Bölgeyi yakından takip eden Gazeteci Necmettin Salaz, Zaxo Katliamı’nı gazetemize değerlendirdi: ‘Türk devleti bilerek, isteyerek vurdu sivil Arapları. Yerelde KDP istihbaratı, Türk devletine çok iyi bilgi veriyor. Orada bir tek PKK’linin olmadığını Türk devleti bilir. Bilerek Arapları vurdular. Çünkü bölgede yaptıklarına kimsenin tanık olmasını istemiyorlar
Hüseyin Kalkan
Gündüz gözü ile bir piknik alanı bombalandı. Topcu ateşi ile biri bebek olmak üzere 9 sivil yaşamını yitirdi. Iraklı yetkililer anında failli ilan ettiler. Üstelik kanıtları ile birlikte. Aslında Türk devlet yetkilileri de sorumluluğu reddetmek için çok çaba göstermediler. Mevlüt Çavuşoğlu, askeri yetkilerden aldıkları bilgiyle siviller yönelik bir saldırı olmadığını söyledi. Alay eder gibi ‘Gelin birlikte araştıralım’ dedi. Ancak Iraklı yetkililer şimdilik bu sözlere kulak asmadı ve saldırıyı Birleşmiş Milletler’e taşıdılar. BM Güvenlik Konseyi görüşecek. Yaklaşık 20 yıldır bölgede gazetecilik yapan Necmettin Salaz, gazetemizin sorularını yanıtlarken, Arap sivillerin bile isteye bombalandığını söylüyor. Salaz, bu iddiasını şöyle temellendiriyor: “İnsanlar ‘Türkiye baltayı taşa vurdu’ diye düşünüyor. ‘Arapların orada olduğunu bilseydi bunu yapmazdı. Bu başına büyük bela açar’ diyorlar. Böyle yorumlar var. Ben bu yorumlara katılmıyorum. Türk Devleti bilerek, isteyerek vurdu orada sivil insanları. Yerelde KDP istihbaratı Türk devletine çok iyi malzeme (bilgi) veriyor. O saate orada bir tek PKK’linin olmadığını Türk devleti bilir. Türk istihbaratı ve bu bombardımanı yapanlar ekipler çok iyi bilir. Bilerek Arapları vurdular. Çünkü bölgede yaptıklarına kimsenin tanık olmasını istemiyorlar.”
Tanık istemiyorlar
Necmettin Salaz’a göre bilinçli vurmanın nedeni Türk devletinin bölgeye dair planlarını uygularken tanık istememesi. Salaz, şöyle söylüyor: “Peki ‘neden durup dururken Arapları vursun?’ diye bir soru geliyor akla. Bunun cevabı bence şöyle. O bölgeyi Türk devleti büyük ölçüde ele geçirdi, birçok köy boşaltıldı. Kalan köyleri boşaltmaya çalışıyorlar. Oradaki faaliyetlerini kimsenin görmesini istemiyorlar. Yaptıkları işlerin özellikle Araplar tarafından görülmesini istemiyorlar. ‘Araplar artık kendi alanlarına çekilsin, öyle turizm-murizm ayağına operasyon bölgelerine gelmesin’ istiyorlar. Bölge yakınlarında karakolların olduğu, KDP’nin kontrol noktalarının olduğu bölgedir. Bu kontrol noktalarında Türk askerleri, istihbaratı da bulunuyor. PKK’nin olmadığı bir bölgedir. Araplara bir ders verildi. Zaten hemen akabinde aynı bölgeyi tekrar bombaladılar. Bu da bile isteye yaptıklarının başka bir kanıtıdır. Yani orada bir yanlışlık değil, bir kaza kurşunu değil planlı bir eylem var. Arapları bölgeden uzaklaştırmak, tanık bırakmamak için yaptılar. Tanıksızlaştırmak deyince bir örnek vereyim. Türk devleti şehirlerde muhalif insanların çıkmasını istiyor. Yapılanları kamuoyuna duyuracak insanları bölgeden uzaklaştırmak istiyorlar. Bunun için planlı bir faaliyet gösteriyorlar. Birçok yurtsever insana ‘sen oradan çık, bölgeden çık, Süleymaniye’den çık, Avrupa’ya git, hatta gitmen için biz sana yardım ederiz. Ne işin var orada, çekil git’ diyorlar. Bu insanların bölgeden çıkması için para bile teklif ediyorlar. Şimdi niye yapıyor bunu? Bir insan yurtsever harekete sempati ile bakıyorsa Avrupa’da ya da Güney’de olması ne fark eder. Avrupa’da da faaliyet gösterecek, çalışacak. Niye gönderiyor o halde? Burda yapacağı işlerin yansımasını istemiyor. Burda olup bitecekler karanlıkta kalsın, bilinmesin istiyor. Mesele budur.”
