Her Newroz, kutlandığı süreçte Kürt Halkının en temel, en öncelikli taleplerinin haykırıldığı, bu konuda büyük bir irade ve kararlılığın ortaya konulduğu direniş zemini olmuştur. Bu anlamda Kürt halkının beyni, yüreği ve nabzı Newroz alanlarıdır diyebiliriz. ‘’Tecridi Kıracağız, Mutlaka Kazanacağız’’ şiarıyla gerçekleştirilen bu yılki Newroz etkinlikleri de, bu gerçekliğin en somut ifadesi olmuştur. Tecride karşı milyonlar tek yürek olmuş, başarmanın iradesini ve kararlılığını ortaya koymuşlardır.
8 Kasım’da Leyla Güven öncülüğünde başlayan, binlerce kişinin dâhil olduğu ve Zülküf Gezen ile sembolleşen tecride karşı direniş süreci, bu yılki Newroz ‘un ruhunu şekillendirerek, milyonlara mal olmuştur. Newroz alanlarına akan milyonlar tecridi kabul etmeyeceklerini, buna karşı yürütülen direnişi sahiplendiklerini ve bedeli ne olursa olsun mücadeleyi yükselterek başaracaklarını beyan etmiş ve haykırmışlardır. Bu anlamda 2019 Newroz’u her yerde Kürt halkı ve dostlarının tecride karşı irade beyanı olmuştur.
Her türlü baskı, zulüm ve imha konseptlerini yerle bir eden Newroz halkı, aynı ruh ve kararlılıkla direnişi kitleselleştirdikçe tecridin kırılacağı, tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Bunu gören ve sonlarını gördüğü için de çılgına dönen AKP-MHP ittifakının, elindeki tüm imkânları kullanarak bu iradeyi kırma yaklaşımları beyhudedir. Zira korkunun ecele faydası yoktur. Ömrünü uzatmak için debelendikçe çöküşleri daha da hızlanmakta ve yaşadığı sorunlar daha da derinleşmektedir. Aslında tamda bu yüzden dillerinden düşürmedikleri ‘’beka sorunu’’ yaşadıkları hezimetin itirafı olmaktadır. Bugün belki de Türkiye Halklarının beka sorunu yoktur ama AKP-MHP ittifakının ciddi bir beka sorunu olduğu da ortadadır.
Bu ittifak şahsında çözülen tekçi, ırkçı ve milliyetçi ulus devlet modelidir. Kürt halkının ve Türkiye’deki devrimci demokrat güçlerin yürüttüğü mücadele böyle bir sonucu ortaya çıkarmıştır. Erdoğan ve Bahçeli bu çözülüşün önüne geçmek ve tekçi, ırkçı ve milliyetçi anlayış temelinde devleti yeniden yapılandırmak için her şeylerini ortaya koymuşlardır. Ama artık bu anlayışın Türkiye halkları ve Kürt halkı tarafından kabul görmesi mümkün değildir. Demokratik ve özgürlükçü yapılanmalarla ancak yaşanan sorunlar çözülebilir ve böylesi yapılanmalar halklar tarafından kabul görebilir. O açıdan günümüzde Türkiye’de yaşanan temel sorunu doğru ortaya koymak gerekiyor. Türkiye bu ittifak öncülüğünde yeniden milliyetçi, tekçi bir ulus devlet zihniyetiyle mi yönetilecek, yoksa demokrasi güçlerinin öncülüğünde, demokratik ve özgürlükçü bir anlayışla mı yönetilecek. Esas sorun budur ve esas mücadelede bu iki kesim arasındadır.
Newroz alanlarına akın eden milyonlar kendi saflarını net bir şekilde ortaya koymuşlardır. Demokrasi ve özgürlükçü anlayışın öncüsü olduklarını ve başaracaklarının irade ve kararlılığını herkese göstermişlerdir. İnkâra, soykırıma, ırkçılığa, milliyetçiliğe ve tüm bunların tezahürü olan tecride geçit vermeyeceklerini kararlıca haykırmışlardır. Tecridi kırma iradesini ortaya koymuşlardır. Günümüz Türkiye’sinde belki de zulüm politikalarının en iyi ve özlü ifadesi tecrit olmaktadır. O yüzden Leyla Güven ve arkadaşları öncülüğünde başlayan ve Newroz’da zirveleşen tecride karşı direniş, özünde demokrasi ve özgürlük direnişi olmaktadır.
Bu direnişin önümüzdeki süreçte daha da büyüyerek ve kitleselleşerek başarıya ulaşacağı artık netleşmiştir. Newroz’a akan milyonlar bu direnişi sahiplenmiş ve bu direniş etrafında kenetlenme iradesi ve kararlılığı açığa çıkmıştır. Türkiye’deki tüm demokrasi güçlerinin de bu direnişte, her zamankinden daha fazla yer alacağı açığa çıkmıştır. Dolayısıyla Newroz’la birlikte direnişin yeni bir aşamaya geçtiğini ve bu aşamanın da, direnişin tecridi kırarak başarıya ulaşma aşaması olduğunu belirtmek mümkündür. Çünkü Newroz alanları başarmanın umudunu, inancını, kararlılığını ve ruhunu tüm görkemiyle yansıtıyordu…