“Bir mermi kaç para, biliyor musun?” diyen Erdoğan, nedense “Bir SİHA kaç para?” diyemedi. Halbuki SİHA’lar doğrudan “aile” sermayesini de ilgilendiren bir boyutta. Gerçi Erdoğan onu da sağlama almış, her halükârda kazanan olmayı bilmiştir ama biz yine de merak ediyoruz. Bunca İHA-SİHA düşerken “zatıâlileri” acaba ne zaman açıklama yapacak? Yoksa son bir yıldır gidilen yoldan yürünmeye devam mı edilecek? Eğer yürünebilirse tabii!
İlgilisinin bildiği bir konu fakat, biz yine de hatırlatmış olalım. PKK’nin askeri örgütlenmesi HPG birkaç gün önce kamuoyuna yeni bir açıklamada bulundu ve Qendil’de bir SİHA’yı daha düşürdüklerini belirtti. Düşürülen bu SİHA’nın görüntüleri medyada geniş bir biçimde yer de buldu. Görmeyen kalmadı denilebilir. Tabii ki HPG ilk defa bir Türk SİHA’sını düşürmüyor. Son bir yıldır aralıklarla SİHA’ların düştüğü haberleri geliyor, bunların görüntüleri yayınlanıyor. En son düşürülen SİHA’nın 17.’si olduğu ifade ediliyor. Yani bahsi edilen konu artık belli bir rutine bağlanmış durumda. Sadece son 15 günde HPG’den bu yönde ikinci açıklama yapılmış oluyor. Elbette bu açıklamanın dikkat çeken bir yanı da SİHA’nın “Qendil hava savunma güçleri” tarafından düşürülmesi oluyor.
Malum İHA-SİHA düşürmek kolay değil, hatta çok zor. Dünya üzerinde devletler de dahil bu yeteneğe sahip güç sayısı oldukça sınırlı. İşte! Yakın zamanda Karabağ savaşında yaşananlar ortada. Ermeniler sırf hava savunma araçlarına sahip olmadıkları için ülkenin neredeyse üçte birini kaybettiler. Benzer bir durum hâlâ devam eden Ukrayna savaşında yaşanmaya devam ediyor. Bu savaşta İHA-SİHA’ların nasıl bir rol oynadığını uzmanlar fazlasıyla değerlendiriyor. Reisi’nin helikopterine ilişkin Türkiye-İran ve Rusya arasında yaşanan laf atışması bile bu araçların nasıl bir rol oynadıklarını yeterince açıklıyor. Dikkat edilirse bu güçlerin her biri enkazı ilkin kendilerinin bulduğunu söyledi. Özcesi yakın örnekler bu araçların savaşın gidişatında, güçlerin karşılıklı konumlanışında önemli rol oynadıklarını gösteriyor. En azından kamuoyuna yansıyan fotoğraf bu yönlü.
Peki, hal böyleyken neden TSK’den, hükümet yetkililerinden, Erdoğan’dan bir açıklama gelmiyor. Neden hepsi üç maymunları oynuyor? O Erdoğan, o iktidar sözcüleri değil mi ki, her gün Rojava’yı, Başur Kürdistan’ı tehdit etmeye zaman buluyorlar. Neredeyse sabah akşam ağızlarından işgal ve soykırım lafları eksik olmuyor ama bu konuda konuşmaya zaman bulamıyorlar.
Açık ki, tüm bu sessizliğin, görmezden gelmenin bir nedeni var. Bilindiği üzere son birkaç yıldır TC’nin temel övünç kaynağı bu İHA-SİHA teknolojisi oluyor. “Büyük devlet- büyük millet” propagandasının adeta motor gücü bunlardır. Dikkat edilirse içeriden gelişen ekonomik kriz eleştirilerine iktidarın verdiği cevap uzun bir süredir savunma sanayisindeki gelişmeler oluyor. “Ülke eğer düze çıkacak, refaha kavuşacaksa bunun yolu savaştan, savaş araçlarını geliştirmekten geçiyor” diyorlar. Nitekim, ülkenin varını yoğunu bu alana yatırdıkları da görülüyor.
Kabul edelim ki, bu kadar propaganda, yalan yanlış beyandan sonra konuşmak, halka gerçekleri anlatmak zordur. Hele ki, AKP-MHP yönetimi gibi son sekiz yılını tümüyle savaş içinde geçiren bir iktidar için gelinen aşamanın izahı daha da zordur. İşin gerçeği, iktidar yürüttüğü savaşta yenilmiştir. Aksini iddia etse de eldeki bütün veriler AKP-MHP iktidarının savaşta kaybettiğini göstermektedir. Kuşkusuz bu keşif uçaklarının düşürülmesi meselenin sadece bir kısmıdır. Karada sürdürülen savaşta da Türk ordusunun sonuç almadığı görülmektedir. Irak ile son birkaç aydır devam eden görüşmelerde Türk tarafının bu kadar alttan alması, Irak devletini kendisine ortak etmek için adeta yalvarması bunun kanıtıdır. Hakeza Barzanilerin ayağına gitmenin, Esed’e tekrardan Esad demenin başkaca da bir açıklaması yoktur.
Sözün kısası, Erdoğan ve şürekası bunları dillendirmiyor diye gerçekler görünmez değil. İktidar erki kadar sistem içi muhalefet, peşi sıra bütün toplum yaşanan savaşın maliyetini her geçen gün daha fazla görüyor, fark ediyor. Bundandır ki, faşist iktidara yönelik halkın öfkesi gün geçtikçe katlanıyor ve çizilen suni sınırları aşıyor. İşte Colemêrg Belediyesi’nin gasp edilmesine karşı Türkiye ve Kürdistan toplumundan gelişen ortak tepki bunun en güzel işareti oluyor. Belli ki, peyderpey oluşan bu ortak ruh hem savaş cephesinde yaşanan hakikatin çıplak bir biçimde görülmesini sağlıyor hem de toplumsal meşruiyetini yitiren iktidarın gidişini hızlandırıyor.