Baba Le Pen’in Ulusal Cephe’si, kızı Marine tarafından Ulusal Birlik partisi haline getirildi. Hatta Marine, babasını partiden atarak ondan miras kalan faşist nitelemesinden kurtulmaya çalıştı. Kedileri seven, normal ve esasen sevimli bir kadın imajı yaratmaya çalıştı-çalışıyor
Hüseyin Aykol
Fransa’da 24 Nisan Pazar günü cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu yapılacak. Onbeş gün önceki seçimlerde mevcut Cumhurbaşkanı EmanuelMacron ile faşist Marine Le Pen, aldıkları oy oranlarıyla ilk turda seçilemeyip, ikinci tura kalmışlardı. Bu sonuç aslında 2017 yılında yapılan geçen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tekrarını getirdi. Beş yıl önce de iki lider ikinci tura kalmış ve Macron Fransa’nın cumhurbaşkanı seçilmişti.
Dünyanın altıncı büyük ekonomisi olan Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı olan beş büyük devletten biridir. Afrika’daki eski sömürgeleri ve sahip olduğu nükleer silahlarıyla dünyanın ilgiyle izlediği devletlerin başında geliyor. Bu yüzden, Fransa’nın önümüzdeki dönemdeki cumhurbaşkanının kim olacağı sadece Fransızları ilgilendirmiyor.
Dahası hem birinci hem ikinci dünya savaşında karşı karşıya gelen Fransa ve Almanya’nın en büyük çelişkisi her iki devlet arasında bir yerde bulunan Alsas-Loren kömür madeni yataklarıydı. Bu havzanın paylaşılması en büyük sorun olmuştu. Yeni bir dünya savaşının Almanya-Fransa çelişkisi üzerinden başlamasını istemeyen Batı, 1950’lerde Avrupa’da Kömür ve Çelik Birliği’ni kurdu. Yani kömürün birlikte çıkarılması ve satışı kontrol altına alındı. Nitekim Kömür ve Çelik Birliği, bugünkü Avrupa Birliği’nin temelidir.
Zor bir ihtimal de olsa, faşist Le Pen’in cumhurbaşkanlığına seçilmesi halinde, İngiltere (aslında Büyük Britanya dememiz gerekir) gibi Avrupa Birliği’nden çekilmesi ve böylece AB’nin dağılması bile söz konusu olabilir. İngiltere’nin AB’den ayrılması, elbette Avrupa Birliği’ni etkiledi ama birliği dağıtacak etki yaratamadı ve yaratamazdı. Çünkü zaten İngilizler, Avrupa’da ABD’nin bir uzantısı olarak görülüyordu. İngilizler de AB para birimi Euro’ya geçmeyerek, Schengen vizesini kabul etmeyerek AB’yi tamamen benimsemediklerini göstermişlerdi.
Baba Le Pen’in Ulusal Cephe’si, kızı Marine tarafından Ulusal Birlik partisi haline getirildi. Hatta Marine, babasını partiden atarak ondan miras kalan faşist nitelemesinden kurtulmaya çalıştı. Kedileri seven, normal ve esasen sevimli bir kadın imajı yaratmaya çalıştı-çalışıyor. Eskiden ülkesindeki göçmenleri kovmaktan bahsederken, şimdi sadece gelecekleri engelleyeceğini ya da kontrollü alacağından söz ediyor.
Yeni kurduğu partiyle 2017’de cumhurbaşkanı seçilen Macron ise tamamen merkeze oynadı ve oynayacak. Geçen dönemki başarısını bir defa daha tekrarlayacak. Bunu sadece pandemi sürecini epey iyi atlatması, işsizliği azaltması, dünyadaki kriz döneminde ekonomiyi fazla sarsmaması gibi faktörler sayesinde değil, aynı zamanda Avrupa Birliği projesinin devamı Le Pen seçilirse, tehlikeye gireceği şüphesinden olacak.
Fransızlar seçimlerin ikinci turunda, “Bir faşisti seçeceğime, bir hırsızı seçerim daha iyi” derler ve bu anlayış ikinci tura kalan baba Le Pen zamanından bu yana devam ediyor. Şimdi de halkın büyük bir çoğunluğunun nefretini kazanmış olan Macron yeniden seçilecek çünkü sadece Fransa’nın değil, Avrupa Birliği’nin de geleceğini tehlikeye atabilecek faşist Marine Le Pen’e oy vermeyecekler muhtemelen.