4 Kasım Pazartesi günü Diyarbakır 7.Ağır Ceza Mahkemesi’nde, çocuklarının önünde ve 14 kurşunla, boşanmak istediği hekim kocası Mesut Issı tarafından öldürülen Avukat Müzeyyen Boylu davasının 2. celsesi gerçekleşti. Katil kendisini ne yapıp edip ruh ve sinir hastalıkları hastanesine sevk ettirdiği için duruşmaya gelmedi. Diyarbakır Barosu üyesi meslektaşları Müzeyyen Boylu için Çanakkale, Hakkari, Hatay, Isparta, Muğla, İstanbul, Sinop, Van, Urfa, Ankara, İzmir, Batman, Şırnak, Tekirdağ, Isparta, Bursa, Trabzon, Adıyaman, Mardin, Kocaeli baroları olmak üzere çok sayıda şehirden avukatlar, Diyarbakır Barosu avukatları ile birlikte duruşmada hazırdı. Sinop Barosu’nun kadın başkanı Av. Hicran Kandemir de duruşmadaydı.
Duruşmada öğrendik ki, ilk celsede salondan çıkarken Müzeyyen Boylu’nun yakınlarına tehditler savuran ama bu tehditleri savurabilecek kadar cümle kurabildiği halde, ‘ruh halinin iyi olmamasını‘ gerekçe göstererek ilk celse savunma yapmayan sanık Mesut Issı, celse arası avukat aracılığıyla yargılamanın naklini talep etmiş, bu talepte ise Ceza Muhakemeleri Kanunu’na aykırı biçimde ‘kamu güvenliğine’ dayanılmıştı. Mahkeme ise yasaya aykırı ve temelsiz bu talebi kabul edip, değerlendirme yapılmak üzere başsavcılığa göndermiş. Ancak davanın avukatları beyanlarında şu hususları ısrarla vurguluyorlar. ‘CMK md.19 gayet açıktır ve kamu güvenliğine dayanılarak taraflar talepte bulunamaz, bu talebi ancak ve ancak Adalet Bakanlığı dile getirebilir ve nakil bakanlıkça Yargıtay’dan istenir’ diyorlar. Fakat mahkeme başkanı bu açık hükme rağmen usulsüz bir işlem yaparak aslında dosyadan kurtulmak istediğini açık ediyor. Avukatların itirazına ise ‘yorum farkı’ diyor. Yargılamadaki usulsüzlükler bununla da bitmiyor. Sanığın savunma yapmaktan kaçınması ortada iken sanığın savunmasını almadan, mahkeme tanıkları duruşmaya davet ediyor. Halbuki sanığın savunması alınmadan tanıklar dinlenemez ancak mahkeme başkanının buna da cevabı hazır. ‘Sanık ilk celse savunma yapamayacağını söyledi. Bu bir susma hakkı beyanıdır’ Oysa sanık savunma yapmayacağım demiyordu. ‘Şu an ruh halim iyi değil savunma yapamayacağım’ diyordu. Yani mahkeme başkanı yine sanıktan yana ‘yorum’ yapıyor ve usul, hukuk hak getire…
Diğer barolarla birlikte Diyarbakır Barosu’nun dahi katılma talepleri reddediliyor. Neden? Hangi gerekçe ile? Mahkeme başkanının ifade ettiği gerekçe şu; ‘Müzeyyen Boylu avukatlık mesleğini icra ederken öldürülmedi’. Pes! Oysa Avukatlık Kanunu’na göre baroların görevlerinden biri de hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalar yürütmekti. Barosunun komisyonlarında görev alan, çalışan Müzeyyen Boylu için üyesi olduğu baronun ve başka baroların katılma talepleri keyfiyetle reddedilmişti. Yani, yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi kendisine göre bir yorum daha yaparak dosyadan baroları olabildiğince uzak tutmak istemişti. Dava başka şehre de nakledilirse ne güzel olacaktı. Sessiz sedasız ve hatta sanığın haksız tahrik indirimi almasının da önünü açacak ve öldürülen kadına atacağı iftiralarla dolu bir yargılama gözlerden ırak yapılabilecekti. Usulsüzlükler bununla da bitmiyor tabii. Duruşmada söz alıp katılma talebini ifade etmeye çalışan Van Barosu Başkanı Av. Zülküf Uçar’ın beyanının tamamlamasına izin verilmediği gibi ne baro başkanının talebi duruşma tutanağına geçirildi ne de mahkeme başkanının bu talebi neden reddettiği. Yani mahkeme başkanı eliyle, duruşmada gerçekleşen usulsüzlük kayıt dışı hale getirildi.
Yargıya biz feministlerin neden erkek yargı dediği ortada değil mi? Sanık sandalyesinde kadınları keyif için öldüren erkekler oturduğunda, sözü açık mevzuatı dahi tanımayan ve kendine göre yorum yapan yargı, hayatını işkence ile zindana çeviren erkeği bir şiddet anında öldürdü diye meşru müdafaa hükmünü dahi tartışmadan kadınlara ceza veriyor.
Velhasıl, Müzeyyen Boylu davasının bir diğer duruşması ise 27 Ocak saat 9’ta gerçekleşecek.