Hüseyin Aykol
Askeri Faşist Cunta, 12 Eylül 1980 günü yönetime el koyduğunda, tüm anayasal kurumları ortadan kaldırdı. Siyasi partiler, dernekler, sendikalar kapatıldı. Başbakan, bakan, milletvekili olmalarına falan bakılmaksızın siyasi partilerin liderleri gözaltına alınıp, kimileri tutuklanırken; cunta esasen sol örgütlere yöneldi.
Devrimci Yol, Devrimci Sol, Halkın Kurtuluşu gibi soldaki örgüt ve çevrelere yönelik operasyonlar aylarca sürdü. Yüzlerce, binlerce insan işkenceden geçirilip, cezaevlerine dolduruldu. Soldan kısa sürede yargılanıp idam edilenler fazla göze batmasın, diye göstermelik olarak kimi sağcı gençler de idam sehpasına götürüldü.
Cuntacıların hedefindeki solcu-sosyalist örgütlerden biri de Türkiye Komünist Partisi (Birlik) oldu. Bu parti, kendini önce 1 Mayıs 1975 günü dağıtılan bir bildiriyle Türkiye Komünist Partisi (Reorganizasyon) ismiyle ilan etmişti. Ancak reorganizasyon zamanının geçtiği; çünkü bu kulvarda başka partilerin de kurulduğundan hareketle, partinin ismi 1976 yılı başlarında Türkiye Komünist Partisi (Birlik) yani kısaca TKP(B) olarak değiştirildi.
TKP (B), 1980 yılı başlarında 1. Kongresi’ni, 1980 yaz aylarında ise 1. Konferansı’nı topladı ve 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın gelmekte olduğunu tespit etti. Ancak kendini gelen faşist cuntaya göre, yeniden uyarlasa da, 1981 yılı sonbaharından itibaren kendisine yönelik operasyonlardan kurtulamadı. Nitekim başta Ankara, İstanbul, İzmir ve Çukurova olmak üzere birçok kez operasyona maruz kaldı.
Buna rağmen, partinin Merkez Komitesi tamamen yok edilemedi. Nitekim parti, 1986 yılının Kasım ayında 2. Kongresi’ni, 1989 yılının Kasım ayında ise 3. Kongresi’ni topladı. Tüm bu yıllarda, parti illegal çalışma kurallarını çok sıkı uygulamasını bildiği gibi, parti faaliyetinin sürekliliğinin işareti olan merkez yayın organını basıp, üyelerine iletmesini aksatmadan başarmıştı.
Türkiye Komünist Partisi’ne (Birlik) yönelik polis operasyonlarının en büyük hedefi, yurt dışında basıldığı söylenen parti yayınlarının nereden ve nasıl Türkiye’ye getirildiğini ortaya çıkarmaktı. Partiye çok ciddi darbeler indiriliyor ama parti yayınlarının kaynağı bir türlü bulunamıyordu. İşte bu kitap, söz konusu parti yayınlarının nerede, nasıl basıldığını ve parti üyelerine nasıl ulaştırılabildiğini anlatıyor.
İzan Yayıncılık tarafından yayınlanan ve polisiye roman tadındaki bu tarihsel anlatımı çok seveceğinizi umuyorum. Ülkemizin sosyalist bir anlayışla yönetilmesi uğrunda yaşamını yitiren, cezaevlerine düşen ve dönemin askeri faşist cuntası koşullarında parti çalışmalarını sürdürebilenlere bir saygı geçidi olan bu kitabı okumanızı öneriyorum.