Aziz Oruç/Hewlêr
HDP Hakkari Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Leyla Güven PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için Diyarbakır Cezaevi’nde 8 Kasım 2018’de başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevinden 13 gün sonra HDP Üyesi Nasır Yağız Hewlêr’de açlık grevine başladı. HDP Hewlêr Temsilciliği’nde başlayan açlık grevinin üzerinden önce saatler, sonra günler, haftalar ve aylar geçti. Açlığa karşı 150 günlük direnişinde çok şey sığdırmış Yağız.
Gözlerindeki parıltı hissediliyor
Yağız ile 150 günlük mücadelesini konuşmak için Süleymaniye’den Hewlêr’e gittim. HDP temsilciliğinden içeri girdiğim ilk andan itibaren gözlerim Yağız’ı aradığı sırada elinde değnekten güç alarak bana doğru geldiğini gördüm. İncecik bedeniyle bana doğru geldiğinde gözlerinde parıltıya şahit oldum. Yağız ile birkaç dakika sohbet ettikten sonra odasına dinlenmeye çekiliyor. Bu yazıyı yazmadan önce Yağız ile 2 günden fazla süre zaman geçirdim ve neredeyse Yağız’ın her anına tanıklık etmeye çalıştım.
Yaşadıklarını, paylaşımlarını, zor anlarını, sohbetlerini, sağlık sorunlarını dinledim. Yağız ile geçirdiğim anlardan tuttuğum notlar, kendisiyle yaptığım görüşmeler, ilk günden beri yanında olanlarla yaptığım görüşmelerin ışığında Yeni Yaşam Gazetesi’ne bu yazıyı yazmaya karar verdim. Yağız, artık çok daha az uyuyor, daha az duyuyor, ışığa daha fazla duyarlı, gözleri çabuk yoruluyor, bir gözünde görme kaybı var ve neredeyse hiç okuyamıyor. Vücudu artık yeni duruma uyum sağlamaya çalışıyor.
Mide bulantıları, acımasız baş ağrıları, kalp ritminde bozukluk, hiç olmadığı kadar düşen tansiyonu, dizlerindeki ağrılar ve daha birçok rahatsızlık. Yağız’ı ziyaret eden siyasetçiler, yetkililer, kimi zaman sanatçılar, aktivistler, yurt dışından heyetlerin yanı sıra ilk günden bu yana sık sık ziyaret edenler arasında Mele Abdulselam Barzani de bulunuyor. Mesud Barzani ile amca çocukları olan Abdulselam Barzani, 75 yaşında olmasına rağmen çoğu zamanını eylem yerinde geçiriyor.
Başucunda Öcalan!
Ziyaretlerin yapıldığı salonda Yağız’ın sağlığı için tehlikeli olduğu için zamanın çoğunu odasında geçiriyor. Yağız’ın yattığı yatağın hemen başucunda Öcalan’ın posteri, cezaevinde yaşamına son veren Zülküf Gezen’in resmi bulunurken, artık okuyamasa da yatağının sağ tarafında kitapları, her gün kendini tarttığı bir baskül, sol tarafta ise kendisine gelen hediyeler bulunuyor. Ayrıca her zaman Yağız’ın başucunda ve yanında ayırmadığı değneği bulunuyor. Değneğinin ucunda ise Batman’da bir ailenin Yağız’a uğur getirsin diye elle ördüğü küçük iki çorap bulunuyor. Yağız, “Uğurum” dediği bu çorapları değneğin ucuna bağlayarak, her an kendisiyle gezdiriyor.
Annesinin duymasını istemiyor
İki günlük süre içinde Yağız’ın yaşama olan tutkusuna, umuduna, her şeye rağmen gülmesine, asla pes etmemesine, çoğu zaman acı çekmesine rağmen bunu çevresine yansıtmamasına tanıklık ettim. Yağız, gün içinde kendini iyi hissettiğinde telefonla Strasburg’taki açlık grevindeki eylemciler, Leyla Güven ve Batman’da bulunan annesiyle telefonla konuşuyor. Yağız’ın annesi ara ara Hewlêr’e gelip, Yağız’ın yanında kalıyor. Yerel seçimlerden dolayı annesi Batman’a döndü. Yağız, çoğu zaman yaşadığı sağlık sorunlarını annesine anlatmıyor ve annesinin de duymasını istemiyor.
