Ersin Çaksu-Kobani
İç savaşın 7 yıldır sürdüğü Suriye’de krizin çözümü için siyasi görüşmeler de hız kazanıyor. Bu görüşmelerden biri deKuzey Suriye yönetimi ile Şam arasında gerçekleşen resmi toplantılar. Bu görüşmeler kapsamında Kuzey Suriye halklarının siyasi partileri, meclis ve platformlarının çatı örgütü konumundaki Demokratik Suriye Meclisi (DSM) heyeti, 14 Ağustos’ta Şam’a resmi ziyaret düzenledi. Şam ile yürütülen müzakere heyeti üyesi de olan DSM Yürütme Konseyi üyesiİlham Ehmed, görüşmeleri gazetemize değerlendirdi. Görüşmelerde anayasal ve idari konular olmak üzere ikitemel gündemin olduğunu belirten Ehmed, bu toplantıların ilerde Cenevre’ye taşınabileceğini söyledi. Ehmed kendilerinin nihai hedeflerinin ise, ‘Var olan sistemimizi Suriye yönetim sisteminin bir parçası yapmak bunu da anayasa ile güvence altına almak ve statüsünü belirlemek’ olduğunu söyledi.
Suriye’de siyasal dengelerde son bir yılda çok hızlı değişimler oldu ve birçok kesim bu savaşın sonuna doğru gelindiği yorumlarında bulunuyor. Giriş mahiyetinde son tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye krizinde kimin kazandığı, kimin kaybettiğini söylemek için hala çok erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha yaşanacak birçok merhale var. Sorun sadece savaşın son bulması sorunu değil. Milyonlarca göçmenin yeniden dönüşü, yeniden inşa, siyasi olarak da seçimlerin yapılması, yeni anayasa meselesi var. Aslında bunlar işin en zor tarafı. Hala tüm taraflara daha etkin bir şekilde siyaset yapmak için savaş veriyor. Suriye krizi, daha doğrusu kaosu daha uzun süre, yılları alacak bir şekilde devam edecek.
Böylesi bir atmosferde Suriye rejimi ile siyasal çözüm için görüşmeleriniz başladı. İlk kez rejiminin resmi daveti üzerine yapılan bu görüşmelerin detaylarına geçmeden ana hatlarını sizden dinleyebilir miyiz?
Bu görüşmeler daha önce Tabka’da alt düzeyde başlamıştı. O görüşmeler hala da devam ediyor. Bu görüşmeler de üst düzeyde görüşmelerin yapılmasının zeminini hazırladı. Ama bu görüşmeler resmi olarak Suriye hükümetinin daveti üzerine başladı. Bunların ilk etabını tarafların birbirini yoklaması olarak da isimlendirebiliriz. Ana başlıklar olarak anayasal konular ve idari konular olarak ayırabiliriz. Bunun yanı sıra birçok başlık ve alt başlık da ele alındı. Ama tekrar etmek gerekirse bunların hiçbirinde de hiçbir karar alınmış değil. Bu başlıkların ana hatlarını görüşmek için de bir komitenin kurulması kararı alındı.Komite de yaptığı görüşmede Suriye’nin idari yapısını ve yerel yönetimlerini düzenleyen 107. madde çerçevesinde görüşmeler yapıyor. Aynı zamanda bizim görüş ve projemiz devlete sunuldu. Görüşmelerin devam etmesi konusunda görüş birliğine varılmıştır. Bu sürecin çok zor olduğunu biliyoruz ve bu hassasiyetle yaklaşıyoruz.
Sözünü ettiğiniz 107. madde anayasanın maddesi mi yoksa farklı bir kanun mu? O maddeyi biraz açabilir misiniz.
Hayır, anayasa maddesi değil. Suriye Devlet Başkanlığıtarafından çıkarılan ülkenin idari ve yerel yönetimlerini belirleyen bir kanun. Anayasa konusu görüşmelerin ayrı bir gündem maddesi.
