Bugün JİTEM’in katlettiği DEP Milletvekili Mehmet Sincar’ın 27. ölüm yıldönümü. Eşi Cihan Sincar anlattı: ‘O halkına aşık bir insandı; gerçek ve en doğru kelime bu…’
Gülcan Dereli
Bu ülkede sokak ortasında bir milletvekili öldürüldü. Mehmet Sincar, 1990’lı yılların ‘karanlığında’ öldürülen binlerce insandan sadece biriydi. Bugünlerde şimdilik milletvekilleri öldürülmüyor ama sokak ortasında dövülebiliyor ya da cezaevine atılıyor. Zaten bir hükümet yetkilisi “O zaman öldürülüyordu, biz içeri atıyoruz” demişti… Mehmet Sincar, onbinlerce Kürdü Meclis’te temsil ediyordu. Karanlık günlerdi, her gün JİTEM ve Hizbul-kontra bir Kürt yurtseverini sokak ortasında katlediyordu. İşte bu cehennemi dönemde vuruldu Mehmet Sincar. Tarih 4 Eylül 1993’tü. Ölümünün üzerinde 27 yıl geçti. Birçok Kürdün evinin baş köşesinde hala o hafızalardan silinmeyen fotoğrafı bulunan Mehmet Sincar’ı eşi Cihan Sincar’dan dinledik. Cihan Sincar, çocukları Kamuran 3, Ferhat 12, Felat ise henüz 13 yaşındayken vurulan Mehmet Sincar’ı ve hayat mücadelesini anlattı. Davasını ise Mehmet Sincar öldürüldüğünde henüz 3 yaşında olan yeğeni şimdilerde ailesinin avukatı olan Şaneşin Aydın’dan dinledik.
En doğru kelime
Yıllar hasreti, özlemi katlamış olsa da ismini anmak bile eşi Cihan Sincar’ı heyecanlandırıyor. Eşi Mehmet Sincar’ı anlatırken boğazı düğümlenen Cihan Sincar, “Bize, çocuklarına ve halkına herkese nasip olmayacak büyük bir onur bıraktı” diyor. Her kelimesinde mücadelesine olan aşkını anlatan Cihan Sincar, “O halkına aşık bir insandı; gerçek ve en doğru kelime bu” diye ifade ediyor.
Çiçeğe bile kıyamazdı
“İnsan gerçekten onun için ne diyeceğini bilemiyor” diyor Cihan Sincar, şöyle devam ediyor: “Eşim olduğu için demiyorum ama iyi ki tanıdım onu. Hem doğayı, hem çocukları ve insanları çok severdi. Okumayı çok severdi. Gerçekten çok temiz bir insandı, onu anlatacak kelimeler bulamıyorum. Onu tanıyan herkes benim gibi düşünür. Onunla yaşayan, onunla oturup kalkan herkes onu çok severdi. Dava arkadaşları da söylüyor. O kadar çok fedakardı ki. Karıncayı bile incitmez derler ya işte öyle bir insandı. Nerede başı dertte olan biri varsa ona koşuyordu. Bir insanın üzüntüsü, sıkıntısı, derdi varsa yanına koşar ‘belki bir faydam dokunur’ derdi. Bir çiçeği koparmaya kıyamıyordu. O kadar saygılıydı çiçeğe, yaşama, ailesine, çocuklarına, halkına.”
‘Söz vermişim Cihan’
Mücadele dolu yaşamında kimseyi incitmemiş Mehmet Sincar. Her derde deva olmak için hep kollarını sıvamış, derdi olanın yanına koşmuş. En küçüğünden en büyüğünün sorununu kendine dert edinmiş. Tek isteği ise barış ve özgürlük içinde bir dünya. Eşi ile kısa sohbetlerini paylaşan Sincar, şöyle devam ediyor: “Diyordu bir söz vermişiz Cihan bu insanlara. Çok zor bir süreçti ve insanlar zor durumdaydı. Köy boşaltmalar, koruculuk sistemi. Her şey tavandı o zaman. 40 tane muhtarı Ankara’ya getirip Demirel ile görüştürdü. Sorunlarını çözmek için uğraşıyordu. Diyordu bunları zorlamayın bunlar korucu olmak istemiyorlar. Gönüllü oluyorlarsa olsun ama insanları niye zorluyorsunuz.”
