İnan Kızılkaya/İstanbul
Siyasal ve toplumsal açıdan yaşanan çoklu krizlerin derinleştiği Türkiye’de, iktidar varlığını sürdürmek için her türlü yola başvuruyor. Ancak bunlar çözüm olmazken etkin bir siyaset yürütemeyen muhalefet her seferinde sandığı adres olarak gösteriyor. Muhalefetin “sistem içi bir siyaset” yürüttüğünü belirten HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, “Türkiye halklarının ne faşizme ne de restorasyonculara ihtiyacı yok” dedi.
AKP’nin zayıf karnı
AKP’nin kendisinden önceki iktidarlardan farklı olarak hem iktidarını hem de devlet iktidarını ayakta tutmak için farklı yol ve yöntemler denediğini belirten Çiçek, “Bunlar halklar aleyhine karanlık, kaos dayatan hamleler. AKP dönemindeki devlet dar bir sermaye grubuna teslim edildi. Bu beraberinde de bir kriz getiriyor. Küresel kapitalist sistem ile Türkiye’nin kendi içindeki sermaye birikimi arasında çok ciddi bir savaş da var. Kaynakların, kayıt dışı kârın paylaşımıyla ilgili bir savaşı hali var. Bu savaş hali Türkiye’yi bir müdahalenin sınırında tutuyor. İçeride siyasal kriz olarak karşımıza çıkan şey de budur. Bu aynı zamanda AKP’nin en zayıf karnı olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Muhalefet gerçeği örtüyor
Muhalefetin ise sistem içi bir siyaset tarzı yürüttüğünün altını çizen Çiçek, “AKP-MHP’ye karşı muhalefet yaparken gerçeğin örtücülüğüne soyunan bir muhalefet anlayışı var. Sadece bunu AKP’nin kirliliği olarak açıklamak, ulus devletler dünyasının gerçeğini de örtbas etmek demektir. Sadece AKP’yi köşeyi sıkıştırmaya dönük, bir devletçi dünya eleştirisi değil, AKP’yi yerinden etme üzerine kurulmuş muhalefet mantığı var. Gerçeklerin yalanlarla el değiştiği yalanın doğru olduğu bu devletler dünyasında sistem içi partiler dünyasında her şey flulaşıyor, yer değiştiriyor. Örneğin Kürt sorunu konusunda İP ve CHP Kürt halkının demokratik, özgürlükçü değerlerine küfrederek AKP’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bütün meselelerde böyle sadece hamasetle, sloganlarla yürümüyor. Aynı şey ekoloji, emek mücadelesi için de geçerli” diye ifade etti.
Can çekişen ülke
Türkiye’nin yüzyıllık kadim sorunlarını demokratik, özgürlükçü değerler etrafında çözemediği sürece krizler girdabında can çekişen bir ülke olmaya devam edeceğini vurgulayan Çiçek, “Türkiye’deki siyaset kurumu ürettiği yalanlarla sorunları hakikat zemininden uzaklaştırarak çözümsüzlüğe hizmet etmiştir. Yıllar öncesinde Sayın Öcalan’ın söylediği bir şey var. ‘Türkiye’deki Kürt sorunu aynı zamanda Türk sorunudur. Çünkü Kürdün adının konulmaması, Kürt hakikatinin tanınmaması, yalancı, hakikat zemininde uzak bir Türk inşasına neden oluyor. O yüzden Türklük sorunu var’ dedi. Halkların sorunu böyle ortaya çıkıyor. Bir ulus inşasını inkar üzerine kurarsanız sizin yarattığınız ulus hayali bir ulus olur” diye belirtti.
İkisi de aynı
AKP-MHP’nin devredilmesi üzerinden ortaya çıkacak yeni iktidarın aynı zeminden filizlenmesinin halklara bir şey kazandırmayacağına dikkati çeken Çiçek, “Faşizm ve restorasyoncular arasından bir seçenek yapmak zorunda değiliz. İki Türkçülük akımı var, biri ulusal Türkçülük diğeri İslamcı Türkçülük. İkisi de hem Türk halkına ve onun değerlerine hem de coğrafyanın kadim halklarına, inançlarına zarar verdi” dedi.
HDK’nin Üçüncü Yol önerisi
Türkiye’deki ekonomi başta olmak üzere tüm krizlerin çözümü için HDK’nin “Üçüncü Yol” önerisine değinerek şunları söyledi: “Türkiye ölçeğinde beyaz ve yeşil Türkçülüğe sıkıştırılmış siyaset ve toplumsal zemini kabul etmiyor. ‘Üçüncü Yol’ Osmanlı’nın yıkılma sürecinden bugüne kadar her türlü baskı altına alınmış, soykırıma uğramış, sömürgeleştirilmiş, yok sayılmış bütün kimliklerin farklılıkların, yaşamı üretenlerin tüm memnuniyetsizlerin hakikat yoludur. İki tekçi anlayışa, yok sayıcı, devletçi anlayışına karşı halkların demokratik ve özgürlük yoludur. Önümüzdeki 2 yılın somut mücadelesi de ne restorasyuncular ne de faşizm sloganıyla ortaya çıkan demokrasi ittifaktır.
‘Üçüncü Yol’u sadece politik, örgütsel bir ittifak olarak düşünmemek lazım. Bunu toplumsal bir ittifak olarak düşünmek lazım. Halkın kendi geleceklerini, özgürlüklerini, kendi demokratik rejimlerini ellerine alacak, direnişi ve toplumsal inşayı yan yana götürecek bir akıldır ‘Üçüncü Yol.’ Yeni dönem eğer gerçekten halkların dönemi olacaksa, özgürlüklerin, demokrasinin yüzyılı olacaksa işin gerçek sahiplerinin açığa çıktığı, kitlelerin özne olduğu bir hareket esprisiyle halkların ortak çıkarını önceleyerek bunun ilkelerini, programını oluşturarak birleşik mücadele zemininden hareket etmek zorundayız. ‘Üçüncü Yol’ demokratik halk hareketi olarak esnek zeka ve ucu açıklıkla yürütürse işimiz daha kolay olur.”