Aziz Ferman
2021 Newrozu ya da 2633’üncü Newroz, halkların ve emekçilerin özgürlük tarihlerine çok farklı olarak girmiştir. İlk Newroz efsaneleşerek, mazlumların birleşerek zalim Dehak’ı alt ettikleri yeni bir gün de mitolojik bir hikaye olarak tarih sayfalarında yerini almıştı. Hakikati de mitolojiye uygun olarak Asur İmparatorluğu’nun baskısından inim inim inleyen halkın, birleşerek kendini güç kıldığı ve Asur İmparatorluğu’nu yıktığı gün olarak tarihin altın sayfasına girmişti.
O günün şartlarında yaşadıkları zulme isyan eden bugünkü Kürtlerin ataları olan Hurri kabileleri birleşerek, sadece zulümden kurtulmayı amaçlamışlardı. Onları birliğe teşvik eden tek gerçek, yaşadıkları zulmün boyutuydu. Onun için zulme karşı birleştiler, isyan ettiler ve başardılar. Atina, dolayısıyla Avrupa sınırlarına dayanmış olan zulüm kalesi Asur İmparatorluğu yıkıldı. Kürtler onun yerine kurdukları Med aşiretler konfederasyonuyla özgürleşip, halklaşarak tarihteki ilerlemesini bugüne dek sürdürdü. Yıkılması, o güne kadar yarattıkları uygarlık değerleri bir başkasını, isyan ettikleri İmparatorluk gibi baskı ve sömürü altına almayı kabul etmediği içindi.
Kürt Aşiretler Konfederasyonu, Asur İmparatorluğu’nu yıkmıştı ama hiç farkında olmadıkları halde uygarlığı da başkalarına çaldırmışlardı. Atinalılar, kapılarına dayanmış olan Asur zulmünden hiç bedel ödemeden kurtulmuşlardı. Dolayısıyla Atinalılar, yakaladıkları bu fırsatla Mezopotamya’nın, daha genel anlamda Ortadoğu’nun uygarlık değerlerini kendine sızdırmayı başarmıştı. Atina uygarlığı, esas olarak kendisini Ortadoğu uygarlık sistemi üzerine inşa etmişti. Hem de uygarlığın içini boşaltarak, inkar ederek bunu gerçekleştirmişti. Kürtler, esas olarak o günkü içinde bulundukları zulmün ağırlığından kurtulmayı amaçlamışlardı. Bunu da başarmışlardı. Kapıya dayanmış hırsızdan haberleri yoktu.
Toplumsal hareketler doğası gereği, kendi yaşadıkları baskı ortamı kadar özgürlük düşü kurarlar. Yaşadıkları koşulları ne kadar çözümleyebilirlerse, hareketlerinin etki gücünü de o kadar öngörebilirler. Zulme başkaldırmış hareketler, daha fazlasını niye öngöremedi diye suçlanamaz. En büyük öngörü zulüm karşısında özgürlük düşü kurmayı başarmaktır. Bu anlamda tarih de göstermişti ki, aslında çok büyük başarılmıştır. İnsanlık tarihine, 2633 kez kutlanan ve 2633 yıl gibi zamana yayılmış Newroz kadar büyük bir olay yoktur. Bu anlamda, “tarihin sayfalarına altın harflerle yazılma” sözü en çok Newroz kavramı için geçerli olmuştur.
2633’üncü Newroz da tam da böylesi bir görkemliliktedir. Halkların belleğine altın harflerle yazılı bir düş gibi gerçekleşmiştir. Tarih yazımında hep milattan önce, milattan sonra dendiği gibi ve yine efsanedeki Kawa’nın sarayın tepesinden çaktığı kıvılcımın ardından halkın isyana geçmesi gibi, 2633’üncü Newroz da Garé’den sonraya gelmiştir.
Baskı ve soykırım terörünün ayyuka çıktığı, tüm toplumsal kesimlerin inim inim inlediği bir zamanda, tam da efsanedeki hakikate uygun bir şekilde başta Kürt halkı olmak üzere, halklar, emekçiler akın akın Newroz alanlarına akmıştır. Bu anlam da birinci Newroz’la 2021 yılının 2633’üncü Newrozu, en başta böyle bir öz ve içerikte buluşmuştur.
Türkiye toplumsallığının zulümden şikayeti olan ve hak, adalet arayan bütün kesimler akın akın Newroz alanlarına akarak isyanını, direnişini haykırmıştır. Hem de zulüm sarayını sarsarak. AKP-MHP iktidarının, tekleşerek tüm toplumsal yapıları, halkları, inançları korku cenderesiyle kuşattığı; haksız, hukuksuz ve adaletsiz bıraktığı bir zamanda gerçekleşmiş ve saray zulmü altında olan başta Kürtler, Türkler, Araplar, Çerkesler, vd. Newroz’un yeni yaşam müjdecisi olan meşalelerini kapanlar, Newroz alanlarına akmıştır. En başta da kadın ve emekçiler akınların başını çekmiştir.
Geliştirdiği ağır tecrit etrafında ördüğü baskı cenderesinden nefessiz kalan kadınlar, emekçiler ve halklar Newroz alanlarında büyük bir dayanışma örneği sergileyerek buluşmuşlardır. Newroz tertip komiteleri bile bu büyük buluşmayı öngörememiştir. Saray rejimi oluşturduğu korku duvarlarıyla yarattığı psikolojik atmosferden kaynaklı Newroz’un bu kadar görkemli ve güçlü mesajlar içereceğini tahmin bile edememiştir.
AKP-MHP iktidarının saldırılarından nasibini almayan hemen hemen hiçbir etnik kimlik, hiçbir sosyal tabaka kalmamıştır. Dahası toplumsallığın temel harcı olan adalet duygusu, sadece hukuki alanda veya adliye binalarında değil, yaşamın tüm alanlarında yok edilmiştir. Tüm toplumsal kesimler artık adaletsizlikten yakınır hale gelmiştir. Gelir dağılımından yaşam hakkına kadar tüm alanlarda korkunç bir adaletsizlik yaşanmaktadır.
Halklar, kadınlar, emekçiler bu adaletsizliğe “yeter artık” demektedir. Bu amaçla, kadınlar, halklar, emekçiler adım adım Newroz ruhuyla birleşik adalet mücadelesi geliştirmektedirler. Dolayısıyla kadınların, halkların ve emekçilerin adalet arayışına siyasal alandan doğru da örülecek güçlü ittifaklarla öncülük yapılırsa özgürlük kesinleşecektir.
Bu, sadece Türkiye halklarının veya toplumsallığının zaferi olmayacaktır. Med’lerin birliği karşısında yerle bir olan Asur İmparatorluğu’nun dağılmasını fırsat bilerek uygarlık hırsızı olan Atina’nın, dolayısıyla Avrupa uygarlaşmasının elindeki içi boşaltılmış uygarlık da kendi ana vatanına dönecek, üçüncü dünya savaşı cehenneminde yaşayan Ortadoğu toplumları da özgürleşecektir.