Polisiye roman türünün öncü ismi Conan Doyle’un yarattığı ana karakter Sherlock Holmes olmakla birlikte, anlatıcı Dr. Watson’ın varlığı hayati öneme sahiptir. Onunla yürüttüğü diyalog, tartışma ve ortak akıl yürütmeler olmaksızın, Holmes’un, en karmaşık vakaları dahi çözerek onca şüpheli arasından her cinayetin failini bulup çıkarması mümkün olmazdı.
Veba Geceleri’nde, İkinci Abdülhamid’in kurmaca yeğeni Pakize Sultan ile eşi Dr. Nuri karakterleri için de benzer bir durum söz konusudur. Bu yarı-aristokrat çift, birbirlerine olan aşkları yanında bir cinayeti de birlikte delil toplayarak, tartışarak ve akıl yürüterek çözmeye çalışmaktadırlar. Pakize Sultan, ablasına yazdığı mektuplar üzerinden romanın başlıca anlatıcısı sıfatıyla, Orhan Pamuk için Dr. Watson işlevini görmektedir. Eşi Dr. Nuri ile hayali Minger adasının Valisi Sami Paşa arasındaki sürtüşme, üzerinde akıl yürütecekleri ilk sorun olacaktır. Biri sarayın damadı, öteki Osmanlı’nın valisi iki adam, bir cinayetin nasıl çözüleceği üzerine bütünüyle zıt fikirlere sahiptir. Vali, kadim Osmanlı geleneğinin temsilcisi olarak sorunu, yakaladığı şüpheliyi itiraf ettirinceye kadar dövmek suretiyle halletmeyi savunurken Sherlock Holmes’ün takipçisi Dr. Nuri, olayla ilgili bütün verileri toplayıp bunlar üzerine akıl yürütmenin ardından şüphelilerin ifadelerini bu analize ekledikten sonra gerçek katilin bulunabileceği iddiasındadır.
Orhan Pamuk’un Veba Geceleri anlatısı içinde Sherlock Holmes polisiye romanları önemlidir çünkü Minger Adası’nda önemli bir cinayet gerçekleşmiştir. Kendisi de bir Holmes hayranı olan Sultan Abdülhamit’in adaya veba salgınıyla mücadele için gönderdiği Başkimyager Bonkowski Paşa öldürülmüştür. Bunun üzerine Dr. Nuri, hem Bonkowski’nin yerini almakla hem de cinayeti çözmede Sami Paşa’ya yardım etmekle görevlendirilir. Vali ile bir diğer anlaşmazlıkları da veba salgını ile sarsılan adada normal hayatın durdurularak karantina uygulamasının başlatılmasının gerekliliği üzerinedir. Salgın teması üzerine kurulu olan roman, bu yönüyle kritik güncel çağrışımlara açık olarak ilerler. Gerçekte bir salgın olmadığı, dış güçler tarafından kasten yayıldığı gibi komplo teorileri ve tıbbi tedbirler yerine dua ile ve şeyhlerin muskalarını takarak vebanın önlenebileceği gibi hurafeler, ada halkı arasında geniş taraftar bulmaktadır. Şeyhler, camilerin kapatılmasına karşı direnmekte, esas hedefin dinsizliği yaymak olduğunu vazetmektedirler. Şeyh Hamdullah’ın veba döneminde Cuma vaazı için toplanan kalabalık, Covid döneminde Ayasofya’nın açılışını çağrıştırmaktadır.
Romanda anlatılan olayların güncel çağrışımları vebadan ibaret değildir. Güncel siyasetle ilgilenen çoğu okur, yakın tarihte siyasal İslamcıların iktidara gelişi, Mavi Marmara olayı, 15 Temmuz darbesi, başkanlık sistemine geçiş ve daha birçok güncel olguya göndermeler olduğunu düşünecektir.
Aynı şey, romanın geçtiği dönemde Osmanlı’nın yaşadığı olaylar için de geçerlidir. Minger Adası’nda yaşandığı anlatılan birkaç olayın 31 Mart vakasından mütareke yıllarına, oradan İstiklal harbi ve cumhuriyet ilanına kadar birçok olguyla paralellik taşıdığı gözlenebilir. Romanın kurmaca aktarıcısı Mina Mingerli de sonlara doğru bu benzerliklere değinecektir (s. 506). Bu referans ve çağrışım zenginliğinin sonucu, çok anlamlı ve çok katmanlı bir açık metin örneğidir.
(Bu metnin devamında, genel olarak Orhan Pamuk edebiyatına, özel olarak bu romana yönelik saldırgan eleştiriler ele alınacak; özellikle de Kolağası Kamil karakteri etrafında dönen tartışmaya bakılacak.)