Diyarbakır Cezaevinde tutuklular neden işkenceye maruz kaldılar; işkence yapanlar hangi zihniyetteydiler bunlar çok iyi ortaya konulmazsa, helalleşme bu gerçeklik üzerinde yapılmazsa hiçbir anlamı olmaz. Türkiye’de zaman zaman söylenen güzel laflardan öteye gitmez. Erdoğan bir zamanlar Ahmet Kaya’dan özür dilemişti; bir daha böyle şeylerin olmayacağı bir Türkiye yaratacağız dedi. Ama şimdi bir değil, binlerce Ahmet Kaya olayı var. Çünkü Ahmet Kaya olayını ortaya çıkaran zihniyet ortadan kaldırılmamış
Dr. Hayri Hazargöl
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu son zamanlarda bazı çıkışlar yapıyor. En son “helalleşeceğiz” dedi. “Helalleşeceğiz” dediği konular Türkiye tarihinin en önemli konuları ve siyasi olayları oluyor. Bu açıdan çok iddialı bir konuyu gündemleştirdi ve kendini taahhüt altına koydu. “Helalleşeceğiz” dediği konuların tümüne yakını Türkiye’nin temel siyasi konuları. Dolayısıyla temel demokratikleşme konuları. Bunlar içinde Diyarbakır Cezaevi ve Roboski de var.
12 Eylül faşizmi deyince akla Diyarbakır Cezaevi gelir. Kendisini demokrat ve insan haklarından yana ve 12 Eylül karşıtı olarak gösterenler Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkenceleri gündemleştirirler.
Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceler üzerinden 12 Eylül mahkum edilir. Kemal Kılıçdaroğlu da Diyarbakır Cezaevi’nde işkence görenlerle helalleşeceğiz diyerek Kürt halkı ve demokrasi güçleri üzerinde olumlu bir etkide bulunmak istemiştir. Tabi ki bunlardan söz etmesi önemlidir. Ancak daha da önemli olan Diyarbakır Cezaevi’nde işkencelere neden olan Kürt inkârına karşı gerçek anlamda mücadele edecek mi?
Kürt halkına düşmanlık anlamına gelen, sadece Türklüğe dayandırılan ulus devletten vazgeçilip çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı bir Türkiye gerçekliği temelinde bir devlet anlayışı, toplumsal, kültürel ve siyasal yaşam savunulacak mı? Kürt kimliğinin, kültürünün ve ana dilinin varlığı yasalarda kabul edilip özgürce gelişimi önünde engeller kaldırılacak mı? Kılıçdaroğlu bunları doğru buluyor ve mücadelesini verecekse bu helalleşme olur. Yoksa Diyarbakır Cezaevi’nde işkence yapılmıştır; özür diliyorum demek bir helalleşme değildir.
Öyle bir Türkiye yaratılmalı ki, bir daha Diyarbakır Cezaevleri, Mamak ve Metrisler olmasın. Bir daha Roboskiler yaşanmasın, bir daha Sivaslar, Maraşlar olmasın. Kürt sorununu tam olarak çözmüş; Alevi sorununu tam olarak çözmüş bir Türkiye mücadelesi vermek önemli. Din ne iktidara alet edilmeli ne de devlet dine karışmalı. Din tamamen inanç özgürlüğü alanı olmalı.
Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklular neden işkenceye maruz kaldılar; işkence yapanlar hangi zihniyetteydiler bunlar çok iyi ortaya konulmazsa, helalleşme bu gerçeklik üzerinde yapılmazsa hiçbir anlamı olmaz. Türkiye’de zaman zaman söylenen güzel laflardan öteye gitmez.
Erdoğan bir zamanlar Ahmet Kaya’dan özür dilemişti; “bir daha böyle şeylerin olmayacağı bir Türkiye yaratacağız” dedi. Ama şimdi bir değil, binlerce Ahmet Kaya olayı var. Çünkü Ahmet Kaya olayını ortaya çıkaran zihniyet ortadan kaldırılmamış; bir daha bu tür şeylerin olmayacağı Türkiye mücadelesi verilmemişti. Tayyip Erdoğan’ın söylemleri sadece siyasi istismar olarak söylenmiş sözler olarak kalmıştır.
Kılıçdaroğlu böyle söylemiştir demiyoruz. Ancak Kürt halkının kimlik, dil, kültür özgürlüğünü ve Kürtlerin bulundukları alanda kendi kendilerini yönetmesi sağlanmazsa Diyarbakır Cezaevi ile helalleşme gerçekleşmiş olunmaz. Bu açıdan Kılıçdaroğlu helalleşecekse bunun nasıl olacağını iyi bilmeli. Eğer Kürtlerin yaşamında köklü değişikliklere yol açan yeni bir Türkiye programı yaşama geçirilmezse Diyarbakırlardan daha kötü durumlar ortaya çıkar. O zaman zindanlarda PKK’lilere işkence yapılmıştı; şimdi ise işkenceler sürdüğü gibi cesetlerle bile oynanıyor. Neden?
Kürt sorunu çözülmediği için. Dolayısıyla Diyarbakır, Roboski ve Kürtlere yapılanların son bulması için Kürt sorununun demokratik siyasal yollardan çözülmesi gerekir. Bu, aslında tüm Kürtlerle helalleşme anlamına gelir. Türkiye’nin esas ihtiyacı bunadır. Kürt sorunu çözüldüğünde Kılıçdaroğulu’nun helalleşme olarak ifade ettiği hiçbir şey bir daha Türkiye’de gerçekleşmez.
Helalleşme olarak belirtilen konuların çoğunluğu siyasi konularsa o zaman Türkiye’de siyasi anlayışın değişmesi gerekir. Yoksa tek tek helalleşme ile bir yere varılamaz. Sadece iyi niyetli sözlerden ibaret kalır. Zaten belirtilen konular Türkiye siyasi tarihinin her dönemini kapsamaktadır.
Bu açıdan Türkiye’nin temel siyasi anlayışının değişmesi gerekir. Bunlar da esas olarak Kürt ve Alevileri ilgilendirmektedir. Çünkü bu çözülmeyen iki sorun tüm siyasi, toplumsal ve kültürel alanda yaşanabilecek tüm olumlu gelişmelerin önünde engel olmaktadır.
Kılıçdaroğlu helalleşme konusunda bir önemli olayı dile getirmemiştir. Bu da 1937-38’de Dersim’de yaşananlardır. Sabri Çağlayangil’in Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği röportajda Dersimlileri mağaralarda nasıl zehirlediklerini anlatır. Bu açıdan Dersim Tertelesi de temel helalleşme konularından olmalıdır.