Böylesi karanlık bir süreçte Öcalan’ın her yıl olduğundan daha fazla sahiplenmiş olması oldukça anlamlı ve saygıyı hak ediyor. Halk, Öcalan’sız bir yaşamı kabul etmediklerini, Öcalan’ı kendi önderleri olarak gördüklerini bir kez daha ortaya koymuştur
Mervan Özdemir
Kendisinden 2 yılı aşkın bir süredir hiçbir şekilde alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu yılki Newroz kutlamalarına da damgasını vurdu. Milyonlar seslerini evrenin her bir noktasına ulaştırmak istercesine ‘Biji Serok Apo’ diye haykırdı.
Gerçekten de duygulanmamak elde değil. Amed, Serhat, Botan, Rojava, Federe Kürdistan, Avrupa ve Türkiye’deki kentlerde kutlanan Newroz’larda duyduğumuz tek slogan bu oldu. Milyonlar kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan; düşünceleri, fiziki varlığı ve adı hafızalardan silinmeye çalışılan Öcalan’ı sahiplendi.
Bu sahiplenme, sıradan bir sahiplenme değildir. Neden sıradan olmadığını anlamak için son 8 yıldır yaşananları anımsamak yeterli.
AKP-MHP faşist iktidarının diyalog sürecini noktalayıp Kürt halkına yönelik topyekûn bir savaş başlatmasının üzerinden 8 yıl geçti. Bu 8 yıl içerisinde on binlerce kişi ihraç edildi, tutuklandı, gözaltına alındı ve işkencelerden geçirildi.
İnsanların helikopterlerden atılarak infaz edilmek istendiği; 90’lı yıllardaki gibi gizli kapaklı değil, Suruç’ta Şenyaşar ailesine yapıldığı gibi sokak ortasında alenen katledildiği bir süreçten geçildi. Kaç kent yakılıp yıkıldı, kaç insan bu kentlerde katledildi bir çırpıda hatırlamak imkânsız. Hafızalarda diridir yine Sur’un, Cizre’nin yakılıp yıkılması. Hacı Lokman Birlik’lerin, Cemile’lerin, Taybet Ana’nın, Mehmet Tunç’ların; Pakize, Sêvê ve Fatma’ların tarihin hiçbir anında tanıklık edilmeyen alçakça yöntemlerle katledilmesi gözler önündedir hala.
Böylesi karanlık bir süreçte Öcalan’ın her yıl olduğundan daha fazla sahiplenmiş olması oldukça anlamlı ve saygıyı hak ediyor. Halk, Öcalan’sız bir yaşamı kabul etmediklerini, Öcalan’ı kendi önderleri olarak gördüklerini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu ortaya koyuş demokrasiye duyarlı bir Avrupa ülkesinde gerçekleşmiyor şüphesiz. Öcalan’ı sahiplenmenin ve savunmanın katledilmeyle cezalandırıldığı, faşizmle yönetilen sömürge bir ülkeden söz ediyoruz. Tutuklanmanın ya da katledilmenin önüne geçemeyeceği tek gerçek, halkın Öcalan’ı iradesi olarak kabul ettiği gerçeğidir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, mücadele yürüyüşüne 50 yıl önce Çubuk Barajı’nda başlamıştı. Dilsizler ülkesi halkının varlık ve yokluk sorununu ele almış, tarih sayfalarına yeniden yazdırmanın ilk adımını atmıştı. Öcalan, son savunmasında o günü “Çubuk Barajı eteklerinde 1973 Newrozu’nda başlayan, çok heyecanlı, Mecnun misali geçen yolculuk 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde PKK adıyla sonuçlanınca, kendimizi namusu kurtarmış sayacaktık” sözleriyle ifade ediyordu.
Halk, Öcalan’ın “Öz gerçekliğin üzerine yürümeye cesaret etmek başka bir şey, nasıl yürüneceğini bilmek ise daha başka bir şeydi” diyerek tarif ettiği zamanların duygusuyla alanlara çıkarak Newroz ateşini yaktı. Kürt halkının iradesinin teslim alınmaya çalışıldığı bir dönemde Newroz’un ateşinde büyüyen Öcalan, küle dönen ise iktidarın yaratmak istediği korku oldu.
Kapitalist modernite devletlerinin her türlü kirli yöntemlerine rağmen milyonlar, dünyanın dört bir yanında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için imzalar topladı. Her sokakta, her mahallede, her ilçede, her ilde, her ülkede ‘Önder Öcalan’a Özgürlük’ kampanyaları yürütüldü. Dalga dalga büyüyen Öcalan’la fiziki buluşma isteği, akacak bir alan bulan nehirler gibi taşarak Newroz’a ulaştı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Gerçekleşmesi beklenen hedefin kendisi bile hayalden daha muğlâktı” diyerek ifade ettiği Kürt halkının özgürlük mücadelesi hiçbir korku iklimine baş eğmeden bu yıl Newroz ateşini büyük bir coşkuyla yaktı.
Kürt halkının kendi önderi olarak kabul ettiği Abdullah Öcalan’a kavuşmasının zamanı gelmiştir. Halk buna inandığını, bunu gerçekleştirebilme gücünün olduğunu ispatlamıştır. O an Öcalan’a kavuşma ve onunla buluşma anıdır. Yılların özleminin ve hayallerinin gerçekleşmesi zamanıdır. Çünkü beklenen an gelmiştir. Çünkü “Yeter ki biraz toplumsal namus, biraz da aşk ve akıl olsun.”