İlham Bakır
Grup Yorum her halktan, kendi siyasi geleneği dışından da pek çok kesimden insanın gönlünde taht kurarken, devletin bütün hışmını üzerine çekmiş, üyeleri defalarca gözaltına alınmış, tutuklanmış, ceza almış, albüm ve konserleri onlarca kez yasaklanmış bir müzik grubudur. Grup Yorum’u büyüten ve kitleselleştiren yanı, onun direnişçiliği ve kendi siyasi geleneği dışındaki kesimlerin istek ve özlemlerini de seslendiren, onlarla buluşmasını sağlayacak bir dil ve perspektife sahip olmasıdır.
Ancak ne yazık ki Grup Yorum, belki de konserlerinin yasaklanması sonucu diğer kesimlerden halk kitleleriyle bağının ve etkileşimin kesilmesi nedeniyle içinden geldiği Stalinist sol sekter adeta bir tarikat yapısına dönüşmüş; öfkesini sisteme değil diğer siyasi anlayışlara yönelten siyasi anlayışın militarist komutası altına girmiştir. Öyle ki Grup Yorum yayımladığı bildiride müzik notalarının askeri hiyerarşi içine alınacak bir tanımlamasını yapabiliyor; müziği, sanatı bir askeri eylem olarak konumlandırıp ölüm oruçlarında hayatını kaybeden iki müzisyeni, notaların komutanı ilan edebiliyor. Bağlı olduğu siyasi anlayışın, siyasetini onaylamayan insanlara, özellikle de LGBTİ’li bireylere karşı kullandığı ve erkek egemenlikçi devlet dilinden hiçbir farkı olmayan cinsiyetçi, ötekileştirici nefret diline sessiz kalıp onaylayabiliyor. Oysa Grup Yorum’u dinleyenler arasında bu nefret dilinin muhatabı olan ne kadar çok insan vardır. Grup Yorum, bütün ezilenlerin, bütün mazlumların şarkısını söyleyebildiği için, Grup Yorum olabilmişti.
Konserlerinin yasaklanmasına, türkülerin susturulmasına karşı değerli ve anlamlı bir direniş başlatan ve pek çok kesimden bu anlamda destek alan Grup Yorum, faşizm koşullarında toplumda bir duyarlılık oluşmasına yol açmanın ötesinde bir sonuca ulaşamayacak (ki bu duyarlılık oluşmuştu) ölüm orucu gibi bir eyleme yönelerek iki değerli müzik insanı ve devrimcinin ölmesinin yolunu açmıştır. Ölüm orucu kararı bireysel bir karardır, eylemiyle bedenini sistem önünde bir direniş kalesine çevirenlerin önünde eğilmek onların anısına saygının bir gereğidir. Ancak Grup Yorum, bu eylemelerin ölümle sonuçlanmasını engelleyebilirdi. Şimdi Grup yorum çok daha büyük ve vahim bir yanlışı bile isteye ve planlayarak yapmaktadır. Kedilerinden ayrılan bir kadın müzisyenin linç edilmesi için çağrı yapmaktadır. Helin Bölek’in ölüm orucu sürecinde refakatçisi olan ve anlaşıldığı kadarıyla Grup Yorum’dan ve bu siyasi gelenekten ayrılma kararı almış olan Dilan Ekin hakkında yaptığı çağrı bir ibret vesikasıdır. Her cümlesi kan donduran bir engizisyon mahkemesinden çıkmış “cadı” yakma kararından başka bir şey değildir. Yaşanan sorun ne olursa olsun kadın cinayetlerinin bu kadar arttığı bir iklimde tam da erkek egemenlikçi iktidarın diliyle böyle bir linçin çağrıcısı olmak Grup Yorum’un sahip olduğu mazlumlardan yana direniş mirasına büyük bir darbedir. Grup Yorum bu yanlışından bir an önce dönmeli, özür dilemelidir. Dinleyicilerine bunu borçludur. Bu siyasetin yandaşlarının yahut sistemin karanlık güçlerinin devrimciliği karalamak adına Dilan Ekin’e yönelteceği herhangi bir saldırıdan Grup Yorum sorumlu olacaktır.