‘Qazi Muhammed adını nasyonal Kürtlükle anmak resminin yanına nasyonal gibi ulus devletin ırkçı söylemini yazmak Kurdistan tarihine Kürt direnişçilerine ve kahramanlarına, Kurdistan şehitlerine ve en başta Qazi Muhammed’e yapılmış en büyük saygısızlık ve adaletsizlik olacaktır’
Rubar Amedi
Son dönemlerde Nasyonal Kürtler adı altında bazı oluşumlar Newroz alanlarında ve sosyal medyada Qazi Muhammed’in de posterini taşıyarak nasyonal Kürt flama ve bayraklarını milliyetçilik ile sembolize ederek güncel politik tartışmaların ortaya çıkmasına neden olmuşlardır.
Bu bağlamda nasyonalizm nedir ve Kürtler ile nasıl bir ilişkisi bağlantısı olabilir diye güncel bir durum değerlendirmesi gerekmektedir.
Nasyonalizmin fikir babası 1898 yılında Fransız teorisyen Maurice Barres’tir. Rusya’da gelişen Marksist sosyalizmi ölümcül bir hastalık ve zehir olarak değerlendirmiştir. Marksizmi liberallik ile suçlayarak nasyonal sosyalizmin kolektif milliyetçiliği geliştirmenin aracı olduğunu açıklamıştır.
Buna göre işçi sınıfı ve emekçi kesimi kendi ülkelerindeki işveren sermayedar patron kesimine değil yabancı ve dışarıdan gelen (ki özelikle Yahudi sermayedar) işverenler ile mücadele etmesi gerektiğini savunarak işçi sınıfını nasyonal milliyetçiliğe teşvik etmiştir. Âdeta yerli işveren ve patron kesiminin sömürüsünü milliyetçilik adı altında meşrulaştırmıştır.
18 ve 19. yüzyılda ulus devletler ile başlayan milliyetçilik uygarlık sahnesinde yeni olmasına rağmen ulus devletin adeta dini olarak değerlendirilip her türlü yıkımın ahlaki ve politik yozlaşmanın temel nedeni olmuştur. Bir virüs gibi toplumların kanına bulaşan bu hastalık beraberinde toplumun tüm kesimlerini etkileyerek bir toplum kırımın yaşanmasına eril cinsiyetçi ve iktidarcı bir yapının vazgeçilmez en temel argümanı olmuştur.
20. yüzyılda nasyonal milliyetçiliğin ete kemiğe bürünmüş hali İspanya’da Franko faşizmi, İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler faşizmi olmuştur.
Hitler bir röportajında sosyalizmi Alman toplumunun refaha kavuşma bilimi olarak ele alıp komünistlerin sosyalizm sözcüğünü çaldığını iddia edip “Komünizm sosyalizm değildir. Marksizm sosyalizm değildir. Marksistler terimi çalmışlar ve anlamını bozmuşlar, sosyalizmi onların elinden alacağız” dediği görülmektedir ve hatta daha sonra partisinin adını Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi olarak da değiştirmiştir. Nasyonal sosyalist teriminin yaratıcısı olan Maurice’yi kendine daha yakın görerek bu doktrini ilke olarak benimsemiştir.
Bu milliyetçi ve nasyonal zihniyet salt bir ırk üzerine dayanan diğer tüm toplumsal katmanları reddeden ve hatta toptan imha anlayışı meşrulaştıran bir ideolojidir. Yakın toplumsal tarihimizde bu yaklaşım gerek iç savaşla gerek paylaşım savaşları ile toplumları felakete sürüklemiş ve toplumun tüm gelişim nüvelerini ortadan kaldırmıştır.
İlk etaplarda kurtuluş gibi görünen ulus devlet ve milliyetçilik mantığı karakteri ve doğası itibari ile kendi içerisinde bir canavara dönüşerek kendi içindeki tüm farklılıkları tüketen tek dil, tek vatan, tek bayrak, tek din esasına dayanarak faşizmin en uç noktada gelişmesine neden olmuştur. Böylelikle milliyetçilik ve din ulus devletlerin en büyük savunma kalkanı durumuna getirilmiştir.
Nasyonal milliyetçilere göre “Ulusu oluşturan insanlar arasında aynı kanı taşımanın verdiği yakınlaşmadan kaynaklanan bir topluluk ruhu vardır. Aynı ırkın parçalarını oluşturan bu insanları bir araya toplayan şey kişisel çıkar ve yasalardan çok taşıdıkları kan bağıdır. Kişiler kendi yaşamları için bir hak talebinde bulunmazlar, ırkın çıkarlarını esas alan hukuki düzenlemelerin sağladığı olanaklar ile yetinirler. Her türlü gelişmenin temel koşulu ırkın yükselmesi ve korunması olduğundan özel ve kişisel çıkarlara hizmet eden örgütlenmelere asla izin vermezler.”
Kürtler ile nasyonalizm arasında bağ kurmak mümkün mü?
Kurdistan birinci paylaşım savaşından sonra dört parçaya bölünmüş ve sömürge bir konumuna getirilmiştir. Bu konumundan dolayı kendi kaderini tayin etme hakkı bir hak olarak benimsenmiş ve konjonktürel durum içerisinde tüm mücadeleleri bu amaç uğruna olmuştur. Zaman zaman yapılan isyanlar gerçekleşen direnişlerin ana mantığı bir ulus olabilme ve özgürlüğüne kavuşabilmedir.