KDP hariç
Necmettin Salaz, bu saldırının Irak’ta büyük tepki ile karşılandığını belirtiyor, protestolara işaret ediyor. Salaz bölgedeki gelişmeleri şöyle özetliyor: “Arap bölgelerinde hemen gösteriler başladı. Türk bayrağın indirdiler, Türk kurumlarının önünde gösteriler yapıldı. KDP hariç herkeste bir kıpırtı oldu. Bölgeyi, özellikle Arapları çok sıkı biçimde etkiledi. Dışişleri Bakanı anında gelen ilk bilgilere dayanarak ‘Bu Türk devletinin işidir’ dedi. ‘PKK ile ilgisinin olmadığını biliyoruz’ dedi. Zaten Irak Birleşik Kuvvetler Komutanlığı’nın yaptığı açıklamada olay yerinde toplanan bomba parçalarının Türk devletine ait olduğunu, PKK’nin elinde böyle bir silahın olmadığını resmen açıkladı. Hal böyle olunca Necef’inden tut Bağdat’a kadar ciddi biçimde protestolar yaşandı. Mukteda es-Sadr ve hareketi de çok ciddi tepki gösterdi. Es Sadr ‘Derhal havada ve karada Irak toprakları Türk devletine kapatılmalıdır’ dedi. Biliyorsun Saddam döneminde kalma bir sıcak takip antlaşma var Türkiye ile Irak arasında. Sıcak takip şu. Eğer Kuzey’de eylem yapan gerilla Güney’e çekilirse, Türkler belli bir kilometreye kadar sıcak takip hakkı veriyordu. Ama şimdi ne sınır kaldı ne kilometre. Adam geliyor, geldiği yere karakol kuruyor. Geliyorlar yerleşiyorlar. 100’de fazla karakol ve hava üsleri var.”
Birlikte direnmek
Salaz, bölgedeki gösteri ve tepkileri değerlendirirken, bir de sitemde bulunuyor: “Bir de şunu söylemeliyim. Ey Irak hükümeti! Kürt yurtsever camiası olarak her zaman sizlerle birlikte yaşamayı istedik. Bir biçimde ayrılmak, bölünmek gibi bir şey düşünmedik. Her sıkıntıya düştüğünüzde yanınızda olduk. IŞİD’in saldırdığı şehirlere, kasabalara yurtseverler indiler, sizi korudular. Sizin askerlerinizle, halkınızla beraber savunma yaptılar bölgede. Siz ne yaptınız? Arap sivil öldürülünceye kadar, olup biteni hep seyrettiniz. Yani Türk devletinin nasıl bir siyaset izlediğini görmeniz için bu olayın yaşanması mı gerekiyordu? Şu anda bile resmiyette size ait olan topraklar bombalanıyor. Orda da insanlar ölüyor. Neden bunlara yeteri kadar ses çıkarmıyorsunuz? Bu sizin zaafınızdır. İşte Türk devleti bu zaafı gördü. Ondan sonra sizi de vurdular. Eğer siz bu olaydan sonra söylediklerinizin arkasında durmazsanız, Türk devletini topraklarınızda çıkarmazsanız, hava sahanızı kapatmazsanız, sizi Musul’dan çıkarmaya çalışacaklar. ‘Kerkük’ten çıkın!’ diyecekler. Oraları da işgal edecekler. Bölgede tepki var, Şiilerde tepki var, İran’da tepki var. KDP’de tepki yok. Üstüne üstlük KDP, Türk devletini aklamaya çalışıyor. Uzmanlar bu bombaatarlar PKK’de yok diyor ama KDP yetkilileri der ki ‘Bu olsa olsa PKK’nin işidir.’ Bu da Kürtlerin iç ayıbıdır.”
Kırılmaya dönüşmesi
Necmettin Salaz, Türk devletinin bölgedeki siyasi varlığının sarsıldığını ancak bunun tam bir kırılmaya dönüşmesi için, bugün sert açıklama yapan güçlerin söylediklerinin arkasında durması gerektiğini belirtiyor: “Türk devletinin bölgedeki siyasi varlığını etkilenmesi için bugün sert açıklamalarda bulunan güçlerin söylediklerinin arkasında durması gerek. Ortadoğu devletlerinin genel karakteridir. Birkaç gün bağırır çağırır, sonra unutur. Ama bölgede Türkiye’nin varlığı yıpranır. Erdoğan’ın etkisi yıpranır. Gözden düşer. Ama tümden dışlanır mı? Tümden bölgede siyasi varlığı son bulmaz. Mesela Dicle’nin suyunu biraz artırsa, bu söylenenler unutulur diye düşünüyorum.”
