Newroz 2015’e önemli beklentilerle gelindi. Öcalan’ın mektubu demokratik bir ülkeyi müjdeliyordu
Hüseyin K. Akçadağ
Doksanlardan itibaren Newrozlar Kürtler için önemli tarihi dönemeçlere denk geldi. 92 Cizre Newrozu nasıl devletle ilişkilerde bir kırılma ve Kürt toplumunda bir sıçrama yarattıysa ve bu bakımdan tarihi bir dönemece tekabül ediyorsa, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunduğu 2013 ve 2015 Diyarbakır Newrozları da barış giden yolda önemli bir kilometre taşı olmuştur. Newroz öncesi Diyarbakır’da bir bayram atmosferi hakim olmuş, yüzlerce insan bu tarihi günde hazır bulunmak için kente akın etmişti. Newroz alanını dolduran 2 milyona aşkın insan okunan mektubu coşku ile karşıladı. Çünkü mektup barış için tarihi bir momenti müjdeliyordu.
Buraya kendiliğinden ve kolay gelinmemişti. Ta 1993 yılında ilan edilen ateşkesten beri izlenen Kürt sorununu barışçıl yollarda çözme çizgisinin devamı ve zirve noktasıydı. Bugün o barış günlerinden uzaktayız. Ama bu durum barış için atılan adımların unutulmasını sağlamıyor. O Newroz günü atılan adımlar yeniden barışın mümkün olduğunu gösteren işaretlerdir. Nasıl dün bir barış süreci yaşadıysak bundan sonra da böyle bir süreç mümkündür. 2013 ve 2015 Newrozu’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunacağı günlerce önceden biliniyordu. Bu mektuplar bir anlamda bir sürede devlet ile Öcalan arasından sürdürülen görüşmelerin tarihi bir açıklama ile taçlandırılmasıydı. Mektubun kapsamı ve önerileri bu beklentiyi karşıladı. Sadece Newroz meydanında toplanan milyonlar değil, bütün Türkiye’de coşku ile karşılandı.
‘Onurlu bir barış’
2015 yılında Öcalan’ın iki sayfalık mektubu HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan tarafından Kürtçe, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder tarafından ise Türkçe okundu.
Türkiye’de ve bölgede çok yıkıcı bir sürecin yaşandığına işaret eden 2015 yılındaki mektupta Öcalan, acil bir müdahalenin gerekli olduğunu belirterek şunları ekler: “Halklarımızın ve kültürlerinin etnik ve dini farklılıkları bu kriz ortamında anlamsız ve acımasız kimlik savaşları ile tüketilmektedir. Ne tarihi, ne çağdaş, ne de vicdani ve siyasi değerlerimiz bu tabloya asla sessiz kalamaz. Bilakis acil bir müdahale, dini inançlarımız siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzun gereğidir. Ülkemiz halklarının demokrasi, özgürlük, kardeşlik ve onurlu barışı için yürüttüğümüz mücadele bugün tarihi bir eşiktedir.”
‘Dolmabahçe temeldir’
Dolmabahçe Mutabakatı’nı hatırlatan Öcalan, sürecin bu temelde yürütülmesi gerektiğini belirtir. Bu konu ile ilgili şu belirlemelerde bulunur: “Bu temelde tarihi Dolmabahçe Sarayı’nda hepimizce resmen ilan edilen 10 maddelik deklarasyon temelinde yeni bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız. Deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim.”
IŞİD barbarlığı
Öcalan, IŞİD tehlikesine dikkat çekerek, şunları belirtir: “Barbarlığın bile anlamını zorlayan bu örgüt, kadın çocuk demeden Kürtler, Türkmenler, Araplar, Êzidîler ve Süryaniler başta olmak üzere bütün bölge halklarına ve bütün inançlarına dönük vahşice katliamlar sergiledi.”
Hem 2015 Newrozu hem Öcalan’ın mektubu büyük yankı uyandırır. Newroz’u 200 yabancı olmak üzere yaklaşık 1000 gazeteci izledi. Ertesi gün Türkiye’de 22 gazetede 60 yazar bu konu ile ilgili yazdı.
Newroz’dan hemen sonra Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan bir izleme heyetinin kurulmasına karşı olduğunu açıkladı. Bu görüşmeler sürecinde varılan görüş birliğinden vazgeçmek anlamına geliyordu. Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, izleme heyetine sahip çıktı ise de Erdoğan baskın geldi ve çözüm sürecinin kazanımları adım adım ve kısa sürede yok edildi.