İkinci paylaşım savaşından sonra ezilen ulusların ulusal kurtuluş mücadeleleri ve başarıları Kürtlerin ulus olma bilinci ve hakkını daha da kuvvetlendirerek Kürt aydınlarının her dört parçada da ulusal bilince yönelik birtakım çalışmalara ve örgütlenmelere gitmelerine yol açmıştır.
Gerek Önderliksel sorun ve gerekse de sömürgecilerin baskı ve zor uygulamaları bu konuda bir başarının ortaya çıkması önünde en büyük engel olmuştur.
Yakın tarihimizde Mahabad Kürt Cumhuriyeti ile sonuçlanan devlet olma girişimi 11 ay gibi kısa bir süre ayakta kalabilmiş, iç ve dış ihanetler sonucu Qazi Muhammed ve bakanlar kurulu İran şahı tarafından Çarçıra Meydanı’nda idam edilerek Kürtlerin devlet olma hayallerini büyük bir katliamla engellemiştir.
Tarihimizde yaşadığımız bu acı dramatik olayları tekrardan yaşamamak için artık milliyetçiliğin ulus devletin çağımız dünyasında sorunları çözen değil sorun yaratan bir yapı olduğunu bilince çıkarmamız gerekir. Ulus devlet modeli bir kurtuluş gibi görünse de günümüzde içinde olduğu sistemsel kriz ile çok daha net anlaşılıyor ki ne toplumsal sorunlara ne ekonomik sorunlara ne de özgürlük sorunlarına asla çare olamamıştır. Savaşlarla yıkımlarla ve sömürülerle sürekli kendini canlı tutarak tek kudretli güç olduğunu ilan edip alternatif demokratik sistemlere karşı vazgeçilmez olduğunun propagandasını yapmaktadır.
“Ulus devlet ne evrensel ne de yerel gerçekliği ifade eder tersine evrenselin ve yerelin inkârı anlamına gelir.” Bunun için ulus devlet modeli yerine demokratik ulus modelini esas almak tüm bu sorunların çözümünü geliştirmek ve uygulamak anlamına gelir. Demokratik Ulus, “Katı siyasi sınırlarla, tek dile, kültüre, dine ve tarih yorumuna bağlanmamış, çoğulcu özgür ve eşit yurttaşlarla toplulukların bir arada dayanışma içinde yaşam ortaklıklarını ifade eder.”
Özgür birey ve toplumun kendini ifade etme ve yaşam biçimi olarak da irade olarak da kendilerine yeni bir norm bulma hayat bulma imkânı sağlamaktadır. Ortadoğu coğrafyası bunun için en ideal olandır.
Nasyonal ulus devlet mantığı tüm toplulukları inkâr ederken, özgür birey ortak yaşam önünde en büyük engel iken halen kendisi ve varlığı kriz olan ulus devlet sistemini savunmak ne kadar mantıklı tüm sorunların ana kaynağı bu sistem iken bu canavara dönüşen sistemi kurtuluş olarak ele almak ve buna sarılmak ne kadar mantıklı.
Kürtlerin yaşadığı coğrafyada tüm etnik azınlıklar ile bir arada ve beraber yaşamanın tek alternatifi demokratik özerkliktir. Hiç kendimizi kandırmayalım. Kürtler adına kurulacak bir ulus devletin Türkiye’den Irak’tan, İran’dan, Suriye’den hiçbir farkı olmayacaktır. Doğası gereği ve teklik esasına dayanma zorunluluğu gereği zalimliği esas almaktan öteye geçemeyecektir.
Kurdistan’da Kürt olmak her şeyden önce yurtsever olmaktır. Kürtçe bunun tam olarak karşılığı Niştimanperverliktir. Yani toprağını halkını ve ülkesini sevmektir. Kürdistan’da yaşayan sadece Kürtler değildir. Bu topraklar Êzidî’nin Asuri’nin Keldani’nin ve Ermeni’nin de toprağıdır, yaşam alanıdır. Bir Kürt yurtseveri olarak onlar da bu toprakların yurtseverleridir, yaşayanıdır, can verenidir.
Kim Aram Tigran’ın, kontralarca katledilen Süryani Mihail Bayro’nun, yaşamını yitiren yüzlerce Êzidî gençlerimizin ve komutanlarımızın yurtsever olmadığını iddia edebilir. Nasyonal bir fikir asla bunlara yaşam hakkı tanımayacaktır. Hiçbir statü tanımayacaktır. Öyle değil deniliyorlarsa ulus devletin ana mantığına açıp bakalım tekçi zihniyetten başka nasıl bir yaklaşım sergileyecek ki, aksi bir durumun olması kendini reddetmek ve inkârı anlamına gelir. Bunun için diyoruz ki; Kürtler ile beraber yaşamak isteyen halkların idealleri demokratik ulus ve demokratik özerklikle mümkündür. En ideal çözüm halkların ortak yaşamı ve ortak harekâtıdır. Nasyonal bir mantık ve nasyonalizm asla buna çözüm değildir.
Bu bağlamda Qazi Muhammed adını ‘Nasyonal Kürtlük’le anmak resminin yanına nasyonal gibi ulus devletin ırkçı söylemini yazmak Kurdistan tarihine, Kürt direnişçilerine ve kahramanlarına, Kurdistan şehitlerine ve an başta Qazi Muhammed’e yapılmış en büyük saygısızlık ve adaletsizlik olacaktır.