Britanyalı araştırmacılar, nehir sularının kirliliği üzerine dünya çapında yaptıkları bir araştırmada; Dicle Nehri’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda nehirde antibiyotik atığı tespit etti. Araştırmada 6 kıta 72 ülkeden 711 noktada örnek alındı ve örneklerin %65’inde antibiyotik tespit edilmiş. 111 noktadaki antibiyotik oranının BM güvenlik miktarının belirlediği seviyenin 300 kat üzerinde olduğu açıklanmış. BM antibiyotiğe dirençli bakterilerin 2050 yılında 10 milyona yakın insanın ölümüne neden olabileceğini söylüyorlar.
Küresel sermaye şirketleri tüm alanlardaki sömürü politikalarını bütüncül olarak işletir. Eğitim, sağlık, kent, tarım, su, çevre, sağlık, enerji vs. Güncel bir konuyla örneklersek; JES’lerden (Jeotermal Enerji Santralleri) bahsederek başlayabiliriz. Kanser yapma ve tarımsal üretimi bitiren bir enerji türü olmasına rağmen merkezi iktidarlarca desteklenir. Burada küçük çiftçinin geçimlik ekonomi çerçevesinde yaptığı üretimi elinden alınarak endüstriyel tarım şirketlerine devri amaçlanır. JES’e yakın yaşayanların insan ve insan dışı tüm canlılarda kalıcı sağlık sorunları yaratarak yaşam alanlarından göçertilmeleri sağlanır ve sağlık problemlerinin çözümü için sağlık sektörü beslenir. Ve enerji bir ihtiyaç olarak lanse edilir, elzemdir denir, insan ve insan dışı doğanın metalaştırılması dışında bir amaç ve yaklaşım yoktur, asıl olan aşırı kârdır. Sağlık sektörünün sömürüyü esas almasından kaynaklı her ev, ailenin yaşam alanı birer ecza deposu niteliğindedir. Her tedavi için verilen ilaç başka bir hastalığı tetiklemek üzere üretilmiştir. Antibiyotik insanların gündelik kullanımında su kadar yerleşik bir alışkanlık olmuş ve sağlık sektörünün de bunu destekleyen politikaları merkezi iktidarlarca gerçekleştirilir. Antibiyotik kullanımı öyle yüksek bir kullanım düzeyine sahip olmuştur ki hemen hemen herkesin günlük kullandığı vazgeçilmez bir ilaçtır.
Buradan hareketle kullanılan ilaçların hepsi insan vücudunca emilmez ve dışarı atılır. Gerekse köy, kasaba ve kent yerleşkelerinin gri atıkları nehirlere drene olmakta, bunda görevli ve yetkili kurumlar da beis görmemektedir. Antibiyotik atıklar çevre ve halk sağlığı problemidir. Bu ve sermayenin yarattığı tahribatların tespiti, dillendirilmesi ve tepki gösterilmesi kabul görmez ve güvenlik başta olmak üzere birçok nedenle izin verilmez. Bu nedenle antibiyotiklerin yarattığı tahribata dair elimizde herhangi bir bilimsel veri olmamakla birlikte en büyük kirleticilerden biri olduğunu bilmekte ve dillendirmekteyiz. Birleşmiş Milletler tam da dünya emperyalizminin duayenlerince kurulmuş ve bünyesinde büyük sermayeli birçok sivil toplum kuruluşunun finansmanını sağlar. Burada amaç kendi kâr ve sömürüsünü sürdürebilmektir. Arada sermayenin sivil toplum kuruluşları sürdürülebilirlik üzerinden halk, kadın, çocuk sağlığı üzerine bazı araştırmalar yaparak bu gündemin sümenaltı edilmesi ya da kontrolünü eline almak adına araştırmalar yaparlar. Daha fazla kâr daha fazla sömürü esasında olan bir sürdürülebilirlik anlayışı da sağlık sektörünün gelişmesine katkı sunar
Elbette daha önceleri de nehre kanalizasyon atıkları akardı ama bu denli insan-hayvan ve tarımsal üretim için kullanılan kimyasal ilaç yoktu ve kullanılmıyor denecek kadar azdı. Nehir, vadi yatağına meyve bahçeleri, pamuk, mısır, seralar, inek, koyun tavuk, hindi ve balık çiftlikleri kurulur. Bunlara bilinçsiz ve fütursuzca; hormon dahil birçok ilaç ve antibiyotik verilir ve bunda ölçü, kıstas ya da kaygı yoktur. Bu antibiyotikler insan-hayvanların atıklarıyla nehre geçer
Dicle Nehri bahse konu araştırmanın yapıldığı nehirden biri ve bu tehlike ile karşı karşıyayız. Özellikle Hewsel Bahçeleri sınırları içinde yer alan sazlıklar Hewsel Bahçeleri ve kentin surlarıyla birlikte UNESCO dünya mirası listesinde olup UNESCO’nun koruması altındadır. Ve ilan sahibi olmasına rağmen sermayenin saldırılarına dair hiçbir tepki ve yaptırım hakkını kullanmayarak sermayeye hizmet eder. Sazlıklar nehirlerin en önemli doğal ve çok güçlü arıtma görevi gören bitki topluluklarıdır. Sazlıkları ve suyu koruduğunu iddia eden kurumların güzelleştirme adı altında yaptıkları saldırıları durdurmaları gerekmekte ve bu sazlıklardan ellerini çekerek sazlıkların kendini onaracağını ve bir nehrin olmazsa olmazı olduğunu bilmeleri gerekmektedir. Sermaye ve onun motorize gücü iktidarların yaşam alanları olan nehirlerden kirli ellerini bir an önce çekmelidirler