“Açlık grevleri” başlıklı panelde konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol, dün İmralı’da gerçekleştirilen 15 dakikalık görüşme için tecridin varlığını ortadan kaldıran bir durumun hukuki olarak görülmediğine dikkat çekti.
Tecride Karşı Özgürlük Platformu, Van’da “Türkiye’nin demokrasi sorunu ve dünden bugüne açlık grevleri” adlı panel düzenledi. Edremit Belediye Eşbaşkanı Rojbin Sevil Çetin’in moderatörlüğünü yaptığı panelde, HDP Muş Milletvekili Mensur Işık, Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyesi Ayşe Gökkan, Türk Tabipler Birliği (TTB) üyesi Dr. Zeki Gül, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol konuşmacı olarak katıldı.
‘Başlıbaşına tecridi taşıyan bir mimari’
Yüzlerce kişinin katıldığı panelde konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol, tecridin İmralı’dan başlayarak çevreye doğru yayılan bir yönü olduğunu belirtti. “İmralı Cezaevi kuruluşundan beri yeni bir iktidar tekniğidir” diyen Erol, İmralı Adası’nın başlı başına tecridi taşıyan bir mimaride olduğunu söyledi. Erol, İmralı’daki uygulamaları şöyle özetledi: “İmralı’da tüm avukat, heyet ve aile görüşleri kaydedildi. Bununla yetinmediler oradaki mahpusların kendi aralarında yaptıkları özel sohbetler tek tek kaydedildi. Bu da yetmedi hücrelerde 24 saat kameralı gözetim yaptılar. Sayın Öcalan’a günlük tıbbı kontrol yapıyorlar. Bunlar etkili bir bilgi elde etmek için karşı bilginin alınması için kullanılıyor.
İmralı’ya 2013 yılına kadar televizyon vermediler. Son birkaç yıla kadar bütün cezaevlerinde sınırsız kitap varken İmralı’da 3 kitap dışında kitap verilmedi. Gazeteler sansürlenerek, biriktirilerek daha sonrasından verildi. Avukatlar görüşmelere götürülürken herhangi bir bağımsız ya da siyasi heyetin gitmesine izin verilmedi. 2013-2015 sürecinde heyetler alınırken avukatlar götürülmedi. Verdikleri küçük radyonun ayarını TRT’ye getirilerek, ayar düğmesi bozuk bir şekilde verildi. Tek kanaldan bilgi edinme zorunluluğunu dayattılar. İmralı’da belli başlı hedeflere ulaşmayı uygun kılan bu teknikler giderek kendini geliştirdi. Türkiye son 25 yılında kişiye özel yasa meselesindeki bu istisna İmralı’da kırıldı. Son 15 yıllık süreçte çıkarılan her temel maddenin sonunda küçük bir yasa, İmralı Anayasa’larına eklendi. 2005 yılına kadar avukat dinlemeleri yasaktı. Ama İmralı’da iki telsizle bunlar dinlenmeye başladı ve 2016’da OHAL’de bu yasayı bütün cezaevlerine uyguladılar. Yapılan her yasa düzenlemesini ada sitemini etkileme üzerinden geçti. 2011 yılında çıkarılan öğrenci affedilmesi yasası vardı. ‘Öcalan bundan faydalanabilir’ dediler ve siyasi nedenlerle uzaklaşmaları çıkararak bu yasayı onayladılar. İmralı’da başlayan kişiye özel maddeler de KHK ve ihraçlarda da görüldüğü gibi biçimsel eşitlik denen bir şey yoktur. İdarenin yaptığı her faaliyet belli bir yasaya, yasallığa devredildi.”
‘CPT ve AİHM’e tepki
İmralı tecridinin uluslararası boyutunu değerlendiren Erol, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yaklaşımlarının problemli olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti: “CPT daha önceleri Türkiye’de neredeyse 2 yılda bir geldiğinde İmralı’ya da giderdi. 2015 Nisan ayından bu yana CPT Türkiye’ye 5 kez geldi. 2016 yılında darbe oldu 6 kez daha geldi. Bu gelişlerinin hiçbirinde İmralı’ya gitmediler. Avukat, aile ve heyet gitmiyor. Dışardan hiçbir temas mümkün değil. Buraya gitme yetkisi olan tek kurum sizsiniz, neden gitmiyorsunuz? Demek ki bu mevcut görüştürmeme politikasına siz de dahilsiniz. Belki bu politikayı onaylıyorsunuz veya koruyorsunuz. AİHM ve CPT Avrupa Konseyi’nin kurumudur. Biri denetleme, biri yargılama kararı alıyor. Avukatların İmralı’ya gitmesi Temmuz 2011’den bu yana yasak. 2012 yılında avukatlar yasağı AİHM’e götürdü. AİHM’e başvuru mutlak tecride girildiğinde acil konulu çağrı yaptı. AİHM 8 senedir halen hükümete yazı yazmadı. Başvuruyu söylemedi. 2008 yılında fiziki şiddeti dahi geçen sene karara bağladı. Ve kötü muamele kararı vermediler. Ne Sayın Öcalan’ın ifadesini aldılar ne de kamera kaydına baktılar. Fiziki müdahale dosyasını kapattılar. Bir dosyayı 8 senedir hükümete dahi göndermezken İmralı’da kötü ve fiziki müdahale yoktur mesajını almak istemiyoruz.”
Son görüşme
En son görüşmenin 2016 yılında gerçekleştiğini hatırlatan Erol, dün itibariyle yine bir açlık grevi vesilesiyle görüşmenin gerçekleştiğini belirterek, ”Bu görüşmeler bir talebe dayanmıyor. Tamamen açlık grevinin ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Bu tecridin ortadan kalktığı anlamına geliyor mu? Bir hafta sonra yeniden bir aile veya avukat görüşmesi başvurusu yapılacak. Bu gerçekleşen görüşmenin kuşkusuz sağlık koşullarına dair önemlidir. Tecridin varlığını ortadan kaldıran bir durum olarak hukuki statüsü görülmemektedir” diye konuştu.
Kaynak: MA