“Ben, tüm insanların uyum ve eşit fırsatlara sahip şekilde beraberce yaşadığı, demokratik ve özgür bir toplum idealini benimsedim. Bu, uğrunda yaşamak ve ulaşmak istediğim idealdir ama gerektiğinde bunun uğrunda ölürüm de.’’
***
Tarihe damgasını, hayata mührünü basmış öyle kişiler vardır ki; mücadele deyince, barış, özgürlük ve adalet deyince hemen kendini duyumsatırlar. Onlar hayata ve insanlığa kattığı değerlerle her dem düşünce dünyamızı zenginleştirir, umuda can suyu olurlar… İşte yazının girişindeki sözlerin sahibi; dünya üzerinde ırkçılıkla mücadelenin sembol isimlerinden olan Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela bunlardan biridir. Mandela; 100. doğum yılında dünya genelinde çeşitli etkinliklerle anılıyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler de Mandela anısına düzenleyeceği dünya barışının ele alınacağı ve birçok ülkenin temsilcilerinin katılacağı üst düzey bir ‘Barış Zirvesi’ ile 100. doğum gününü kutlayacak.
***
Mücadeleyle, zorluk, yoksulluk ve hapislerle geçen bir ömür onunkisi…Bir kabile liderinin oğlu olarak dünyaya gelen Mandela, hayatını beyaz üstünlüğünü öngören Apartheid rejimine karşı mücadele etmeye ve ülkesinde siyah beyaz ayrımı olmadan toplumun tüm bireylerinin eşit haklarla yaşayabileceği özgürlük davasına adadı. 27 yılını demir parmaklıklar arasında geçirdikten sonra artan dış baskılar sonucu 11 Şubat 1990’da serbest bırakıldı. Mandela, Güney Afrika’da ırkçılık ve ayrımcılığa dayalı yönetimi sona erdirerek ülkenin seçimle iktidara gelen ilk siyah başkanı olmuştu. Mandela, her kesimden Güney Afrikalının katıldığı seçimden sonra Hristiyan, Müslüman, Yahudi ve Hinduların desteğiyle görevine başladı. Daha sonda yaşamını sosyal sorumluluk projelerine adayan Mandela, ülkedeki yoksulluğun temel sebebi olan ve oğlunun ölümüne yol açan AIDS ile savaştı ve vakfı aracılığıyla Güney Afrika’nın her alanda ilerlemesi için çalışmalarına devam etti.
***
Güney Afrika’da Madiba ismiyle “Ulusun Babası” olarak görülen Mandela, anti-sömürgeci ve anti-ırkçı görüşü ve mücadelesiyle uluslararası düzeyde beğeni topladı. Nobel Barış Ödülü, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere 250’nin üzerinde ödüle değer görüldü. Mandela’nın mücadele ettiği Apartheid rejimine karşı kin ve nefret beslemek yerine zafer kazandıktan sonra ülkedeki beyazları da kucaklaması, tüm dünyanın liderliğine duyduğu hayranlığın en önemli sebebi olarak gösteriliyor.
Yıllarca küçücük bir hücrede yaşadıktan sonra salıverildiğinde söylediği şu sözler nasıl bir lider olduğunun göstergesi olmaya yeter herhalde: “Beni özgürlüğe kavuşturacak kapıdan geçerken, öfkeyi ve nefreti geride bırakmazsam, hapiste kalmaya devam edeceğimi biliyordum.” Aslında her sözü büyük meşakkatlerden ve deneyimlerden süzülmüş birer aforizma gibidir. Yazının devamını bu sözlerden birkaçıyla getirmek isterim:
-Hayatta ki en büyük zafer hiçbir zaman düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.
-Kadınlar bütün baskı ve zulüm zincirlerinden kurtulmadıkça özgürlükten bahsedilemez.
-Düşmanınla barış yapmak istiyorsan, onunla beraber çalışmalısın. Sonra arkadaş olacaktır.
-Cesaretin korkusuzluk değil, korkuyu yenmek olduğunu öğrendim. Cesur adam korku hissetmeyen değil, korkusunu fetheden insandır.
– Bağımsız zihinleri olan dostları severim, zira sizin sorunları bütün açılardan görmenizi sağlarlar.
– Özgür olmak, sadece birisinin zincirlerini kırması değildir ancak başkalarının özgürlüğünü artırmak ve başkalarının özgürlüğüne saygı duyacak şekilde yaşamaktır.
***
Mandela insanlığın özgürlük ve barış mücadelesinde 100 yaşında bir delikanlı gibi yaşıyor.