“İterek arabadan indirdiler onları. Jaramillo dayanamadı. Bu, yüzü çatlak dolu, gri bıyıklı, parlak gözleri kin dolu, sımsıkı ağızlı, hasır şapkalı, kot ceketli adam kendini katiller çetesinin önüne atarak savundu karısını, çocuklarını ve henüz doğmamış olan çocuğunu… Dipçiklerle devirdiler, bir gözünü patlattılar. Makineli tüfeklerle ateş başladığında Epifania katillerin üstüne atladı. Taşların üstüne savurup attılar onu. Filemon küfürler savururken, ateş yeniden başladı ve o da kıvrılıp kaldı, hamile annesinin yanı başına. Hâlâ yaşıyordu. Dişlerini ayırıp ağzını toprakla doldurdular kahkahalar atarak. Sonra, Ricardo ve Enrique toprağa düştü delik deşik halde. Katiller, son nefeslerinin tükenişini sabırla bekledi. Nihayet, tüfekleriyle başlarına gelip, son kez hepsini alınlarından vurdular. Sonra, Xochicalco yine sessizliğe gömüldü…”
Büyük Meksikalı yazar Carlos Fuentes, böyle anlatıyordu onun ve bütün ailesinin katledilmesini…
Ruben Jaramillo’ydu sözünü ettiği adam. Meksika köylülerinin önderi ve uslanmaz devrimci Ruben Jaramillo!
Doğuştan isyancı bir kuşak
Meksika devriminin ‘ayaklı tarihi’nden söz ediyoruz. 1900’de doğdu Ruben Jaramillo Menez… Morelos eyaletinin güneyinde, Tlaquiltenango’da bir sürü kardeşin arasında büyüdü. Ama ne büyüme! Daha 14 yaşındayken Emiliano Zapata’nın kurtuluş ordusuna katılmış, 17’sinde birlik komutanı olmuştu. Dağlardaki büyük başarılarıyla o zaman ün yaptı. Bir süre sonra Zapatist ordudan ayrıldı ama mücadeleyi sürdürdü. O gün, yoldaşlarına “Zamanı geldiğinde tekrar görüşeceğiz. Tüfeklerinizi, kolay alabileceğiniz bir yere koyun” demişti.
Bir süre petrol işçiliği yaptıktan sonra topraksız köylülerin mücadelesi için Tlaquiltenengo’ya döndü. 1921’de bölgedeki Geçici Tarım Komitesi’ni düzenledi. 1926’da, Tlaquiltenango’nun Tarım Kredi Kooperatifi’ni örgütleyerek istifçiler ve sanayicilere karşı mücadeleye başladı. Tekellere karşı mücadelesini sürdürürken birçok da düşman kazandı. Güçlü zenginlerin yanında, eski devrimcilerden oluşan bir grup yeni zengin de işin içindeydi ve Jaramillo hep ‘kışkırtıcı’ olarak kaldı.
Bütün bu süreçte hep devrimciydi Jaramillo. Onu da yozlaşmışlık batağına çekmek için çok uğraşıldı ama Zapata’nın sadık öğrencisi olarak ahlaki değerlerini hiç satmadı. Birçok kez onu öldürmeye çalıştılar, her seferinde kurtuldu. 19 Şubat 1943’te, zulüm artınca yeniden silahlanıp dağlara çıktı. Ama askeri güçler çok dengesizdi. 1944’te yeniden düze indi.
Soluk soluğa mücadele
1952’de vali adayı olarak seçimlerdeydi. Hileli seçimlerde kaybetti, yine işkenceler ve tutuklamalar başladı ve yeniden dağ yolları göründü Jaramillo’ya. 1957’de bir kez daha silahlandı ve ancak 1959’da Başkan Mateos’un af ilanıyla yeniden geri döndü ve soluk almaksızın köylüleri örgütlemeye devam etti. Her türlü rüşveti reddetmek onun temel ilkesiydi. “Ne komik! Eğer hükümetin sunduğu rüşveti kabul edip köylülere ihanet etseydim, şimdi ünlü bir lider olacaktım ve gazeteler beni övecekti. Bunu kabul etmediğim için, bana haydut ve katil diyorlar.” 5 Şubat 1962’de, Jaramillo önderliğindeki köylüler büyük bir toprak işgalini başlattı. Hükümet aylar süren isyanı bastırdı ama artık o çok tehlikeliydi ve hakkında karar verilmişti.
Katillerin gecesi
23 Mayıs 1962’de, Jose Martinez Sanchez komutasındaki sivil giyimli askerler, hain Heriberto Espinosa’nın yol göstermesiyle evini kuşattı. İçeride Ruben Jaramillo, hamile eşi Epifania ve çocukları Enrique, Ricardo, Filemon ve Rachel vardı. Kapıyı Filemon açtı ve o anda dipçikle burnu kırıldı. Kızı Rachel bu arada evin arkasından kaçıp yardım çağırmaya gidecek fırsatı buldu. Ama her şey çok hızlı oldu. Daha köylüler yetişemeden beşini de döverek plakasız araçlara bindirmişlerdi bile. Bütün komşular ve Epifania’nın yaşlı annesi Rosa Garcia’nın gözleri önünde oldu bunlar. Araçlar hızla Xochicalco harabelerine doğru yöneldi. Jaramillo ve diğerleri direnmeye çalıştı ama dipçiklendiler. Beşini de vurdular sonra. Cesetleri harabelerin kenarında bulundu ertesi gün.
Resmi basın hemen faaliyete geçti tabii! ‘Uğursuz soyguncu Jaramillo’ yaptıklarının bedelini ödemişti! Tabii ki bir soruşturma açılmadı. Ama bir süre sonra 5 Eylül 1962’de, komutan Martinez ve hain Espinosa unutkan olmayan birileri tarafından öldürülecekti!
Jaramillo’nun 25 Mayıs 1962’deki cenaze töreni ise bütün eyaletlerden binlerce köylünün katılımıyla gerçekleşti. Cenaze töreni, aslında neden öldürülmesi gerektiğinin de bir kanıtıydı. Köylülerin sesi duyuldu her yandan: “Jaramillo’yu öldürdüler / fakirlerin savunucusu / toprağı istedi o / karşılığında bir dehşet verildi…”
Yıllar sonra, 1994’te Zapatistalar yeniden sahneye çıktığında, arkalarında böyle sağlam bir miras vardı işte.
*Çeviri için Zekine Türkeri’ye teşekkürler