Bahar geldi, ‘bahar geldi ulan’ diyordu Nazım:
‘Ama yağmurmuş
yağıyormuş,
yazdığım satırları sel almışmış
cebimde 25 kuruşum kalmışmış
ne çıkar…
Bahar geldi bahar geldi bahar’
Newroz budur işte. Karlar eriyince işler değişir. Kürt halkı ve Kürt siyaseti Türkiye halklarına çok şey öğretti. Newroz bunlardan biri. 1990’lı yılların devleti baktı ki başa çıkamıyor, bu kez ‘nevruz’ uydurup sarı kırmızı ve yeşili Türk renkleri ilan edecek, evlere yakılsın diye kamyon lastiği dağıtacak kadar düşkünleşti. Resmi daireler ve dış temsilcilikler, valiler, kaymakamlar, bürokratlar, kayyumlar, konsoloslar ateş yaktırıp üzerinden atlayarak nevruz kutladılar yıllarca; ikinci bir emre kadar. Kürt halkının iradesi karşısında siyasal iktidar ne yapacağını şaşırdı; diz çöktü; komik hallere düştü.
Ama devletten çok toplumu eğitti Kürt hareketi. ‘Bizde ırkçılık olmaz, zenci arkadaşım bile var; bazıları da affedersiniz Ermeni’ türü hamasi maganda retoriği nihai olarak tarihe gömüldü. Kürt hareketi tarafından gömüldü.
Yıllar önce Yaser Arafat, Türkiye medyasına ilk görüntülü röportajını 32. Gün programına vermişti. Mehmet Ali Birand, ‘İsrail başbakanıyla barış masasına oturduğunuzda ilk sözünüz ne olacak?’ diye sormuştu. ‘Yenildiniz’ diyeceğim diye yanıtladı Arafat. ‘Yarım asırdır bizim varlığımızı inkâr ettiniz, sesimizi duymadınız; bugün eşit muhatabım olarak karşımda oturmak zorunda kaldınız; o halde yenildiniz, biz kazandık.’
Cumhuriyetin yüzüncü yılına yaklaşıyoruz. Yüz yıldır bu devlet üç düşmanla savaştı. İkisini yendi; Arafat’ı referans alırsak öyle görünüyor ki ‘düşmanlarından’ bir tanesine ise fena yenildi.
En uzun ve kanlı savaşlardan biri Türkiye soluna karşı verildi. CIA ile MİT, Pentagon ile Genelkurmay o süreçte iç içe geçti. Faşist komando kampları, MHP ve Ülkü Ocakları bu amaçla kuruldu. Sonunda 12 Mart’ı, ardından da 12 Eylül darbesini yapmayı becerdiler. Bir milyon devrimciyi işkenceden geçirdiler; binlercesini uzun yıllar hapsettiler. Sendikalar dağıtıldı. Koskoca DİSK, nostaljik bir hayırsever cemiyeti düzeyine düşürüldü. İsyancı ve ihtilalci kuşakların çoğu mensubu, türkü barlarda kalitesiz müzik eşliğinde ucuz bira içip ağlayan ak saçlı zavallılar haline getirildi.
Devletin diğer uzun soluklu düşmanı siyasal İslam oldu. İslamcıları siyasetten uzak tutamayacağını kavrayınca iktidara getirerek terbiye etme yolunu denedi ve başarılı oldu. Yirmi yıllık saltanatı boyunca İslamcılık öyle bir darbe yedi ki, yalnızca İslamcı siyaset değil, İslam dini bile ayaklar altına düştü. Hırsızlık, sahtekârlık, kokainmanlık, katillik ve faşizmle özdeş hale geldi. Bundan sonra İslamcı doktrinin haklı bir davası olduğuna Türkiye toplumunu yüzlerce yıl kimse ikna edemez. Oysa haklı bir davaları vardı. Dikkatli savaşmayınca devlet alır düşmanını bu hale düşürür; sonra da pek yakında görüleceği üzere tükürüp atar.
Türk devletinin Kürt kimliğiyle savaşı da yoğun ve kanlı geçiyor. Ama bakıldığında, Kürtler tek kelimeyle hiçlikten varlığa dönüştüler dökülen bütün kan, yaşanan onca trajedi pahasına. Mücadele, Kürt halkını da dönüştürdü kuşkusuz ama düşkünleştirmedi. Aksine gittikçe çoğalttı ve diriltti. Newroz, bu gidişatın anıtsal delili. Bu onurlu mücadele içinde Kürtler, bütün ezilenlere örnek oluyorlar; Türkiye’nin bütün dışlanan ve ötekileştiren kimliklerine, varlığı inkâr edilen bütün halklara; ama özellikle Türkiye işçi sınıfına. Kürtler bize şöyle diyor: Ezilen bir halk, dışlanan bir inanç, sömürülen bir sınıf olabilirsiniz. Kimliğinize ve hakkınıza sahip çıkarak mücadele ederseniz, ‘ezilen’ olarak kalıyor olabilirsiniz ama asla ‘ezik’ seviyesine düşmezsiniz. İkisi arasındaki farkı Arafat ifade etmişti; şimdi bizzat yaşayarak Kürt halkından öğreniyoruz.
Uzun söze gerek yok. Nazım da bize cebinde 75 kuruşla dolaşan bir şair ve sonrasında onca yıl ezilen bir mahpus olarak ‘ezik’ seviyesine düşmemenin dersini vermişti zaten. Onun davetine uyarak peşime takılan yazı makinesini bırakıp baharın keyfini çıkarmanın zamanıdır artık:
“her adımda peşimden gelecekti
yazı makinam.
Ona diyecektim:
– Etme anam
beni bırak bir saat rahat…
Yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu kiri, cebimde 75 kuruşum var.
HAVADA BAHAR…”
Newroz pîroz be!