Balta girmemiş devasa sedir ormanları zamanından akıp gelen destanlarından öğrendik insanlık tarihinin bir direniş tarihi olduğunu. Tarih diye tarif edilen şey, egemenlerin, imparatorların, zalimlerin değil, Hunbaba’ya, Dehaq’a, tiranlara, firavunlara, mutlak güç ve iktidar sahiplerine karşı verilen amansız mücadele sürecidir.
Tamda öyle bir anlam üzerinden başladı Newroz destanı. Halk çocuklarının beyinleri ile beslenen, onları katleden zalim Dehaq’a karşı verilen destansı mücadele ile yakıldı ilk ateş. Dehaq’a karşı savaşa öncülük eden Demirci Kawa, ismiyle devleşti, ezeli bir mücadele ve halk kahramanına dönüştü. Hikayesi insanlığa ilham, geleceğe umut oldu; gelecek için izlenmesi gereken yolu gösterdi.
Hikaye kafaları kesilerek, beyni yenilen gençlerin bu zulme karşı örgütlenmesini ve daha sonra bu zulmü yenmesini anlatıyor. 3 bin yıl sonra “modernleşen” ve “bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler” diyerek, ortalığa salınan neo-liberal dünyada gençlerin “düşüncelerinden dolayı” hapsedilmesi, öldürülmesi, cezalandırılması egemen sistemin hangi kodlar üzerinde hareket ettiğinin ve ne kadar ilerlediğinin göstergesidir. 3 bin yıl sonra yenilen beyin, yasaklanan düşünceye, yasaklanan dile, inkara dönüştü. Destanda anlatılanlar da bugün yaşadıklarımızda düşünce gücüne yönelik saldırıyı ve onu yok etme isteğini yansıtıyor. Üstelik söylence, hikaye ve destan bu topraklara ait ve binlerce yıl sonra her iki açıdan da kendi tarihsel döngüsünü yaşıyor.
Newroz destanı ilham verici bir şekilde birbaşka tarihsel destanla kesişiyor. Newroz’un Gılgameş destanıyla arasındaki paralellik hayranlık uyandırıcı. Gılgameş’in ölümsüzlük iksiri yani özgürlük arayışını konu alan bu destanda, özgürlük arayışına karşı yaşanan ihanetler, zayıflık, kadının düşürülmüşlüğü, toplumsal yozlaşma, doğaya karşı var olma mücadelesi, kötü güçlere karşı savaş ve insan iradesinin büyüklüğü resmediliyor. Destanda ifade edilen ölümsüzlük iksiri, ölümü ortadan kaldırmaya yönelik değil ölüm olacaksa anlamlı ve onu özgür kılmaya yönelik bir arayış olarak tasavvur ediliyor. Destanda ölümsüzlük iksirinin yılana (kötülüğe, zalimliğe) kaptırılmış olması bu özgürlük arayışına karşı devasa engellerin somut ifadesidir.
6 bin yıl önce Gılgameş’in aradığı ölümsüzlük iksiri ya da özgürlük arzusu, 3 bin yıl sonra Newroz destanında bir başka boyutta hayat bulur. Gılgameş’te ölümsüzlük iksirini yiyen yılan, 3 bin yıl sonra Dehaq’ın omuzlarında hayat bularak gençlerin beynini yemeye başlar. Aynı yılan bugün her yerde düşünce ve ifade özgürlüğünü yemektedir. Sadece kötülüğü temsil eden yılanın sürekliliği değildir kendisini tekrar eden, süreklileştiren. Aynı zamanda özgürlük istenci, arayışı, ölümsüzlük iksirine duyulan ihtiyaç ve bu uğurda verilen mücadele de kesintisiz bir şekilde süreklileşmiştir.
Kürt halkı mücadelesinin zirveleştidiği 1990’lardan itibaren Newroz bayramlarını bütün yasaklamalara ve saldırılara rağmen, mücadelenin zirvesi haline getirdi. Newroz öylesine büyük bir etki ve toplumsal dönüşüm yarattı ki, yıllarca Newrozu yasaklayanlar bile zamanla “aslında Newroz bizim bayramımızdı” diyerek, yumurta tokuşturma, yanmayan ateşin üzerinde atlama gibi komikliklere mecbur kaldı.
Kürt halkı ne kadar toplumsal sorunu varsa, hepsine Newroz ile ve onu var eden bedellerle muazzam bir müdahale sürecine dönüştürdü. Mazlumların, Rahşanların, Zekiyelerin yarattığı miras milyonlaştı, alanlara aktı. Bir halk kötülüğe, karanlığa karşı yakılan ateşi kuşandı, ateşle soğuğu, kışı, ayazı, kötülüğü, çaresizliği, takatsizliği kovdu, yok etti. 2000’li yıllarda içeriden gelişen tasfiye sürecine Newroz alanları müdahale etti. 2013-2015 yılları arasında milyonlarca insan, barışın ve çözümün yolunu Newroz alanlarında gösterdi. Her saldırı ve tasfiye süreci, her inkar ve imha konseptine Newroz alanlarından milyonlar karşılık verdi.
Başka bir tarih ve destan sürecini yaşıyoruz. Ne Gılgameş ne de Newroz destanında resmedilmeyecek kadar büyük bir fedakarlık, adanmış ve direniş ruhuyla Newrozu karşılıyoruz. Bir halkın düşüncelerinden, var olma istencinden kaynaklı hapsedilen binlerce evladı, ölümün üzerine gidiyor, kendisini yoldaşının uğruna feda etme yarışına giriyor. En az 5 bin insan bedenini eritirken, toplumun tümüne de özgürlük iksirinin yolunu gösteriyor.
İşte 2019 Newroz’u bu özgürlük iksirine duyulan ihtiyacın bayramı oldu. Amed’de, Van’da, Batman’da onlarca merkezde, milyonlarca insan Leyla oldu alanlara aktı ve tecrit kötülüğü ve faşizme karşı tarihsel müdahalesini yaptı. Leyla ve direnişçiler kazandı, Newroz bir kez daha zaferi müjdeledi. Newroz Pîroz Be!