ABD, Rusya ve İran şimdiye kadar görüşmelere ilişkin resmi ve üst düzeyde herhangi bir beyanda bulunmadılar. Ama görüşmeler öncesi Trump ile Putin Helsinki’de bir araya gelmiş ve Suriye konusunda bazı hususlarda fikir birliğine vardıklarını açıklamışlardı. Bu iki gücün görüşmelere ilişkin herhangi bir telkini ya da katkısı oldu mu?
Bizim görüşmelerimizden her ikitarafın da haberi ve bilgisi var. Her iki gücün de çözüm için katkısının olması gerekir. Hatta Suriye hükümetinin böyle bir sürece ciddi katılımı için katkılarının olması lazım. Rusya doğrudan Suriye hükümetini desteklediği için yük daha çok onların omuzunda. Onların Suriye hükümetini bu görüşmeler ve çözüm için cesaretlendirici olması gerekir. Evet, Rusya daha önce bir anayasa taslağı hazırlamıştı ama o taslak Suriye’nin mevcut anayasasından çok da farklı değil. Orada bazı isim değişiklikleri ile kimi yetkilerin yerele verilmesi gibi cılız şeyler olsa da yine çok güçlü bir merkeziyetçiliği esas alan bir taslak.
İkinci görüşmeler sanırım Suriye Yerel Yönetimler Bakanlığı ile oldu..
. Evet, bizim ikinci görüşme bizim heyetimiz ile Suriye Yerel Yönetimler Bakanlığı heyeti arasında yapıldı. Bunlar da görüşmelerin idari başlığını ilgilendiren görüşmelerdi. Bu konuda da fikir alışverişinde bulunuldu.
Bu tür diyalog, görüşme ve müzakere süreçlerinde dünya örneklerinde izlenen kimi yöntemler var. Sizler daha çok nasıl bir yol haritası izliyorsunuz?
Onlar 107. madde üzerinden görüşmeyi talep ediyorlar. Bu idari yapıyı ilgilendiriyor ama bunu açtığınızda çok geniş başlıklar ortaya çıkıyor. Burada prensipler devreye giriyor. Bunları birbirinden ayıramazsınız. Görüşmelerde daha ayrıntılara inmiş değiliz, daha çok irade beyanı ve görüşülecek konuların çerçevesini belirleme eksenli geçti görüşmeler.
Suriye hükümetinin ilk heyetinin Muhaberat’tan oluştuğu yönünde bir bilgi vardı ve bu da özellikle Kuzey Suriye halkları açısından kimi kuşkulara neden oldu. Bu konudaki yorumunuz?
Halkın kuşkularının olması önemlidir. Bizler de o kuşkuları halkın kazanımlarını ve sistemlerini korumak için duyulan kuşkular olarak çok anlamlı buluyoruz. Bu süreçler uzun zaman alacak ve bir iki görüşmeyle çözülecek sorunlar da değil. Ama bu süreç için uluslararası destek de gerekiyor. Bunun yanı sıra sürecin kendisine de sahip çıkmak ve korumak gerekiyor.
Peki hükümet heyetinden aldığınız ilk izlenim nasıldı?
Heyetin yaklaşımı ciddiydi. Bir arabulucular heyeti ya da kolaylaştırıcı heyeti değil. Devlet tarafından resmi olarak oluşturulmuş, görevlendirilmiş bir heyet. Ama peşin hüküm vermek için de çok erken.
Suriye halkları böyle bir görüşmeye neden ihtiyaç duyuyor?