Onu tanımak onur
Mehmet Sincar’ın hep halkının yanında olmak istediğini dile getiren Sincar, “İyi ki onu tanıdım, belki çok az bir süre geçirdik ama onu tanımak onur bana. Gitti ama bana ve çocuklarıma, insanlığa ve mücadelesine çok büyük bir onur bıraktı. Herkes onun hakkını teslim ediyor ki. Keşke daha fazla insan onu tanısaydı ama bırakmadılar. Öyle bir ölüm bana da nasip olsa hiç öf demem” diyor.
Kürt halkının davası
Sincar’ın dava sürecine dair de söyleyecekleri vardı. 27 yıl geçmişti aradan ama bir o kadar daha dava için mücadele etmeye hazır olduğunu söylüyor. Zordu elbette ancak, “Bizim hem onlara verdiğimiz bir söz var. Hem de kendimize verdiğimiz bir söz var. Bu dava sadece benim değil, Kürt halkının davası” diyor Sincar, öyle ki asla pes etmeyecek. O kadar kararlı ki kararlılığını şu sözlerle özetliyor Cihan Sincar: “Bu dava, yurtsever insanların, partisinin, kendine insanım diyen herkesin boyunun borcudur. Biz de eşi ve çocukları olarak zaten davanın takipçisiyiz. Halkı adına, kendimiz adına, çocukları adına, torunlarım adına, herkes adına. Benim ömrüm yetmiyorsa, çocuklarımın, onların ki de yetmiyorsa torunlarım eder, yurtsever insanların eder.”
Bir vekil öldürülüyor
Sincar’ın davasının tutuklu sanığı Cihan Yıldız, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 2018’deki kararı emsal gösterilerek tahliye edildi ve davanın yeniden görülmesine hükmedildi. Davanın ilk duruşması 2 Ekim 2019’da Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Hazirana ertelenen duruşma daha sonra salgın gerekçesiyle kasıma ertelendi.
Bugüne kadar bütün kapıların kendilerine kapandığını söyleyen Cihan Sincar, “Bir milletvekili sokak ortasında vurulmuşsa bu devlet, bu Meclis vekiline sahip çıkmıyorsa vay diğer insanların haline. Gerçekten can güvenliğinin olmadığı bir ülkede insanlar nasıl yaşıyor bilmiyoruz” diyor.
Dönemin yetkilileri sorumlu
Mehmet Sincar cinayetinin sıradan bir cinayet olmadığını söyleyen Cihan Sincar, “Bu devletin içindeki bir sistemdir. Bu cinayeti aydınlatmak bu devletin boynun borcudur. O zamanki cumhurbaşkanı diyordu ki ‘eğer Fırat’ın kenarında bir kuzu kaybolursa biz onun hesabını soracağız.’ O zamanki Cumhurbaşkanı Demirel’di. Zaten onların birinci derecede katilleri Demirel, Tansu Çiller ve o dönemin yöneticileridir” diye vurguluyor.
Sanki alay ediyorlar
Asıl sorumluların tetikçilerin arkasındaki güçler olduğunun altını çizen Sincar, “Benim gözümde tetikçinin bir kuruş kıymeti yok. Meclis İnsan hakları Komisyonu kuruldu, sözde bizi çağırdılar, kaç yıl geçti, hiçbir şey yok. Sanki alay ediyorlar bizimle. Bugüne kadar hiçbirinin katili çıkarılmadı. Keşke deseydik filankesin katili, Aslı’nın, Veli’nin, Ahmet’in katili yakalandı ama yok. Biliyorsunuz bu devletin sırları herhalde 50 yıl dolmadan açıklanmıyor. O süreyi bekliyorlar herhalde” diyor.
100 yıl da geçse
Davanın zamanaşımına uğrama ihtimaline de tepki gösteren Sincar, “Herkesin utanması gerekir. Zamanaşıma olsa da, nereye gerekiyorsa gideceğiz. İsterse 100 yıl geçsin. Kim yapmışa ortaya çıkarsın o zaman devlet kendini temize çıkarır, biz de rahatlarız. Binlerce insan oy verdi bunlara, Meclis’e gönderdi. Demedi ki onu gidin sokak ortasında vurun. Çok insan gitti ama biz bu durumu kabul etmiyoruz. Biz adalet, hak hukuk istiyoruz. Bu insanlar kan dökülmesin diye oraya gitti, onun da kanı döküldü. Ama tertemiz bir kanı vardı. Biz de o kana layık olmaya çalışacağız gerçekten. Allah bin kere rahmet eylesin. Onu da onu gibi gidenleri de…” diye belirtiyor.
