AKP iktidarı 2 yılı aşkın süredir kömürlü ve doğalgazlı termik santraller ile HES’lere üretmedikleri enerji için milyarlarca ödeme yapıyor. Nisan ayı ödemesinin 260 milyon lira olması ise dikkat çekiyor
Türkiye’de koronavirüs salgınında sermaye kesimlerine 100 milyar destek açıklayan, ardından bunu 200 milyar liraya çıkardıklarını belirten AKP iktidarı, enerji şirketlerine üretmedikleri enerji için kapasite bedeli adı altında 2 yılı aşkın süredir milyarlarca lira ödemeye devam ediyor. Türkiye’de arz fazlası elektriğin ortaya çıkmasını sağlayan iktidar, halkın vergilerinden oluşan bütçe üzerinden her ay 250-300 milyon lira civarında bir parayı enerji şirketlerine ‘üretemedikleri’ enerji için ödeme yapıyor. Bu yağmaya dair ne TMMOB ne de siyasi partilerden bir tepki ortaya konmaması ise dikkat çekiyor.
Halk soyuluyor
1000 MW enerji üretim kapasitesine sahip bir santralin ticarileştirilen enerji üretim kapasitesi 500 MW’ta kalıyorsa aradaki fark şirketlere ödeniyor. Bu durum iktidar tarafından yayınlanan bir genelge ile sağlanırken anayasal anlamda hiçbir karşılığı yok. Halktan toplanan vergiler ve kamusal alanların satışları ile büyük miktarlarda kirediler alıp borçlandırılan devlet, ortaya çıkan tüm değeri şirketlerin ceplerine aktarıyor. Geçtiğimiz Mart ayı için 36 şirkete 242.3 milyon lira ödeme yapan iktidar Nisan ayı için yine 36 şirkete 260 milyon lira para aktaracak. Aktarılan parayı bu şirketlerin hak etmemiş olmaları ise açıkça halkın gözleri önünde gerçekleşen bir soyguna işaret ediyor.
En büyük pay
Soma santraline 2020 yılı Nisan ayında para aktarılacak şirketlerin 17 adet kömür yakıtlı termik santraller, 11 adedi doğalgaz yakıtlı termik santrali ve 8 adedi ise hidroelektrik santraller (HES) olmak üzere toplam 36 santrale 260.466.783,51 TL para aktarılacak. Termik santrale kömür yetiştirmek için insanlık dışı koşullarda çalıştırılırken, 301 işçinin yaşamını yitirdiği madenin kömür sağladığı Soma Termik Santrali her ay ilk sırada yer alması dikkat çekiyor. Soma Termik Santrali’ne nisan ayı için 18 milyon 244 bin 747,91 TL para aktarılırken ikinci sıradaki santral ise Yatağan’ı adeta yok oluşa sürükleyen Yatağan Termik Santrali’ne 17 milyon 415 bin 441’er lira para aktarılacak. Üçüncü sırada ise Yeniköy-Kemerköy termik santrali bulunuyor.
Nisan üretimi yüzde 20 geriledi
TEİAŞ verilerine göre, koronavirüs salgını nedeniyle elektrik arz ve talepte düşme yaşanıyor. Nisan ayında lisanslı üretim satrallerinde gerçekleşen toplam elektrik üretimi geçtiğimiz Mart ayına göre yüzde 19.03 azalarak 19 bin 129.357 MWh oldu. Mart ayında Türkiye toplam üretim miktarı 23 bin 623.893 MWh olarak gerçekleşmişti. Türkiye’nin üretim kapasitesi ise 91 bin MWh olması nedeniyle arz fazlasının yüksek boyutlara ulaştığı görüldü. Santraller kapasitelerinin çok altında çalışırken kamuya ait birçok santral ise devre dışı bırakılmış durumda. Nisan ayında en çok enerji barajlardan alındı. Barajlarlı santrallerde üretilen enerjinin piyasalaşma oranı genel tüketim içinde yüzde 47’si olurken, kömürlü santraller yüzde 28, doğalgaz santralleri ise yüzde 7.71 oldu. RES’ler yüzde 10.33, GES’ler ise 0.16 olduğu kayıtlarda yer aldı.
Şirketlere sus payı!
Türkiye halkları açıktan soyulup doğal alanlar yerle bir edilirken şirketlere üretmedikleri enerjinin parasının ödeniyor olmasının tek gerekçesi enerji güvenliği olduğu iddia ediliyor. Talep edilen enerjinin 3 katı bir kapasitenin güvenlikle herhangi bir ilgisi olması ise imkansız. Yapılan tek şeyin halktan toplanan vergilerin şirketlere aktarılması olduğu çıplak gözle görülebiliyor. Türkiye’de enerji şirketleri kurulu güçlerine göre teşvikler verilmiş ve banka kredileri açılarak ceplerinden neredeyse kuruş harcamadan santrallere sahip oldukları çok konuşuldu. Bu santrallerin sahipleri olan şirketler bu borçların büyük çoğunluğunu yurt dışı kredi fonlarından karşılanmış olmaları ve tamamına devletin garantör olması büyük bir sorun. Enerji şirketlerinin dolar olarak toplam borçları 50 milyar dolar civarında. Şirketler iktidarı bu borçları öde, yoksa ödemeyiz dediklerini duyar gibiyiz. Kapasite bedeli ödemesi de bu noktada kendisini ortaya çıkarırken iktidar şirketlere kapasite bedeli adı altında banka taksitlerini ödeyerek sus payı veriyor olmalı. Topyekun Türkiye halkarı soyulurken kazanan şirketler oluyor.
EKOLOJİ SERVİSİ