Şam yönetimi böyle bir ihtiyacın ne kadar farkında? Suriye hükümetinin eskisi gibitüm ülkeye hakim olma gibi bir çabası var. Bunu gizlemiyor. Bizler ise ilk baştan beri rejimi yıkmayı hedeflemedik. Bizler her zaman siyasi çözüm odaklı bir prensip sahibi olduk. Yüz bini aşkın bir askeri gücümüz var. Bu güç büyük fedakarlıklarla halkı korudu, birçok bölgeyi çetelerden kurtardı, başarılı bir savaş yaptı. Gücümüz rejim saldırmadığı sürece hiçbir yerde rejim güçleriyle çatışmadı. Her zaman meşru savunmayı esas aldı. Ama rejim birçok yeri çete gruplarından aldıktan sonra her yeri elde edebileceği gibi bir görüşe sahip oldu. Şimdi ise diyalog yoluna başvuruyorlar, ama olmadıysa ikinci seçenek olan savaşa başvurma yolunu da tercih etme gibi bir meyilleri de var. Zaten bunu bazı açıklamalarında da görmek mümkün. Bizler ise siyasi çözüm imkanının olduğunu ve savaşa başvurmanın gerekmediğini belirtiyoruz. Bunun için de siyasi diyalog yolunun açılması gerekir. Ama tehdit dilinin olması demek, görüşmeler üzerinde olumsuz bir durum yaratır. Çünkü ikinci bir tercihin olduğunu, yani savaş tercihinin olduğu demektir, bu. Bundan sakınmak gerekir. Bu tercihin başta Suriye hükümeti olmak üzere kimseye bir faydası olmaz. Bu tür hesaplardan kaçınmak gerekir.Kısa vadeli değil, geleceği inşa etmek üzerine hareket etmeli.
Görüşmelerde de üçüncü taraf ya da garantör ülke konusu gündeme gelebilir mi?
Şimdiye kadar ortada üçüncü bir taraf, üçüncü bir göz ya da garantör bir ülke yok. Fakat tarafsız bir kurumun ya da ülkenin taraf olması hem bizim için hem de rejim için de iyidir. Şimdiye kadar dışarıdan böyle bir talep de gelmedi. Tarafsız bir gözlemcinin olması görüşmelere katkı sunabilir. Ama taraflı bir gücün ya da kurumun gözlemci olması da doğru olmaz.
Ademi merkeziyetçi bir yapının oluşması konusunda sunduğunuz projeler vardı. Hükümet tarafı bu konuyu nasıl ele alıyor?
Onlar bu konunun anayasal bir konu olduğunu belirtiyorlar. Bizler de bunun anayasal güvenceye alınmasını belirtiyoruz. Ancak daha önce de belirttiğim gibi bunlar ağır konular ve zamanla görüşmelerin yoğunlaşmasıyla birlikte bu konulara giriş yapılabilir.
Görüşmelerin şimdiye kadar somut bir sonucu, yani sahada somut bir sonucu oldu mu?
Şimdiye kadar somut bir şey yok. Ama sıklıkla sözü edilen ‘bunlar Suriye’yi parçalıyor, bunlar bölücüdür’ şeklindeki propaganda etkisizleşti. Bu birincisi.İkincisi ise bizi sürekli olarak Cenevre, Astana vb. resmi görüşmelerden uzak tutma anlayışı yıkıldı. Çünkü Suriye’nin geniş bir kesiminde güvenliği sağlayıp denetimi elimizde bulundurmamıza rağmen şimdiye kadar biz sürekli olarak adeta bir kutunun içine tıkılmaya çalışıldık. Somut sonuç olarak bunu söyleyebiliriz. Doğrudan onların başkentine gidip onların evinde Suriye’nin geleceği üzerine görüşmeler başlattık. Türkiye başlatılan bu sürece pek olumlu karşılamıyor.
Türkiye’nin tutumuna ilişkin ne söyleyeceksiniz?
Türk devletinin yıllardır Kürtlere karşı sahip olduğu tek argüman olan “bölücü, hain,terörist” argümanı. Bunu Suriye’de de sıklıkla kullandı. Bu argümanla dar da olsa kimi Arapları ve çete gruplarını etkiledi ve Kürtlere saldırttı. Ancak başarılı olamadı. Bizim bu görüşmelere başlamamızla bütün argümanları boşa düştü. En büyük korkusu bu görüşmelerin başarılı olması. Türkiye, Suriye’deki tüm kartlarını bir bir kaybettiği gibi bu görüşmelerle birlikte bir kartını daha kaybetti. Bu yüzden görüşmeleri hedef almasını onlar açısından normal görüyoruz.
