On beş aydır süren Covid-19 salgını Saray Rejimi için adeta “Allah’ın lütfu” oldu. Siyasal yasaklar, toplumsal özgürlük alanı kısıtlamalarının bahanesi olarak salgını kullanan AKP, Covid-19’un etinden, sütünden, yününden sonuna kadar faydalandı. Siyaset alanında AKP-MHP’ye lebalep toplantıların serbest olduğu, muhalefete muhalefet etmenin haram sayıldığı günleri hâlâ yaşamaya devam ediyoruz.
Sokağa çıkma yasakları, sosyal kısıtlamalar, lokanta, kafe, bar, kahvehane vb. hizmet sektöründeki işletmelerin idari kararla kapatılması küçük esnafta tam anlamıyla yıkım yarattı. Diğer yandan market zincirleri, büyük tekeller sermayelerine sermaye kattılar. “Evde kal” kampanyalarının yürütüldüğü günlerde işçiler hıncahınç dolu toplu taşım araçlarında, kalabalık yemekhaneler kesintisiz çalıştılar. Üç haftalık “tam kapanma” kararında bile milyonlarca işçi, istisna uygulanmadan çalıştırıldı. Covid-19’u olanağa çeviren büyük sermaye grupları, yasak olmasına rağmen kod-29 toplu işten çıkarmalar gerçekleştirdiler. Grevler, eylemler, sendikal faaliyetler virüsten istifade edilerek anında yasaklandı.
Özellikle hizmet sektöründe işletmeler kapalı kaldıkları süreçte kira, stopaj ve diğer vergileri vermeye devam ettiler. İçkili işletmeler ve kafelere yönelik saplantısı olan iktidar onların iflası için elinden geleni yaptı. Bar ve kahvehane ruhsatı olanlar on beş aydır kapalı kaldılar. Bar ruhsatı olanlar 1 Haziran’dan sonra da kapalı kalmaya hâlâ devam edecekler. Büyük şehirlerin işlek cadde ve sokaklarında dizi dizi iflas etmiş dükkânlar sıralanıyor. Kapanan her işletme işsizler ordusuna yeni neferler ekliyor. Her gün intihar eden esnaf ve işsiz insanların haberlerini duyuyoruz. AKP’li Akdeniz Belediye Başkanı’nın intiharların ekonomiyle alakası olmadığını iddia ederken söylediği “Ekonomiyle alakalı intihar olmaz. O zaman ülkenin yarısı intihar etsin” şeklindeki sözü ekonomik durumu özetlediği gibi, AKP’lilerin halkın yarısının neden hâlâ intihar etmediğine şaşırdığını da ifşa etmiş oldu. Zira yoksulluktan öte, açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan milyonlarca insan var.
AKP’nin ve rejimin başkanı RTE, ısrarla esnafa büyük destek verdiklerini, asla mağdur etmediklerini söylüyor. Havuz medyasının her Allah’ın günü “emekliye müjde” haberi vermesine benzer biçimde “esnafa müjde” üstüne müjde açıklıyor. Nasıl ki, rejimin “Gaz çıkardık, petrol bulduk” müjdeleri akaryakıt zammı olarak vatandaşa dönüşü varsa, esnafa verilen destek sözleri esnafın sırtındaki yükü arttırıyor. 750 liralık komik “kira desteği” sözünü bile çıkardığı dolambaçlı yönetmelikle vermemeyi başaran, 5 bin lira hibe sözünü türlü hilelerle yerine getirmeyen, “esnafa nefes kredisi”ni hem yüksek faizle hem de devlete olan borçların ödenmesi koşuluyla veren hilebaz Saray Rejimi karşısında esnaf şaşkın. Birikmiş kira, vergi ve banka borçları içinde dükkânını kaybetmekle kalmayıp, evini ve arabasını bankalara kaptırmakla yüz yüze olan esnafa RTE’nin “Nankörlüğün sonu yok” demesi tam bir soğuk duş etkisi yarattı.
Düne kadar vatan, millet, Sakarya edebiyatı sonucunda Saray Rejimi’nin etkisinde kalan esnafın büyük çoğunluğu kendi yaşadığı gerçek ile havuz medyasında anlatılan masalın aynı olmadığını görüyor. İhale şampiyonu beşli çeteye verilen destekleri, vergi affını izliyor ve aylardır kapalı olan dükkâna ödediği vergilerin dekontunu elinde tutuyor. “Nankörlüğün sonu yok” sözü duyan esnaf dün sandıkta lambanın altına bastığı “evet” oyundan pişmanlık duyuyor. “Lüzumsuzsa söndür” sözü zihinlerde daha yukarılara çıkıyor. Saray Rejimi’nin üzerine doğru bir cisim yaklaşıyor.