Zamanaşımına oynanıyor
“Ben 3 yaşındaydım bu cinayet yaşadığında ve yıllar geçti. Ben bu dosyanın avukatlığını yapmak durumda kaldım. Yıllar süren bir dava düşünün. Devletin yapmış olduğu durumlardan kaynaklı bu yük bana kadar taşınmış durumda.” Bu sözleri söyleyen Mehmet Sincar’ın aile avukatı ve yeğeni Şaneşin Aydın.
Av. Aydın, devletin zamanaşımına oynadığını söylüyor ve ekliyor: “93 yılında olan bir olay olduğu için dosyada zamanaşımı tehlikesi var. Duruşma Kasım’a ertelendi. Bunun bir önceki celsesinde Hizbullah tanıkları hatta Mehmet Sincar’ın öldürülmesinden kaynaklı ceza alan sanıkların da tekrar tanık olarak dinlenmesi yönünde ara karar kuruldu. O sanıklardan ikisi firari, yani dosyası kesinleşmiş olan iki sanık firari ve zaten bunlara ulaşılamıyordu.”
Asıl sorumlular araştırılmadı
Aydın, “Asıl sorumluların araştırılması konusunda mahkeme hiçbir adım atmadı. Ne bunun öncesinde ne de sonrasında. Bu süreçlerin hepsi siyasi durumlar. Sadece bir kısım Hizbullahçının tetikçi olduğu hepimizin kabulünde. Basında çıkan ve bizim de okuduğumuz, JİTEM belgeleriyle ortaya çıkan durumlar var. Ama JİTEM sorumluları bu dosyaya zaten dahil edilmedi. Bu bir JİTEM cinayeti. Bunlar ortaya çıkan JİTEM evraklarında var. Ancak bu herhangi bir dosyada araştırılan ve tartışılan bir konu haline gelmemiş mahkeme tarafından” diyor.
Cinayete dair ayrıntılar…
JİTEM başta olmak üzere Sincar’ın katledildiği yıllarda oldukça faal olan kontra örgütlere dair tek bir kapsamlı soruşturma bile açılmadı. Sincar’ın katledilmesi süreci Meclisin 19. dönem 3. yasama yılının ilk oturumunda 1 Eylül 1993’te dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yaptığı konuşmayla başlar. Demirel konuşmasında; Demokrasi Partisi’ni (DEP) hedef gösterir. Sincar, DEP Parti Meclisi (PM) Üyeleri Habip Kılıç ve Hikmet Kılıç’ın silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olayını araştırmak için 4 Eylül 1993’te Batman’a gider. Sincar, Elma Sokağı’nda DEP Batman İl Yöneticisi Metin Özdemir’le birlikte silahlı saldırı sonucu katledilir. Cinayetin işlendiği dönemde DYP-SHP koalisyon hükümeti vardır. Tansu Çiller Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı, Mehmet Gazioğlu İçişleri Bakanı, Mehmet Ağar Emniyet Müdürü, Doğan Güreş de Genelkurmay Başkanı görevindeydi. Mehmet Ağar’ın “Bin operasyon yaptık” dediği bir dönemdi.
Hizbullah ana davası sanıklarından Sinan Yakut, polis ifadelerinde iki ayrı grubun saldırıyı gerçekleştirdiğini söyledi. Yakut, Hizbullah’ın 2. adamı olarak belirtilen Edip Gümüş ile birlikte talimatları verdiğini ve tetikçilerden birinin de Cihan Yıldız olduğunu söyledi. Yakut’un evinde yapılan aramada bulunan silahlardan birinin Sincar cinayetinde kullanıldığı ortaya çıktı. 1994’ten itibaren aranan Yıldız, 2008’te İsviçre’de yakalanarak, Türkiye’ye iade edildi. Dosyası Hizbullah ana davayla birleştirildi. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Yıldız’a müebbet hapis verildi.
Sincar cinayeti ile ilgili soruşturma Susurluk Raporu’nda da yer aldı. Raporda Sincar’ın katillerinin “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, itirafçılar Alaattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu ve İsmail Yeşilmen olduğu ifade edildi. Ancak failler olduğu iddia edilen kişiler hakkında bir soruşturma dahi açılmadı. Hizbullahçı Yıldız müebbet hapis cezasına çarptırılırken, firari sanık Arpa bulunamadı. Ve Yıldız kısa süre önce tahliye edildi.
Not: Üstteki bilgiler için Aydın Bolkan’ın “Faili Meçhul Bir Milletvekilli Cinayetinin Öyküsü Mehmet Sincar” adlı kitabından yararlanılmıştır.