bugün türkiye’nin dört bir yanında kadınlar harekete geçiyor. hedefleri çocuk istismarcılarına, istismar ettikleri çocukla evlenme koşuluyla af sağlanmasını engellemek.
çocuk istismarı tuhaf bir mesele, lafı açıldığında toplumun tüm kesimleri lanet okumaya, küfretmeye başlıyor, yani erkek şiddetinin başka biçimleri -örneğin eşini dövmek- gibi hoş görülmüyor. çocuk istismarcısı lanetlenirken yapılan “öneriler”in çoğunu bilirsiniz: linç, cezaevinde başka mahkumların tecavüzü… teşhisi de bilirsiniz: sapık!
oysa çocuklara cinsel istismar uygulayanların çok azı “hasta”, olanların da önemli kısmı çocukluğunda benzer muameleye uğramış insanlar ve tekrar edeyim, çocuk istismarcılarının çok azını oluşturuyorlar. büyük bir çoğunluk, kendisinden güçsüz, itiraz edemeyecek durumda olanlara yöneliyor ki bu “sapma” aslında hükmetmeye dayanan olağan erkeklik ideolojisinin bir sonucu, belki abartılmış hali. erkekler erkek bedeniyle doğdukları için değil, bu ideolojiyi benimsemek üzere yetiştirildikleri için böyle. içlerinden bazıları bu tahakkümü çocuk istismarına kadar götürüyor.
çocuk istismarcılarının sayısı sanıldığı kadar az değil, çoğu çocuk hayatının bir aşamasında kısa bir anlığına bile olsa bunlardan biriyle karşılaşıyor; kişi çocukla kolayca baş başa kalabilecek biriyse istismar sistemli hale gelebiliyor. şunu da hatırlatayım, çocuk istismarının eşcinsellikle ilgisi yok. oğlan çocukları da dahil olmak üzere çocukları istismar edenlerin neredeyse tamamı kendisini hetero olarak tanımlıyor, bir kısmı evli barklı, çoluk çocuk sahibi.
daha önce de gündeme gelmiş olan ve kadın örgütlerinin itiraz ettiği yasa tasarısı, kız çocuklarına yönelik istismarla ilgili. egemen ideolojiye göre, bir kız çocuğuna zarar vermek, onun “bekaret”ine zarar vermektir. bir çocuğunun bedensel bütünlüğüne zarar verilmesi, ruhunun dağıtılması, ömrü boyunca kabuslara, korkulara mahkum edilmesi önemli değil. önemli olan onun “evlenilebilirliği”nin ortadan kalkmış olması! bu sonuca sebep olan, onunla evlenirse, o iğrenç terimle, “namus”unu “temiz”lerse, sorun ortadan kalkar. yani bir kız o kısacık ömrünü kabusa çevirmiş kişiyle aynı yastığa baş koyarak onun cezadan kurtulmasını sağlamak zorunda. bunu dayatan ailesine karşı ses çıkartma ihtimali olmadığını siz de takdir edersiniz. (belediye nikâhı olmadan imam nikâhı yapmanın yasallaşması için ısrarın bir sebebi de evli erkeklerin istismar suçlarından ikinci bir evlilikle kurtulmasını sağlamak.)
bu bakış açısı kadınların, erkekleri hizmet edecek köleler olarak görmeye dayanıyor, kadınların beraber olacakları kişiyi kendilerinin seçmesi hakkını yok sayıyor, kadın bedenini erkeklerin “kullanabileceği” bir nesne olarak görüyor, eğer bunun için gerekli “işlem”leri yapmadıysa da sonradan halledebilir!
yasa tasarısını savunanların en sık başvurduğu argüman, iki gencin rızalarıyla birlikte olması üzerine kızın ailesinin şikayetçi olmasıyla oğlanın hapse girmesi, evlenmesi durumunda dahi ceza alması… ergenlikte insan biriyle duygusal, cinsel beraberlik yaşamak isteyebilir ama evlilik -bu kurumla ilgili bütün politik ideolojik tereddütlerimizi bir kenara bıraksak bile- ergen bir insanın üstlenemeyeceği sorumluluklar üstlenmeyi gerektiriyor. iki genç arasındaki herhangi bir yakınlaşmanın evlilikle son bulması da aynı erkek egemen bakışın, dayatmanın sonucu. türkiye’de cinsel ilişkiye rıza yaşı 15, bugün 12’ye indirilmeye çalışılıyor. ayrıca 2005 yılında, feminist hukukçuların çabasıyla yasallaşan ve ayın yıl anayasa mahkemesine yapılan başvuru sonucu iptal edilen 104. madde, ilişkinin istismar sayılmaması için çocukla diğer kişi arasındaki yaş farkının 5 olması gerekliliğini içeriyordu, bugün bu fark ona hatta 15’e çıkarılmaya çalışılıyor!
bir şey daha hatırlatayım, islami düşünce, evlilik dışı cinselliği engellemek için erken evlilikleri teşvik ediyor, akp’nin bu teşvik için ek bir sebebi var; çok çocuk doğurulmasını sağlamak! böylece kadınlar, erkekler, cinsiyet ve cinsellikle ilgili her sorunun çözümü evlilikte aranıyor. erkek yargı, erkeklerin her türden şiddetini af etmek için türlü formül uyduruyor. buna teslim olmayacağız, olmamalıyız. şiddetten, mutsuzluktan kurtulmak ancak böyle mümkün olacak.