Bitmeyen geceler
100’üncü güne kadar da belli saatlerde uyuyabildiğini anlatan Yağız, artık günde en fazla 2-3 saat yatabildiğini anlatıyor. “Sabah 5’lere kadar yatakta dönüp duruyorum” diyen Yağız, çoğu zaman sabah saat 04.00-05.00’te yatabildiğini ancak bazen hiç yatamadığını belirtti. Yağız, “Yatamadığım günlerde çok halsiz ve bitkin oluyorum” dedi.
Beni ayakta tutan….
Yaşadığı tüm bu sağlık sorunlara rağmen asla dirayetini kaybetmeyen, mücadelesinden asla geri adım atmayan Yağız, “ Beni bu süreçte ayakta tutun B1 vitamini ya da aldığım şerbet, su, şekerli su değil, beni ayakta tutan Sayın Öcalan’dır, halkımızın direnişidir” diyor.
Zaferin kokusunu alıyorum
Yağız, “Her geçen gün kendimi bu eylemde daha iyi görüyorum. Bu eylemde kendimi daha çok yaşıyorum, bütünleşiyorum. Sayın Öcalan’a sahip çıkmalıyız. Aslında Öcalan’a sahip çıkmak, kendimize sahip çıkmaktır. Öcalan’sız bir yaşamı kabul etmiyorum. Onsuz bir yaşamın da olacağına inanmıyorum. Bu uğurda canımızı feda etsek de, kör olsak da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Belki biz öleceğiz ama halkımız özgür bir yaşama kavuşacak. Her şeye rağmen zaferin kokusunu alıyorum” dedi.
Beni enfeksiyon öldürmeyecek!
Yağız, “Doktorlar çoğu zaman enfeksiyon kapmamam için dikkat etmemi istiyorlar. Ben de elimden geldiği kadar dikkat etmeye çabalıyorum ama şunu da belirtmek istiyorum beni enfeksiyon öldürmeyecek beni bir tek halktan kopukluk öldürür, Sayın Öcalansız bir yaşam öldürür. Evet açım. Bu açlığımı da halkımızın direnişiyle ve Öcalan’ın varlığıyla gideriyorum. Beni doyuran budur” diyerek, kararlığını ortaya koydu.
Ölüm orucunu düşündüm
Cezaevlerinde tecride karşı yaşamlarına son veren Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam ve yaşamına son veren diğer tutsakların kendilerine çok şey anlattığını belirten Yağız, “Cezaevinde tutukluların yaşamlarına son verdiği eylemlerin ardından yaşadıklarımı anlatamam. Her eylemden sonra Leyla Güven ile konuşuyordum. Tutukluların eylemlerin ardından eylemin dozajını artırmak istedim. Ölüm orucuna kendimi önerdim, açıkçası ölüm orucunu düşündüm” dedi.
‘Halk iradesini gösterdi’
Son olarak 31 Mart seçimlerin ilişkin ise Yağız şunları söyledi, “Seçimlerde de halkımızın açlık grevleri, tecride karşı yaşamlarına son veren tutsakların etrafından kenetlendiğini gördük. Sandığa giden halkımız Erdoğan’ı düşürdüler. Tüm baskılara rağmen halk iradesini ortaya koydu.”
Etrafındakilere moral veriyor
Yağız’ın açlık grevine başladığı günden beri bir an olsun yanından ayrılmayan HDP Yöneticisi Mizgin Ari de 150 günlük süre içinde yaşadıklarını ve gözlemlerini bizimle paylaştı: “150 gündür Yağız ile her an beraber kalıyorum ve her an kendisi çevreye moral vermeye çalışıyor. Fiziki olarak çok zorlanıyor. Aslında Nasır’ın hep fiziği ile yürüttüğü bir savaş var. Gözleri kararıyor, kasları eriyor. Şimdiye kadar 19 kilo vermiş. Tansiyonu düşüyor, gece sabaha kadar uyuyamıyor, sese karşı çok hassas, sürekli baş ağrısı çekiyor, kalbinde ritim bozukluğu var. Sabah uyandığında ayaklarını 3 saat boyunca hissedemiyor. Yine de yaşadığı bütün bu sağlık sorunlarına rağmen etrafına büyük bir moral coşku veriyor Nasır. arkadaş 70’inci güne kadar da her gelen misafiri ayakta karşılıyordu, her ziyaretine gelen ile özel ilgilendi hep moralini motivasyonunu güçlü tutuyordu.”