Giderek anlaşılıyor ki bu hükümet gitmemek için elindeki her türlü imkanı kullanacak. Şimdiden adımlarını hızlandırdı. Yasa teklifleri art arda geliyor. Özellikle son iki yasanın biri geçti bir diğeri de geçmek üzere. Geçen yasa “Bekçiler Kanunu” adı verilen “Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi”. Yasanın amacı çarşı ve mahalle bekçilerinin, görevli oldukları mülki sınırlar içinde halkın istirahat, sağlık ve selametini sağlamak. Bu amacı da “zor ve silah kullanmak” yanında kimlik sormak ve üst aramak yetkisiyle yerine getirmek.
Peki böyle bir yasaya gerçekten bir ihtiyaç var mıydı?
Doğrusu ülkede olan bitenleri ya da olacak ve bitecekleri düşündüğümüzde, hükümetin böyle bir yasaya ihtiyacı vardı diye düşünüyorum ben. Ülkedeki şehir sosyoloji, yoksulların, çalışanların, esnaf ve zanaatkarların daha çok çarşı ve mahallelerde; varlıklı kesimlerin ise daha çok villalarda, yazlıklarda, sitelerde ya da rezidanslarda yaşıyor olduklarını gösteriyor. İçine girmekte olduğumuz ekonomik türbülansta hükümete yönelik en büyük muhalefetin (hadi çekinmeden yazalım) “isyan”ın buralardan geleceğini düşündüğümüzde hükümetin bu yasaya ihtiyacı olduğu kendiliğinden anlaşılır.
“Çarşı” ve “mahalle” kavramları daha çok feodal dönemin kavramları. Oysa modern hayatın bunlara denk düşen kavramları “AVM”ler ile “rezidanslar”. Ama ne var ki kapitalizmin bütün değiştirici gücüne rağmen feodal dönemin kurumlarını tümüyle ortadan kaldıramaması (hele bizdeki gibi bir kapitalizmin bunu hiç yapamaması) adı bazı durumlarda “şehir varoşları” olarak anılsa da bizdeki “mahallelerin” ve de “ çarşı”lar hala yaşıyor olmasının da sebebi. Bütün bu nedenlerle de bekçilerin “AVM”lerle ya da “rezidanslarla” hiçbir ilgileri yok. O nedenle de onlar bu yasanın kapsama alanında değiller.
Henüz geçmemiş, geçmekte olan bir diğer yasa teklifi de “Rekabet yasası”. Daha doğrusu resmi ifadesiyle “Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”. Rekabet kurumunun çalışmaları ile ilgili uzun bir zamandan beri yapılmak istenip de bir türlü yapılamayan değişiklikleri içeren bir teklif.
Bilindiği gibi 4054 sayılı Rekabeti Koruma Kanunu, 1997’de yürürlüğe girmiş ve rekabeti önlemeye yönelik işletme davranışlarına sınırlamalar getirerek, piyasa sisteminin tüketicilerin aleyhine çalışmasını önlemek amacında olan bir kanundur. Ayrıntısına bu yazının amacını aşacağından girmeyeceğim ama, bu yasayla kurulmuş Rekabet Kurumu’nun en önemli özelliği “özerk” bir kurum olması idi. Ekonomide tek tek işletmelerin faaliyetlerine olduğu kadar sektörlere de etki etme yetkileriyle donatılmış bu kurumun özerkliğinden Erdoğan hiçbir zaman hoşlanmamıştı ve nitekim 2011’de çıkardığı bir KHK ile bu kurumu bakanlığa, yani kendisine bağlamıştı. Şimdi bu teklifle getirilen yenilikler ise büyük firmalarda “yapısal tedbirler” adıyla teşebbüslerde “mülkiyet devri” veya “pay devri” yapılmasına karar verme yetkisini de almış olacak.
Peki neden?
Doğrusu, nasıl, yazının girişinde değindiğim “Bekçi yasası” ekonomik çöküntüyle isyan etme potansiyeli taşıyan yoksulların, esnafların, çalışanların zapta rapta alınması amacını taşıyorsa, bence bu yasada yapılan değişiklikler de hükümet politikalarına uymayan ya da uymama potansiyeli taşıyan iş dünyasını zapta rapta alma amacını taşıyan bir adım.
Abartıyor muyum? Sanmıyorum. Bu değişiklikler neden şimdi diye düşünürseniz siz de benim vardığım sonuca sanırım varırsınız.