Peki Suriye hükümeti açısından düşündüğümüzde Suriye halkları ve ülkesi için yapacağı en akıllı hamle bir uzlaşı yolunu bulmak olmaz mı?
Suriye hükümeti ve devleti için en akıllıca şey bu görüşmeleri nihayete erdirmek olacaktır. Eğer Suriye bunu yaparsa ve katı iktidarından bazı tavizler verirse büyük kazanacaktır. Suriye’nin birliğini, bütünlüğünü, geleceğini ve halklarını da kazanacaktır. Aynı zamanda Türk devleti gibi dış müdahaleleri de etkisizleştirebilecektir. Ama bunları yapmazsa kriz devam edecektir.
İdlib operasyonunu da sormak istiyorum. Suriye güçleri Guta, Dera, Kuneytra gibi birçok yeri aldıktan sonra şimdi İdlib operasyonunu gündemine almış bulunuyor. İdlib operasyonuna DSG’nin de katılımı için rejimle aranızda görüşmeler var mı?
Şimdiye kadar siyasi kanatta herhangi bir şey yok. Ama bizim önceliğimiz Afrin’dir. İdlib’in özgürleşmesi de önemlidir. Fakat henüz ortada bir anlaşma yok. Hem Afrin hem de İdlib’in özgürlüğü için bir anlaşma olursa iyidir. Bunu iyi görüyoruz.
Bu konuda görüşmeleriniz var mı?
Görüşmeler var ama tartışma düzeyinde hala.
Suriye krizinin çözümü için daha önce Cenevre, Astana ve Soçi başta olmak üzere kimi uluslararası görüşmeler yapıldı. Gelinen noktada Rusya, İran ve Türkiye öncülüğünde yapılan Astana görüşmelerinin miadının dolduğu belirtiliyor. Sizce Cenevre ve Astana görüşmelerinin akıbetleri ne olacak?
İdlib’in alınmasıyla Astana görüşmeleri hükümsüzleşir. Görüşmelerin odağı Cenevre’ye kayıyor. Ama eğer Suriye’de biraz istikrar sağlanmazsa Cenevre görüşmelerinin de başarılı olması zor. Fakat biraz istikrar olursa o zaman bazı çözümler geliştirilebilir. Cenevre görüşmelerinin de birçok maddesi var. Anayasa konusu var, geçici hükümet konusu var, tutukluların durumu var… Rejim buna ne kadar yanaşır bundan emin değilim. Çünkü Cenevre görüşmelerinde iki taraf vardı: hükümet ve muhalefet. Suriye hükümeti İdlib’i de alırsa ortada bir muhalefet kalmıyor.
Peki sizin Suriye hükümeti ile yaptığınız görüşmelerin ileride Cenevre’ye taşınması gibi bir durum ortaya çıkamaz mı?
Böyle bir ihtimal var. Olabilir.
O zaman sorunun çözümü uluslararası bir muhteva kazanmış olur…
Mesele zaten şimdi de uluslararası bir meseledir. Çünkü koalisyon güçleri var, rejimi destekleyen Rusya gibi güçler de var işin içinde.Kabul edilsin ya da edilmesin onlar da bu işin içindeler ve olacaklar da.
Ama bu konuya dair önceki sorumda ABD ve Rusya’nın rejimle aranızda olan görüşmelerde fikir beyan etmediğini söylemiştiniz…
Evet, doğru. Ama gözlemliyorlar. Sorun çözülmezse müdahil olmak durumunda kalacaklar.
Konu tekrar görüşmelere döndü ancak son soru olarak şunu sormak istiyorum: Bu görüşmelerdeki nihai hedefiniz nedir?
Nihai hedefimiz, bugün de olsa, on yıl sonra da olsa bu sistemi hukukileştirmek, hukuki bir bağlayıcılığını ortaya çıkarmaktır. Zaten onlarla yaptığımız görüşmelerde de bu var olan sistemimizi Suriye yönetim sisteminin bir parçası yapmak istediğimizi belirttik.Bunu da anayasa ile güvence altına almak ve statüsünü belirlemek nihai hedefimizdir.