Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin derhal kaldırılması için herkesi harekete geçmeye çağırdı: İmralı sistemi keyfi bir sistemdir ve Öcalan’ın tutukluluk koşulları hem Türk hukukuna hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi ve Öcalan’ın önerdiği çözüm çerçevesinde rolünü oynayabilmesi için fiziki özgürlüğü aciliyet gerektiren önemdedir
Kürt sorununu demokratik çözümü için PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin derhal kaldırılması gerektiğine işaret eden Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi, herkesi Öcalan’ın özgürlüğü için hareket geçmeye çağırdı.
MA’nın haberine göre 15 Şubat Uluslararası Komplo’nun yıldönümü nedeniyle çeşitli etkinliklerin yapılacağını belirten İnisiyatifin açıklaması şöyle:
“Kürt halkının kendini kaderini kendi tayin etmesine karşı yürütülen ret politikası Abdullah Öcalan’ın radikal bir sorgulama yapmasına ve Kürt sorununun ulusal, bölgesel ve küresel boyutlarını bütünlük içerisinde ele alarak özgürlüğe giden farklı bir yola karar vermesine vesile oldu. Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi ve Öcalan’ın önerdiği çözüm çerçevesinde rolünü oynayabilmesi için fiziki özgürlüğü aciliyet gerektiren önemdedir.
Türk devletinin on yıllarca uyguladığı asimilasyon ve acımasız zulmün karşısında Abdullah Öcalan önderliğinde süren özgürlük mücadelesi, Kürt kimliğinin ve bilincinin yeniden dirilişine yol açtı. Kürtler, Öcalan’ın önderliğinde ulusal özgüvenlerini kazandılar ve yaşamın her alanında örgütlendiler. Öcalan önderliğindeki Kürt özgürlük hareketi Türkiye, Irak, Suriye, İran ve diasporadaki Kürtlerin mücadelesine ilham oldu. Abdullah Öcalan ön açıcı önermeleri ve düşünceleriyle Kürt halkının önderi oldu. Kadın mücadelesine olan ısrarlı inancı ve katkısı sayesinde, dünyanın en iradeli kadın hareketlerinden birini yarattı.
Türk devleti, Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek ve Kürt kimliğini ortadan kaldırmak için Kürt halkına karşı her türlü suçu işledi, insan haklarını ihlal etti ve bunu sürdürmeye devam ediyor. Kürt halkının iradesini kıramayan Türk devleti, üyesi olduğu NATO’yu da buna ortak ederek Kürt halkının mücadelesini ezmek istemektedir. 100 yıllık tarihinde Kürt liderleri idam ederek, Kürt halkı üzerindeki baskıyı sürdürerek susturacağını düşünen Türk devleti, Erdoğan rejimi ve NATO’nun yardımıyla Abdullah Öcalan’ı tecrit altında tutarak Kürtlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi hakkını engellemek istiyor.
Kürt sorununa barışçıl bir yoldan çözüm arayışı olan Öcalan, Ekim 1998’de Şam’dan ayrılarak, Kürtlerin içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek amacıyla Avrupa’ya geldi. Hiçbir Avrupa ülkesinin kalma hakkı vermediği Öcalan Avrupa’yı terk etmek zorunda kaldı. Öcalan, 15 Şubat 1999’da uluslararası bir komployla Kenya’da kaçırıldı ve ardından Türk devleti tarafından İmralı Adası F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’de tutsak edildi.
Abdullah Öcalan yaklaşık 24 yıldır tecritte tutuluyor, tüm iletişim araçlarına erişimi engelleniyor ve acımasızca cezalandırılıyor. Yalnızca 2021’de, avukatları tarafından yapılan 171 ziyaret talebinden 20’si, mahkeme kararıyla (23 Eylül 2020 itibarıyla) 6 aylık bir ziyaret yasağı kararına dayanılarak reddedildi ve diğer 151 talep yanıtlanmadı. Aynı yıl, ailesi ve yasal vasisinden gelen 55 ziyaret talebi de dikkate alınmadı.
İmralı sistemi keyfi bir sistemdir ve Öcalan’ın tutukluluk koşulları hem Türk hukukuna hem de uluslararası hukuka aykırıdır.
Strasbourg’daki Avrupa Konseyi ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) Öcalan’ın durumundan sorumludur. Türkiye Avrupa Konseyi’nin bir üyesidir ve CPT’nin onlarca yıl önce oluşturduğu sözleşmeyi onaylamıştır.
Avrupa Konseyi ve CPT gibi ilgili kurumlarla Türkiye rejimi arasında Öcalan’a karşı onaylanmış ve kendi yaptıkları sözleşmeleri dahi açıkça ihlal eden bir ittifakın var olduğu görünmektedir. Avrupa Konseyi cezaevlerinde uluslararası hukuka uyumu sağlamak için oluşturduğu CPT gibi hukuki ve siyasi araçlarını kullanmamakta ve Öcalan’ı Türk rejiminin keyfi-hukuksuz uygulamaları ile karşı karşıya bırakmaktadır
15 Şubat uluslararası komplosunun 24. yıldönümüne yaklaşırken, farklı alanlarda sürdürdüğümüz çeşitli siyasi ve diplomatik çalışmaların yanı sıra dijital medya platformlarında da harekete geçerek tepkimizi dile getireceğiz. Tecrit politikalarına son verilmesi için çağrıda bulunacağız ve Öcalan’a özgürlük talep edeceğiz. Öcalanın fiziki özgürlüğü için sorumluları ve uluslararası hukuku bir an önce harekete geçmeye çağırıyoruz.
1 Şubat’tan 15 Şubat’a kadar çeşitli etkinlikler gerçekleştireceğiz. Herkesi yapılacak çağrılara, tartışmalara, videolar ve diğer yaratıcı araçlarla katılmaya ve harekete geçmeye, özellikle 15 Şubat komplo arifesinde başlayacak olan hashtag kampanyasına aktif katılmaya çağırıyoruz.
Tüm herkesi ve sivil toplum kuruluşlarını bu adaletsizliğe karşı Öcalan ve Kürt halkıyla dayanışmaya, CPT ve Avrupa Konseyi ile e-posta yoluyla iletişime geçmeye ve aşağıdaki taleplerimizi paylaşmaya çağırıyoruz:
*Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutukluların avukatları ve yakınları ile görüşme yapmalarına bir an önce izin verilmeli ve tecrit derhal kaldırılmalıdır.
*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler, Türkiye’ye yaptırım uygulamalıdır. Çünkü Türk devletinin mevcut gözaltı rejimi ve uygulamaları, Birleşmiş Milletler Tutsaklara Uygulanacak Muameleye İlişkin Asgari Standart Kurallarına (Nelson Mandela Kuralları) aykırıdır.
*Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, yürütme yetkisine sahip olması ve bu konuda Türkiye’yi etkileyebileceği sebebiyle acilen Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü konusunda siyasi adımlar atmalıdır.”