Salaz, askeri operasyonların bundan sonra nasıl bir seyir izleyebileceği ile ilgili şunları söylüyor: “Askeri operasyonlara gelince. Askeri operasyonlar devam ediyor. İçinde olduğumuz şu dakikada Türk savaş uçakları bölgeyi bombalıyor. Yine kimyasal silahlar kullanılıyor. Ancak bölgede etkili olan büyük devletler devreye girerlerse operasyonlar durur. Büyük devletler dediğim, ABD, Rusya, İran ve Suudi Arabistan. Bunlardan çok ciddi tepkiler gelirse durum değişir. Ama bu saydığım devletlerin tepkilerine bakıyorsun, umutvar görünmüyor. Mesel Rusya bu olayın akabinde İstanbul’da Türk devletinin koordinesinde buğday anlaşması imzalıyordu. ABD’den bir kınama geldi. Ama faile dair bir şey söylemiyor. Sadece halk protesto etti. Türkiye büyük bir pazar ve bunu dış ilişkilerinde kullanıyor. Zaten askeri operasyonlarla siyasi varlık iç içe geçmiş durumda. Şimdilik durum bu. Ama eğer Türkiye Kerkük macerasına girerse o zaman bütün Arap ülkelerinden ve İran’dan büyük tepki gelir. O zaman durum çok başkalaşır.”
Tahran’dan yeşil ışık yok
Necmettin Salaz, İran, Rusya ve Türkiye arasında yapılan ve Astana görüşmelerinin devamı sayılan Tahran görüşmelerini de değerlendirdi. Salaz’a göre, bu görüşmede Erdoğan Kuzey-Doğu Suriye yönelik yeni bir operasyon için yeşil ışık alamadı. Salaz, bu konu ile ilgili şunları söylüyor: “Tahran görüşmesinden Türkiye istediğini almadı. Çünkü İran’ın da, Rusya’nın da Suriye ile ilgili hesapları var. Kürtlerin olduğu 30 km alan göz önüne alırsan, alt tarafta İsrail var. Adım adım Suriye topraklarında ilerliyor. Üst tarafa da Türk devleti yerleşirse bir bakarsın Suriye devletinin Akdeniz ile irtibatı kalmamış. Onun içindi İran, Suriye’nin böyle bir açmazla karşı karşıya kalmasını istemez. Buna Rusya da icazet vermez. Ama bana göre Minbiç’ten Halep’e kadar aradaki bazı bölgelere yönelik bazı operasyonlara izin verebilir Rusya. Çok fazla derinlikli askeri operasyonlara izin vermezler. Ama bir hava koridoru açarlar. Türkiye’nin istediği zaten bu. Türk devletinin son kozudur, yani ağustos, eylül ve ekim bu üç ayda ne yapabilirlerse yaptılar. Kış koşulları bastırdığında Güney’de HPG avantajlı hale gelir. Türk ordusu istediği gibi hareket edemez. Durum üç ay içinde netleşecek ama, Türkiye orada istediğini almadı. Zaten bir yaygara da koparmadılar dikkat edersen. Bölgede özgürlük güçleri daha güçlü. Türk ordusu karadan girmeye kalkarsa savaş çok başa baş gider. Tek avantajları hava saldırıları. Onda da bölgedeki büyük güçler nereye kadar izin verir, belli değil. Bu soruyu yanıtını şöyle bağlayabiliriz. Türkiye’nin gerek Güney Kürdistan’da gerek Rojava’da bu kadar bastırıyor olmasının nedeni hareket için sadece üç ayının kalmasıdır. Ondan sonra mart-nisana kadar bir şey yapmazlar, zaten öne çekilmese haziran seçim dönemidir ki, Kürtlere yönelik bir hareket seçim kozu olmaktan çıkar. Erdoğan’ın başka seçenekler bulması gerekir. Kısacası bu son üç ayda hareketli günler yaşayacağız diye düşünüyorum.”
İnsansızlaştırmak için boşaltılan köyler
Türkiye’nin Zaxo’ya bağlı Perex’de gerçekleştirdiği saldırıda 9 sivil katledilmişti. Türkiye’nin bölgeyi insansızlaştırmak için bilinçli olarak sivilleri hedef aldığı belirtilirken, Zaxo’da Türkiye’nin KDP destekli saldırıları nedeniyle Kürtler ve Süryani-Asurilerin yaşadığı Ekmale, Sile, Rise, Nizdure, Şiwidin, Şilan, Barzanik, Mamisa, Keşan, Pirbal, Efilhe, Şemkurk, Şeranş (Asuri), Şeranş (Müslüman), Mergeşiş, Dereşiş, Kasrok, Deşte Teh, Dehlik, Metiva, Nurdina, Sitvilan, Busil, Bandur, Surya, Banik, Haftenin, Guruye, Kiranşe, Alişke, Levan, Bahnune köylerinin boşaltıldığı öğrenildi. Katliamın yaşandığı Perex’ın da bulunduğu alanda Türkiye’nin 17 üs, karakol, kontrol ya da gözetleme noktası var. Bu yerler, Mala Rade, Kato Sile, Göhe Molla Yahya, Kohe Raş, Mamta, Sare Gazine, Şeş Dare, Şakuli, Kavre Revasa, Molla Davatiya, Ciara Gawrik, Hamtir, Kohe Muçilya, Şiva Meze, Keniya Hiyari, Beranş ve Kalgure. Türkiye’nin bu bölgelerin de boşaltılması için sivilleri hedef aldığı belirtiliyor.