Hüseyin Deniz
Yeniden başa döndük. Ama daha kötü bir pozisyonda. Geçen Mart’tan bu yana aynı teşhis aynı ilaç. Aynı politika aynı önlem. Sonuç: Resmi rakamlara göre, pandemiden ölenlerin sayısı 15 Nisan 2020’de 115 kişi iken bir yıl sonra 14 Nisan 2021’de 279 oldu. Üstelik aşı yapılmasına rağmen. Öyle ki, son günlerde birçok kentte yaşanan yoğun ölümlerden dolayı cenazelerin kaldırılması için cenaze aracının bulunamadığı haberleri geliyor. Hastaneler yetersiz, doktor ve sağlık emekçisi sayısı az. Tam da ihtiyaç varken, devlet iki yıldır, toplum yerine kendi sağlığını öncelikli hale getirerek, sağlıkçı yerine bekçi ve polis kadrosunu artırdı. Çözüm olarak sunulan Şehir Hastaneleri rivayete dönüştüğü için yer yokluğu nedeniyle yaşatılabilir olan birçok insan hayatını kaybetti. Pandemi, paralı olanın kendini daha iyi koruduğu bir sürece evrildi.
Pandemi ile birlikte artan işsizlik kadar, binlerce kişi aç kalmamak için en riskli koşullarda çalışmak zorunda kaldı; tabiri caiz ise aç kalmaktansa hastalıktan ölmeyi tercih etti. Henüz pandemi döneminde çalışmak zorunda bırakılanlardan kaç kişinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği bilinmiyor. Bir kez daha kapanma, gelecek hakkındaki belirsizlikleri arttırırken, yeni bir işsiz kalma durumunun da önünü açtı. Ramazan tedbirleriyle ekmek bulma meselesi daha da zorlaşacak. Dayanma gücü iyice azalan hizmet sektöründe büyük iflaslar kapıda. Aldıkları kredileri, vadesi gelmiş çeklerini ödemeyen binlerce esnaf kara kara düşünüyor. Dile getirdikleri yedi talebe hükümetten bir yanıt gelmiş değil. Ramazan orucu kaynaklı yeni kısıtlamalara gelince; Toplu taşıma araçlarındaki yoğunluk, alışveriş merkezlerindeki kalabalıklar… Ramazan’ın ilk günün öncesinde semt pazarları ve marketlerde gözlenen hareketlilik ve yoğunluk: Kısacası ne mesafe kaldı, ne tedbir.
Emekçilerin zor zamanları
Pandeminin yol açtığı sonuçlardan biri gelir dağılımındaki makasın daha da açılması, diğeri de emekçilerin daha da güvencesiz ve fakirleşmesidir. TÜİK’in “İl Bazında Gayrisafi Yurt İçi Hasıla, 2019” araştırması gelir dağılımında kişi bazlı uçurumun yanı sıra bölgesel uçurumu ortaya koymaktadır. Ağrı’daki kişi başına gelirin, İstanbul’dakinin beşte birinden az olması bunu gösteriyor. Güvencenin yokluğu, fakirleşmenin de nedenleriden biridir. Güvence ise üçlü bir sac ayağına bağlıdır. Emekçilerin haklarını koruyan yasalar, güçlü işçi örgütlenmeleri, asgari bir adil bir dağılımı sağlayacak mali ve sosyal politikalar. Mevcut durumda bunların hiçbiri yok. Emekçiler aleyhine yasal düzenlemelerde artış da bundan kaynaklı. KHK’ler ile işten atma en somutu. Sendikaların çok zayıflamış olması da buna zemin hazırlıyor. Pandemi ile birlikte durum daha da kötüye evrildi. İktidar, işverenlere işgücü sağlamada verdiği destekler yetmezmiş gibi, bir de işten çıkarmaların önünü açacak yeni imkanlara imza attı. Pandemi nedeniyle işten çıkarmaları yasaklayan İş Kanunu’nun “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı 25/2 maddesini, istisna kapsamına alarak sermayenin elini rahatlattı. Buna son olarak 9 yeni istisna daha eklendi. Kod-42 ile Kod-50 olarak adlandırılan bu maddeler, işverenin elini oldukça güçlendirmiş bulunuyor. Tekirdağ Çorlu’daki Bel Karper fabrikasında olay bunu doğruluyor. İşyerinde yetki alan Tek Gıda-İş’i tanımayan işverenin, sendika baş temsilcisini Kod-29’la işten atması, 12 işçiyi de ücretsiz izne çıkarmasında olduğu gibi. Lüleburgaz’daki Ak Nişasta AŞ’de durum aynı. İşveren, sendika örgütlemesi sonrası 7 kişiyi Kod-29 ile işten attı. Her iki işyerinde de işçiler bir aydır direnişti. İktidarın yarattığı bu imkanla SGK verilerine göre “Kod-29” ile işten çıkarılanların sayısı 2020 yılında 176 bin 662. Sonuç: İşveren işten atarken tazminat ve maliyetten, devlet de işsizlik maaşı vermekten kurtuluyor.
Patates ve yoksulluk gerçeği
Yoksullaşmanın en somut göstergesi devletin dönemsel artan ve herhangi bir yasal dayanağa dayanmayan sosyal yardımlarıdır. Bunun son yıllardaki adı soğan ve patates dağıtımıdır. Bir ara metropollerde belediyeler aracığılıyla çadırlar açarak belli bir fiyattan sebze, gıda satışı yapan iktidar, şimdi aynı kentlerde bu kez valilikler aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine patates dağıtacak. Niye Valilik? Belediyeyi kaybettiği için. Niye Patates? En ucuzu olması. 2019-2020 yıllarında kilosu 5-6 liraya çıkan patates şimdilerde 1.9-2.5 lira arasında. Peki niye Ramazan? Niye öncesinde değil? Demek, mesele yoksulluk değil. Yoksulluk olsa bunu Ramazan öncesi yapması gerekirdi. Yoksa bir erken seçim yatırımı mı? Makarna yok, patates verelim! Belediyeler dururken, gıda dağıtımına Valiliğin dahil edilmesi, ihtiyaç sahiplerine verilecek denilmesi, bir kamuoyu çalışmasını gösterir. Demek ki, iktidar kendi hanesine puan yazma niyetinde. Ancak meselenin asıl önemli yanı İstanbul’da patatese muhtaç binlerce insanın var olduğu gerçeğidir.