Bölgedeki gelişmeleri değerlendiren DSG Genel Komutanlık üyesi Newroz Ehmed, Türkiye’nin saldırılarında asıl hedef Rojava’daki kadın devrimi olduğunu belirterek, halklara dayanışma çağrısında bulundu
İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım’da yaşanan bombalı saldırının ardından hedef gösterilen Kuzey ve Doğu Suriye’ye Türkiye tarafından 19 Kasım gecesi başlatılan hava bombardımanı devam ediyor.
Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanlık üyesi Newroz Ehmed, Kongra Star ve Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) Basın Ofisi tarafından organize edilen, moderatörlüğünü İtalyan gazeteci Benedetta Argentieri’nin yaptığı ve 50’nin üstünde uluslararası gazetecinin soru sorduğu canlı zoom oturumunda yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
‘DAİŞ hareketliliği arttı’
Türkiye’nin uzun süredir bölgede suikastlar yaptığına değinen Ehmed, “Türkiye hastanelere, okullara, elektrik ve su altyapılarına saldırılar gerçekleştiriyor. Sivilleri öldürüyor. Ancak bazı askeri hedefleri de vurdular. Bu askeri hedefler de Türkiye’nin niyetini belli ediyor. Örneğin içinde binlerce DAİŞ’li ve onların ailelerinin bulunduğu Hol Kampı vuruldu. DAİŞ’lileri tuttuğumuz cezaevleri ve gözaltı merkezlerini vurdu. Bu mekanların önemini ve bu mekanların devamlılığını ve güvenliğini sağlamanın ne kadar zor olduğunu defalarca anlattık. Türkiye’nin devam eden saldırıları, DAİŞ’in yeniden canlanmasına neden oluyor. 20 Kasım’dan bu yana gerçekleşen saldırılar neticesinde bölgede DAİŞ hareketliliği arttı” dedi.
‘Asıl hedef Rojava’daki kadın devrimi’
“Türkiye’nin saldırıları yalnızca saldırdığı bölgeleri değil, tüm bölgeyi etkileyecek bir dizi etkeni tetikleyecek ve bu durumdan faydalanan yalnızca radikal İslamcılar ve terörist gruplar olacak” diyen Ehmed, “Pek çok kişi Türkiye’nin daha önce de benzeri tehditlerde bulunduğunu ancak bunu gerçekleştirmediğini söyleyecek ama şu anki konjonktür o zamankinden farklı. Bir yandan seçim süreci gibi bir durum var. Bir yandan Ukrayna savaşı nedeniyle garantör ülkelerin Türkiye’yi karşısına almak istemiyor olduğu gerçeği var. Erdoğan’ın burada asıl hedefi, Rojava’da filizlenen kadın devrimidir. Şu anda hep beraber bu saldırılara karşı birlik olmak zorundayız” dedi.
‘Kürt sorunu siyasi olarak çözülmeli’
Ehmed’in ardından söz alan İngiltere’de çalışma yürüten akademisyen Lida Käyhkö de, Türkiye’nin jeopolitik öneminin Ukrayna savaşı ile biraz daha arttığını vurgulayarak, Türkiye’nin de oluşan bu boşluktan faydalandığını belirtti.
Käyhkö, Türkiye’nin NATO’nun ikinci büyük ordusu olduğuna vurgu yaparak, bu saldırılara derhal cevap verilmesi gerektiğini, DSG ve Özerk Yönetim’e saldırın kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Käyhkö, şöyle devam etti: “Türkiye’nin terörle mücadele ediyoruz yalanına inanmak son derece tehlikeli ve bölgede güçlükle kurulan istikrara zarar verecek. Türkiye’nin giriştiği bir soykırım saldırısıdır. Yok etmeye çalıştığı güçler ise IŞİD’i yenerek dünyayı terörden kurtaran güçlerdir. NATO ise tüm bunlar olurken bir yandan Türkiye’ye silah satmaya devam edip, bir yandan da barış ve demokrasiyi savunduğunu söylüyor ve bu soykırım suçuna ortak oluyor. Türkiye’nin Kürtlerin olduğu dört parçada saldırılarına izin veriyor, sessiz kalıyorlar. Ayrıca Türkiye yalnızca SDF güçlerine, Özerk Yönetim’e de saldırmıyor. Kendi sınırları içinde demokratik siyaset içindeki siyasetçiler ve kişileri de hedef alıyor. Rojava bizler için erkek egemen sistemlere karşı bir alternatif üretti. Bunun etkilerini de şu anda İran’da jin, jiyan, azadî eylemlerinde net bir şekilde görüyoruz. Bu kanın durmasının ve barışın tek yolu Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulunmasıdır” dedi.
‘Türkiye hedefine ulaşmadı’
Ardından soru cevap kısmında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ehmed, Suriye rejimi, Rusya ve ABD ile diyaloglarının ve çözüm arayışlarının sürdüğünü doğrulayarak, İran’a dair, “İran’da halkın iradesi abluka altındadır. İran rejimi kendi hakları için talepte bulunan masum halka vahşice saldırıyor.
İranlı kadınlarla omuz omuza olduğumuzun altını çiziyoruz” ifadelerini kullandı.
Taksim’de gerçekleşen saldırının Türkiye’nin saldırılarına gerekçe yapıldığının altını çizen Ehmed, “Taksim saldırısına yönelik her türlü bağımsız soruşturmayı destekliyoruz” diyerek İsveç ile Türkiye arasındaki ilişkilere dair de “İsveç’le pek çok ortak çalışmamız ve anti-terör anlamında işbirliğimiz var. Türkiye’nin bir planı vardı ve bunu hayata geçirmeye çalıştı ama bu durum açıkçası bizi hiç etkilemedi. Türkiye hedefine ulaşamadı diyebiliriz” belirlemesinde bulundu.
‘Koalisyon ülkelerinin sorumlulukları var’
IŞİD’e karşı uluslararası koalisyon güçlerinin Türkiye saldırılarının ardından bir kampanya başlattığını belirten Ehmed, “Burada milyonlarca insanın hayatı risk altında. Bizler barış içinde yaşamak istiyoruz. Erdoğan ‘kimseden bu operasyon için izin istemeye ihtiyacım yok’ diyor. Bu doğru değil. Koalisyon ülkelerinin bölgedeki istikrarın bozulması ve DAİŞ’le mücadelenin zarar görmesi durumunda sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları yerine getireceklerini düşünüyor, halkalara da kendi hükümetlerine bu anlamda baskı yapmaları çağrısını yapıyoruz” diye seslendi.
Dayanışma çağrısı
Gazeteci Debbie Bookchin’in uluslararası toplumun bu saldırılara karşı ne yapabileceği sorusunu yanıtlayan Ehmed, “Türkiye jeopolitik durumundan dolayı kendisini dev aynasında görüyor. Neler yapılabilir? Türkiye’nin gerilimi arttırmasına yönelik yaptırımlar yapılabilir, gazeteciler, siyasetçiler olanları gündeme getirebilir. Halkların bu konuda dayanışması da hayati önem taşımaktadır” dedi.
HABER MERKEZİ