Şêx Said ve arkadaşlarının idam yıldönümü nedeniyle düzenlenen panelde konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren: ‘Bu devlet tek devlet, tek dil, tek din üzerine kuruldu. Her iktidar aynı yargılamaları devam ettiriyor. En yakın tarihi örnek ise Recep Tayyip Erdoğan’dır
Şeyh Said Derneği, Şêx Said ve 46 arkadaşının idam edilişlerinin 97’inci yıldönümüne ilişkin Diyarbakır Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak, görevden alınarak yerine kayyım atanan Ergani Belediye Eşbaşkanı Ahmet Kaya, Sosyolog ve HDP eski milletvekili Seher Akçınar Bayar, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ile Şêx Said’in torunu Diyadin Fırat katıldı.
Panel de ilk olarak söz alan Şêx Said Derneği Başkanı Kasım Fırat, Şêx Said ve arkadaşlarının idam edilmesinin yıl dönümünü “Kara gün” olarak tanımladı. Fırat, “Şêx Said’i de arkadaşlarını da iyi tanımalı ve önümüzde ışık olarak tutmalıyız” dedi.
Sonrasında konuşan Şêx Said’in torunu Diyadin Fırat ise Şêx Said’in kendi topraklarındaki sorunlara karşı kulak kapatamayacak biri olduğunu söyleyerek, “Şêx Said hak ve hukuk için başkaldıran biriydi” diye konuştu.
‘Yargı 1920’den beri bağımlı’
Devamında söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ise İstiklal Mahkemeleri sürecinden bugüne yargılama süreçlerini anlattı. Eren, “Bugün tarihi ve kara bir gün. Türkiye de hukuktan bahsetmek için Cumhuriyetin kuruluş tarihine gitmek lazım. Eskiden ve şimdi ki yargılama biçimlerini kıyaslamak lazım. Türkiye’de bağımlı yargı pratiğini incelemiştim. Bu durum 1920′ de başlıyor. Bağımlı yargı dediğimiz şey, her süreçte devleti koruyan ve yargıyı kalkan olarak kullanan yargıdır. Bu devlet tek devlet, tek dil, tek din üzerine kuruldu. Her iktidar aynı yargılamaları devam ettiriyor. En yakın tarihi örnek ise Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kendisi de devlet mahkemelerinde yargılandı” dedi.
İstiklal Mahkemeleri
Bağımlı yargıdan en çok etkilenenlerin her zaman olduğu gibi Kürtler olduğunu belirten Nahit Eren şöyle devam etti: “Bağımlı yargı siyasetle birlikte hareket eden yargıdır. Bu yargıdan da en çok etkilenen her zaman olduğu gibi yine Kürtler oldu. İstiklal Mahkemeleri 1920’de kuruldu ve bunlar askeri mahkemelerdi. Yasama, yürütme ve yargı yetkisinin Mustafa Kemal’e verilmesi de, bağımlı yargının ilk örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Cumhuriyetten sonra ise istiklal mahkemeleri yeni bir şekil alıyor. Bir taraftan Kürtleri diğer taraftan tarikatları hedef alıyor. Diyarbakır’daki Şark İstiklal Mahkemesinin kuruluşu; 12 Mart 1925’tir. Öncesinde böyle bir mahkeme yoktu. 4 kişiden oluşan bir mahkeme kuruluyor. Bunların mahkeme olduğunu söyleyemeyiz. Uğur Mumcu, cumhuriyetten sonraki mahkemeleri anti demokratik infaz kurumları olarak tanımlıyor. Amaç belli; muhalif olan herkese bir cezalandırma yeri olarak görülüyor.”
Seher Akçınar Bayar: Ulusal bir hareket olduğunu düşünüyorum
Sosyolog ve siyasetçi Seher Akçınar Bayar da, Şêx Said hareketinin sosyolojik boyutu üzerine konuştu. Şêx Said hareketinin tarihçiler ve toplum tarafından ‘Dini mi yoksa milli mi” tartışmalarının çokça yapıldığını hatırlatan Bayar, “Şêx Saîd hareketi içerisinde yer alan kişilerin ideolojilerine baktığımız zaman, hem dini hassasiyetleri olan hem de mili karaktere sahip kişilerden oluştuğunu görüyoruz. Birçok tarihçinin araştırmalarında da, Şêx Saîd hareketinin Kürt halkının haklarının yok sayılmasına karşı çıkan bir başkaldırı olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Ben de Şêx Saîd hareketinin dini ve milli düşüncesine sahip insanları bir fikir etrafından buluşturan ulusal bir hareket olduğunu düşünüyorum” dedi.
Panelde son olarak görevden alınarak yerine kayyum atanan Ergani Belediye Eşbaşkanı Ahmet Kaya da Türk devletinin Şêx Saîd isyanıyla birlikte Kürtleri birbirinden ayrıştırma politikalarını geliştirdiğini, günümüzde de aynı politikaların devrede olduğunun altını çizdi.
DİYARBAKIR