14 Mayıs’ta yapılacak iki seçim için nefesler tutuldu. Cumhurbaşkanlığı için Kemal Kılıçdaroğlu önemli bir seçmen kitlesinin desteğini almış gibi gözüküyor. İlk turda bu iş bitseydi gelecek için durumlar daha farklı olurdu, umarız öyle de olur. Siyasetin ahlakı da bu iktidar döneminde çok değişti. Siyasi dil seviyesi çok düştü çünkü liyakat sahibi olmayanlar görev başına getirildi. İnce ailesinin durumu sanal âlemde dolaşıyor ve bu kişi ülkenin Cumhurbaşkanlığına aday. Bu kadar mal mülk nasıl elde ediliyor anlamakta insan zorlanıyor. Muharrem İnce devamlı “u” dönüşleri yaparak ülkeye zarar vermekte kararlı. Bu ülkeye kötülük yapmakta Muharrem İnce güzel bir örnektir. Zaten bu gibi insanlar yüzünden siyasi istikrarı yok bu ülkenin.
Erdoğan her türlü manevra yaparak bugüne kadar yaptığı suçların korkusundan her şeyi örtbas etmeye çalışıyor. Beraber çalıştığı kişilerle yargılanmaktan korkuyor, onun içindir ki, çalışmalarını bu minvalde yürütüyor. Çocuklara para dağıtması, oyuncak, çay atması ne kadar normal olabilir? Kömür ve makarna pahalı oldu galiba, o devreye girmedi daha. Emekliye ve asgari ücrete yeni zamlar acil bir şekilde devreye girdi. Senelerdir acılar çektirilen bu insanları son iki ayda kandırmaya çalışıyorlar. Kendileri gibi herkesi kandırılabilir zannediyorlar. Çünkü kandırılmanın getirisi o kadar çoktu ki. Tek adam sistemine geçtikten sonra zulmün dozu da giderek arttı. Özellikle de Kürt halkının temsilcilerine, siyasetçilerine ve kültür sanat alanına saldırılar çoğaldı. Yargı sistemi bu siyasi anlayışın elinde olduğu için ceza almayan vatandaş kalmadı ülkede.
Yargı konusu açılmışken, parlamenter sisteme geçtikten sonra en önemli konu yargı sistemindeki reformlar olmalı. Çıkarılan birçok anayasa değişiklikleri ile insanların birçok hakları ellerinden alındı ve suçsuz insanlar cezaevlerine yollandı. Tek adam rejimine uyum sağlayan hâkim ve savcılar için elbette yaptırım yapılmalıdır. Erkek egemen sistemin toplumda daha da yer etmesi için cezasızlık sistemine sonsuz yol verildi. Kadınların haklarını koruma altına alan sözleşmelere imza atılmasına rağmen geri adım atıldı. Oysa bütün farklılıkları, LGBT+QIA haklarını korumak da devletin görevidir. İnsanlar cinsel yönelimleri yüzünden dışlanamaz. Bu insanlık suçudur.
Esas yargının uygulanması olan yer meclistir. Dokunulmazlık zırhında suç işlemek seçmenlere karşı işlenmiş en büyük suçtur. Seçmenler sizi oraya suç işlemeniz için göndermiyor. Birilerinin iktidarını korumak isteğine göre yargı devreye sokuluyor. Yargının demokratik ve özgür ülkede kesin olarak bağımsız olması şarttır. Yargı siyasi partilerin bir aygıtı olmamalıdır.
Adaletin, hukukun ve demokrasinin olduğu yerde umut bahar çiçekleri gibi yeşerir. Umarız 14 Mayıs bu yeşermenin başlangıcı olur. Yeniden yeşermenin zamanı. Nefesler tutuldu…