Kapitalizmin aşırı üretimle yok etme eşiğine getirdiği dünya, şimdi de nükleerle tehdit ediliyor. Türkiye’nin 5 adet planladığı nükleer santrallerin iklim krizine çözüm olduğu yalanı dolaşıma sokuldu
Türkiye’de mevcut hükümetin 5 adet olarak planladığı ve Akkuyu’da adımını attığı nükleer santrallerin iklim krizine çözüm olarak öne süren nükleer sermaye ve lobicileri atağa geçti. Fukuşima ve Çernobil’de yaşanan nükleer faciayı gündeme getirmeyen nükleer sermayenin birçok ülkede bazı “bilim insanlarını” nükleer lehine konuşması için “desteklediği” söyleniyor. Dünyada “iklim değişikliğiyle mücadelenin yolu nükleer enerjiden geçiyor” görüşünün kabul görmeye başladığı iddia ediliyor. Geçtiğimiz günlerde küresel iklim sorununa karşı nükleer enerjinin ideal çözüm olduğunu iddia eden Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in açıklamalarına, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülen Güllü’den destek geldi. Güllü, “Nükleer enerji günümüzde iklim değişikliğinin önüne geçilebilmesi açısından önemli bir avantaj sağlayabiliyor” dedi.
Tutturulamaz!
İklim değişikliğinin, dünyanın geleceğini tehdit eden en önemli çevre sorunlarının başında geldiğini söyleyen Güllü, nükleer enerjinin, enerji üretimi sırasında sera gazı emisyonuna neden olmayan düşük karbonlu bir enerji üretim kaynağı olduğunu belirtti. Güllü, “Nükleer santraller, enerji üretimi sırasında neredeyse hiç sera gazı emisyonuna ya da diğer hava kirleticilerine neden olmaz” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Nükleer santrallerden çevresine yayılan radyoaktik kirliliği görmezden gelen Güllü, “Düşük karbonlu kaynak şart” iddiasında bulundu.
Faydaları kabul ediliyor!
Dünyadaki elektriğin yaklaşık yüzde 70’inin fosil yakıtlardan sağlandığını belirten Güllü, “Ancak 2050 yılına kadar iklim hedeflerine ulaşmak için elektriğin yüzde 80’inin düşük karbonlu kaynaklardan karşılanması lazım. Bu da ancak nükleer enerji gibi temiz, düşük karbonlu teknolojilerin kayda değer şekilde artırılması ile sağlanabilir” diye konuştu. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2016 yılında 175 ülke tarafından imzalanan Paris Anlaşması’nın düşük karbonlu enerji kaynaklarının kullanımını teşvik ettiğine dikkat çekti. Nükleer enerjinin iklim değişikliğinin azaltılması gibi çevresel ve sosyo-ekonomik faydalarının dünya ülkelerince kabul edildiğini söyledi.
Nükleer içeri giriyor…
Günümüzde nükleer enerjiyle, dünya elektriğinin neredeyse yüzde 11’inin üretildiğini ve bu oranın dünyadaki düşük karbonlu elektriğin üçte birine karşılık geldiğini ifade eden Güllü, “Küresel elektrik talebinin 2050 yılına kadar neredeyse 2 katına çıkması bekleniyor. Bu yüzden nükleer enerjinin ve diğer düşük karbonlu kaynakların dünyanın enerji üretimindeki payının önemli oranda artması sağlanmalı. Aksi halde iklim hedeflerinin karşılanması olanaksız hale gelebilir. Pek çok ülke, nükleer atık bertaraf ve güvenlik önlemlerindeki teknolojik gelişimlere bağlı olarak nükleer enerjiyi mevcut enerji üretim programları içine alıyor” ifadelerini kullandı.
Nükleer neyi çözer?
Nükleer santraller çalışma esnasında termik santraller gibi havaya karbondioksit, sülfür dioksit, azot oksit ve kül gibi zararlı gazları atmosfere salmıyor ancak üretim sürecinde yaydığı radyasyon daha büyük felaketleri ortaya çıkarıyor. Çernobil’de ölen insan sayısını az bulan ‘Nükleerci bilimciler’ Çernobil üzerinden geçen 32 yıla rağmen halen girilemeyen ve yaşam alanı olarak kullanılamayan bir bölge olduğunu nedense atlıyorlar. Nükleer santraller için uranyum madenciliği, on yıllara yayılan inşaat süresi, uranyum zenginleştirme süreçleri, nükleer yakıtların ve atıkların reaktörlerden taşınması ve sonrasında depolanması esnasında oluşan salınımlar görmezden geliniyor. Nükleer santralin soğutulmasında günde ortalama 750 bin litre su kullanılıyor. Soğutma suları ya denizden ya da göllerden çekiliyor. Geri salınan radyasyona bulanmış sular deniz ve göl sularına salınıyor ve bu yaşam alanlarını ısıtarak canlı ekosistemi adeta katlediyor. Son yıllarda yaşanan kuraklık nedeniyle Fransa’da nükleer santraller susuzluk nedeniyle kapatılmış olması ise ‘nükleerci bilimcilerin’ ilgi alanında olmadığı dikkat çekiyor. Susuzluğun dünya üzerinde her geçen gün daha fazla ortaya çıkması bu santrallerin anlamsızlığını ve tehlikelerini gösterirken, çevre mühendisi bir bilim insanının bunlara değinmeden küresel ısınmaya çözüm olarak nükleeri önermesi, nükleer lobicilerin etkinliğini gösteriyor. Bunlara ek olarak bu nükleer santraller sürekli bir tehdit olarak her an bulunduğu bölgeyi ve dünyayı yok edebilir.
EKOLOJİ SERVİSİ