enkaz altında olduğu düşünülüyor. Bunlar da eklendiğinde bu sayının 30 bine geçeceği düşünülüyor. Halen birçok enkaza dokunulmamış bile. Depremin 18’inci gününde Armutlu sokaklarında gezinirken 3 cenazenin çıkarılışına tanık olduk. Cenazelere artık arama kurtarma çalışması ile değil enkaz kaldırma çalışması ile çıkarılıyor. Kepçe rastgele taş bloklarını kaldırıyor, altında cenaze olup olmadığına bakılıyor. Arama kurtarma çalışmasının kepçe ile yapılmasını insan yaşamına aykırı olduğu gerekçesi ile İspanyol ve Yunan ekipler ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.
Fatma Ana’nın hikayesi
Enkazların altında halen çıkarılamayan binlerce cenaze var. Bunlardan biri de Armutlu’da yıkılan binasının önünde oğlunun cenazesini bekleyen Fatma anne. Beklemekten bedeni bitap düşmüş, konuşmakta güçlük çekiyor. Çok geç anne olmuş Fatma anne. Yıllarca bir çocuk dünyaya getirmek için uğraşmış. Çabaları onu 40 yaşında anne yapmış. 40 yıl beklediği erkek çocuğunu 25 yaşında kendi tabiri ile “Çok geç kavuştum çok erken kaybettim” sözleri ile kaybettiğini anlatıyor. Belki de tek tesellisi cenazesine kavuşmak, ona son kez sarılmak ve gidebileceği bir mezarı olması.
Duvar yazılarındaki mesaj
Defne, Samandağ, Kırıkhan, Hassa, Belen, İskenderun yıkıldı ama Hatay halkına göre yıkılan sadece binalar oldu. Hatay’ın bir ruhu olduğuna ve bu ruhun halen ayakta olduğuna inanıyorlar. Bu ruhun yeniden Hatay’ı dirilteceklerine inançları var. Bu yüzden yıkıntılar arasında gezdiğinizde Hatay halkının bıraktığı mesajlara tanık olursunuz. O mesajlar ise şöyle:
“Gitmedik ki dönelim…”
“Her şey güzel olacak. Gitmedik, buradayız”
“Hatay’ı terk etmeyin”
“O sokaklarda yine Feyruz ve Ümmü Gülsüm’ün sesi yükselecek”