Geçtiğimiz hafta, T24 sitesinde bir fotoğraf yayınlandı. Fotoğraftaki kişiler, Alaattin Çakıcı, Mehmet Ağar, Korkut Eken ve Engin Alan’dan oluşuyordu.
Bu fotoğraf bir yanıyla devletin 90’lı yıllara, bu yıllarda uygulanan “kirli ve derin” politikaya ve bu politikanın uygulayıcılarına, “simge” teşkil edecek bir fotoğraftı.
Alaattin Çakıcı, MHP’li bir mafya lideri. Aynı zamanda, bir kadın katili. Kendi eşini, çocuğunun gözleri önünde katletmiş bir adam.
Mehmet Ağar, Korkut Eken ve Engin Alan…
Onları en çok, Kürt halkı tanır. Kürdistan’da yaşanan “failli meçhul cinayetler”, “gözaltında kayıplar” deyince, ilk akla gelen isimlerdir. Aslında bu kişiler hakkında, sadece biz konuşmuyoruz.
Bizzat devletin, o dönemdeki başbakan Mesut Yılmaz’ın, Kutlu Savaş isimli bürokratta hazırlattığı, “Susurluk Raporu” nda, bu kişilerin çeşitli “kirli ağ” ilişkileri saptanmıştı.
Mehmet Ağar, Alaattin Çakıcı, Engin Alan AKP döneminde cezaevinde kaldılar.
Ancak, AKP, MHP-DERİN DEVLET ittifakı ile devlet raporları ile “suçlu” ilan edilen bu kişiler, tekrar ve özgürce sahneye çıktılar.
Bu fotoğraf, sıradan bir fotoğraf değildir. Bu fotoğraf, 90’lı yılların “devlet aklının” hala iktidarda olduğunun fotoğrafıdır.
Fütursuzca ve yasa dışı verilen tutuklama kararları, cezaevlerindeki hak ihlalleri, kayıp olaylarındaki artış, sokak eylemlerinin engellenmesi, sivil siyasete vurulan darbeler…
Bütün bu olayları, bir fotoğraf ile birlikte okumak gerekir.
Tüm bu gelişmeler karşısında, kendilerini “muhalefet” olarak tanımlayan kesimlerin, birçoğunun içinde bulunduğu durum ise, “içler acısıdır.”
“İttihatçı kodlar” ile muhalefet yaptığını zanneden kesimler, bu fotoğraf ve temsil ettiği zihniyetin, maalesef “destekçisi” olmaktan başka bir iş yapmıyorlar.
Bu coğrafyada sorun, “muhalefet sorunu”dur. %15 dışında gerçek bir muhalefet oluşmadığı sürece de, bu “devlet aklı” ne yazık ki iktidarını sürdürecektir.