Newroz izlenimleri
-Newroz kutlamasına katılmak için kentin farklı noktalarından belediyeye ait araçlarla parka ücretsiz taşınan yurttaşlar, yoğunluk nedeniyle yaklaşık bir kilometre mesafede araçlardan inerek, yaya olarak alana geldi.
-Büyük bölümü milli kıyafetlerle kutlamalara katılan, çocuklar da dahil tüm yurttaşlar polis noktasında üst aramasından geçirildi. Alana girişler sırasında zabıtaların yanı sıra tertip komitesinin görevlileri de koordinasyonu sağladı.
-Zabıta ekiplerince belirlenen alana yerleştirilen çok sayıda seyyar satıcı, yiyecek ve su satışı yaptı. Platformda Kürtçe ve Zazaca, “Newroz kutlu olsun” pankartı yer aldı.
-Çok sayıda televizyon kanalının canlı olarak yayınladığı kutlamayı izlemek için yurt içi ve dışından Diyarbakır’a gelen 1000’i aşkın gazeteci akreditasyon yaptırdı.
-Alanda toplanan gruplar yağmura rağmen Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekerek eğlendi. Sabahın erken saatlerinden itibaren alana gelmeye başlayan aileler, beraberinde getirdikleri malzemelerle veya seyyar satıcılardan aldıkları yiyeceklerle kahvaltı yaparken, çocuklar da alanda oyun oynadı.
-Newroz kutlamalarına Gezi Parkı eylemlerinde çocuklarını kaybetmiş aileler de katıldı. Ethem Sarısülük’ün ailesi, Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, Abdullah Cömert’in annesi Hatice Cömert, Medeni Yıldırım’ın annesi Fehriye Yıldırım da Newroz için Diyarbakır’a geldi.
-Kutlamalar nedeniyle oteller haftalar öncesinden doldu. Organizasyon komitesi, kalacak yer bulamayan misafirler için 160 ev tahsis etti.
-Newroz alanı ve platform hazırlandı. Sahnenin üstüne Türkçe ve Kürtçe “Artık Yeter Önder Apo’ya Özgürlük” yazılı bulunan pankart asıldı. Kentteki ana yollarda bulunan elektrik direkleri balonlar ve Newroz’u kutlayan afişlerle donatıldı.
-ABD, İngiltere, Fransa, Avustralya gibi ülkelerin de bulunduğu 25 ülkenin büyükelçiliklerinden üst düzey diplomatlar davet edildi.
-Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinden 35 heyet kutlamaları izledi.
-Rojava’nın her üç kantonundan aralarında PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah ve kanton eşbaşkanlarının da bulunduğu 32 kişilik heyet Newroz kutlamalarına katıldı. Yaklaşık 500 litre mazot, 15 ton odunun kullanıldığı Newroz ateşi görevlilerce yakıldı.
2013 mektubu
Çözüm sürecini başlatan mektup olan 2013 Newrozu’nda da Öcalan, sürecin genel çerçevesini çiziyordu. 2019’da avukatlarıyla yaptığı görüşmede bu mektuba atıf yapan Öcalan, “Bizlerin İmralı’daki duruşu, 2013 Newroz Bildirgesi’nde belirttiğimiz ifade tarzının daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürme kararlılığındadır. Bizim için onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır” mesajını paylaştı. O mektupta Öcalan, kısaca şu mesajı vermişti: “Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newroz’u en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya halklarına…
Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newroz’u büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara…
Zagros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANAlık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun…
Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.
Silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.
‘Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun’ noktasına geldik.
Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki: Artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor.
Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği!”
Demokratik ortak ev
Bugün hâlâ atıf yapılan ve tarihi bir metin olarak anılan Öcalan’ın 2015 Newrozu’nda okunan mektubunun tam metni şöyle:
“Tüm halklarımıza:
Barışın, eşitliğin, özgürlük ve demokrasinin yanında yer alan tüm halklarımızın ve dostlarımızın Newroz’unu selamlıyorum.
Emperyalist kapitalizmin ve despotik yerel işbirlikçilerinin tüm dünyaya dayattığı Neoliberal politikaların yol açtığı kriz, bölgemiz ve ülkemizde çok yıkıcı bir şekilde yaşanmaktadır. Halklarımızın ve kültürlerinin etnik ve dini farklılıkları, bu kriz ortamında, anlamsız ve acımasız kimlik savaşlarıyla tüketilmektedir. Ne tarihi ne çağdaş ne de vicdani ve siyasi değerlerimiz bu tabloya asla sessiz ve bigâne kalamaz. Bilakis acil bir müdahale, dini inançlarımız, siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzun gereğidir.
