Milliyetçilik, ulusal gurur, içişlerine karıştırmama, sınır namustur vb. sözcüklerin havada uçuştuğu bu günlerde devletin Anayasası, kanunları, meclisi, mahkemeleri ilga edilip, devlet hazinesi Yağma Hasan Böreği gibi yandaşlara dağıtılıyor
Ekonomisi birkaç tarım ürününe, kara para, uyuşturucu ticaretine bağlı, sürekli askeri darbelerin yaşandığı, dış müdahalelere açık, kanun ve adalet sisteminin zayıf olduğu devletler “Muz Cumhuriyeti” olarak adlandırılıyor. Kural ve kaidenin olmadığı, defacto gelişen olayların sonradan yasaya uydurulması Muz Cumhuriyeti’nin “değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez” amentüsü. Muz cumhuriyetlerinde Anayasa fiilen askıdadır, iktidardaki “şahsın” keyfi uygulamaları yasa kabul edilerek devletin bütün kurum ve kuruluşları hizaya geçerler. Muhalefet doğal düşman sayıldığı için sürekli baskı altındadır. İktidar mekanizması içindeki siyasetçiler ve bürokratlar Tek Adamın kusurlarını örtmek için anında görevden alınır ve hatta hain ilan edilirler. Muz Cumhuriyeti’nin bakanlarının her biri ticarette bir alanı parsellemiş kişilerdir. Uyuşturucu, vergi kaçakçılığı, devleti yağmalama ve suç örgütleriyle içli-dışlı olmaları neredeyse bir kuraldır. “Siz yasa falan dinlemeyin, yapacağınızı yapın, biz ortalığı toparlarız” sözünü Muz Cumhuriyeti’nin bir bakanından duymak sıradan bir olaydır.
Pazar yerinde bir Suriyeli göçmen genç kadınla yapılan röportaj sırasında çevredekilerin, “Suriyeliler kilo kilo muz alıyor, kuaförden çıkmıyor” diyerek söze girmesi üzerine bizim de bir muz tartışmamız oldu. Tiktok uygulaması üzerinden birkaç Suriyeli göçmenin muz videoları yayınlamaları “ulusal gururumuzu rencide ettiği” için olay karakolda bitti. Göçmenlerin yasal haklarını ve kayıtlarını düzenlemekle sorumlu Göç İdaresi Başkanlığı, “provokatif muz yeme videosu çeken” on bir göçmenin gözaltına alındığını ve sınır dışı edileceklerini duyurdu. Mahkemenin yetkisinde olması gereken sınır dışı işlemine kimin karar verdiği, hangi kanuna dayandırıldığı açıklanmadı tabi. Devrimcilere, Kürtlere, muhaliflere uygulanan faşist tunç yasaları, göçmenler için “Muz Kanunu” biçiminde uygulandı. Evrensel insan hakları, uluslararası sözleşmeler ve yazılı kanunlar, “kanun, yasa dinlemeyin arkanızda ben varım” diyen İçişleri Bakanı’nın keyfine kurban edildi.
Mersin Limanı’ndan muz kolileri içinde ülkeye giriş yapan kokainleri kimin gönderdiği, kimlere geldiği sorusu henüz cevaplanmamış olması “milli gururumuzu” rencide etmedi. Arjantin’de yakalanan Ata Uçağı’ndaki uyuşturucunun Türkiye bağlantıları “devlet sırrı” olarak duruyor. Uyuşturucu Baronu Halil Falyalı’nın KKTC ve Türkiye’deki siyasi bağlantıları hala bir sır. HSK üyesi Hamit Kocabey’i istifaya zorlayan uyuşturucu davasında dönen pazarlıklar bir dava konusu olamadı. Süleyman Soylu ve yeğeninin şefaatinden yararlanarak kripto para piyasasını iki buçuk milyar dolar dolandırıp kaçan Thodex sahibi F. Fatih Özer “yakalanması an meselesi” olmasına rağmen yakalanamadı. Siyaset-Mafya-Para üçgeni, suçu legalleştirerek, “suça ortak olmayacağız” diyenleri kriminalleştirerek, Muz Cumhuriyeti inşası ilerliyor.
Milliyetçilik, ulusal gurur, içişlerine karıştırmama, sınır namustur vb. sözcüklerin havada uçuştuğu bu günlerde devletin Anayasası, kanunları, meclisi, mahkemeleri ilga edilip, devlet hazinesi Yağma Hasan Böreği gibi yandaşlara dağıtılıyor. “Kutsal Devlet” ayinleri devletin soyulmasının perdelendiği birer aldatmacadan ibaret. Düşman yaratma, hedef saptırma en iyi bildikleri yöntem.
“Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim, sekiz füze attırırım” ile başlayan “Mahkeme kararı falan dinlemeyin, siz yıkın biz sabah gelir icabına bakarız” ile devam eden zihniyetin yolsuzluğun, adaletsizliğin mimarı olduğu aşikâr. Pazardan meyve alamayan vatandaşın cebindeki deliğin, “açım” diyerek intihar eden emekçinin müsebbibi bunlar. Suriye’de süren savaşın, milyonlarca insanın göçmen olması yine bunların eseri. “Muz kabuğuna saklanarak ülkeye giren böcek” kadar istilacılar ama muz kabuğuna basıp ayaklarının kayacağı günler “belki yarın, belki yarından da yakın.”