Ülkemiz halklarının demokrasi, özgürlük, kardeşlik ve onurlu barışı için yürüttüğümüz mücadele bugün tarihi bir eşiktedir. Kırk yıllık hareketimizin acılarla dolu geçen bu mücadelesi boşa gitmediği gibi aynen sürdürülemez bir aşamaya da varmış bulunmaktadır. Tarih ve halklarımız bizden dönemin ruhuna uygun bir demokratik çözümü ve barışı talep etmektedir. Bu temelde tarihi Dolmabahçe Sarayı’nda, hepimizce resmen ilan edilen on maddelik deklarasyon temelinde yeni bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız.
Deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık kırk yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim. Umarım ilkesel mutabakata en kısa sürede varıp Parlamento üyeleri ve İzleme Heyeti’nden teşkil edilen bir Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu’ndan geçerek bu kongreyi başarıyla realize etme durumunu yaşarız. Bu kongremizle birlikte artık yeni dönem başlamaktadır. Bu yeni dönemde, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde özgür ve eşit anayasal yurttaşlık temelinde demokratik kimlik sahibi demokratik toplum olarak, barış içinde ve kardeşçe yaşama sürecine giriyoruz. Böylelikle 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin çatışmalarla dolu geçmişini aşıp gerçek barış ve evrensel demokrasi kriterleri ile örülmüş bir geleceğe yürüyoruz. Newroz’un gerçek tarihine yaraşan da huzurunuzda böyle bir aşamayı selamlamaktır. Ve lakin ülkemiz ve halklarımız için doğru olan olgular, aynı zamanda kutsallarla dolu bölgemiz için de geçerli olmak durumundadır. Kapitalist emperyalizmin genelde son iki yüz yıllık, özelde son yüz yıllık gerçeği şudur: Ulus devlet milliyetçiliği temelinde etnik ve dini kimlikleri özüne ters biçimde içe doğru kapatıp birbirlerine düşman etmek, yani böl-yönet politikasına uygun olarak varlığını acımasızca günümüze kadar sürdürmek!
Bilmeliyiz ki Ortadoğu üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen emperyalist güçlerin yol açtığı son zorbalık IŞİD görüntüsünde ortaya çıkmıştır. Barbarlığın bile anlamını zorlayan bu örgüt, kadın çocuk demeden, Kürtler, Türkmenler, Araplar, Êzidîler ve Asuri-Süryaniler başta olmak üzere bütün bölge halklarına ve inançlarına dönük vahşice katliamlar sergiledi.
Artık gün bu acımasız ve yıkıcı tarihi sonlandırıp gerçek geçmişimize uygun barış, kardeşlik ve demokrasiye geçiş yapma günüdür. Doğru bildiğim ve inancım gereği; çatışmacı, tüketici, yıkıcı milliyetçiliğin doğurduğu ulus devletleri demokratik siyasetle aşarak açık demokratik kimliklerle bir ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir. Bunun için ulus devletleri kendi içinde demokratik siyasetle demokratik ortaklaşmanın yeni bir türünü gerçekleştirmeye ve yine ulus devletleri kendi aralarında Ortadoğu’nun demokratik ortak evini inşa etmeye çağırıyorum.
Ayrıca bugün vesilesiyle mahşeri topluluğunuzun ezici çoğunluğunu teşkil eden özgürlüğe kanat çırpan kadınları ve gençleri önümüzdeki dönemin ekonomik, sosyal, siyasal ve güvenlik alanlarında özgürlük ve eşitlik mücadelesinde en aktif bir biçimde yer almaya ve başarmaya çağırıyorum. Ayrıyeten hem bölgemiz için hem de uluslararası dünya için büyük anlamı olan Kobani direnişini ve zaferini selamlıyorum. Bu temelde gelişen ‘Eşme ruhunu’ halklarımız arasında yeni tarihin sembolü olarak selamlıyorum. Yukarıda belirlemeye çalıştığım tüm bu saptamalar tek cümleyle tarihimizin ve güncelliğimizin toplum olarak yeniden revizyonu, restorasyonu ve yeniden inşası için değerli bir çağrıdır.
Tekrar bu tarihi Newroz’un şahsınızda tüm insanlık için büyük hayırlara vesile olması dileğiyle selamlıyorum.
Yaşasın Newroz,
Yaşasın Halkların Kardeşliği…”