Veysi Sarısözen
Türkiye kamuoyu sosyal medyada, gazetemizin sayfalarında yazamayacağımız akıl almaz skandalları, özellikle Sedat Peker ve Cevheri Güven’in yayınladıkları videolardan izliyor. Öğreniyor.
Öğrendikten sonra isimleri, unvanları ve de suç üstündeki resimleri ifşa edilenlere dönüp bakıyor, Çölaşan’ın vaktiyle kullandığı tabirle konuşacak olursam, “tık” diyen yok. Yalanlayamıyorlar, hatta yanıt dahi veremiyorlar.
Vatandaş bu “sessuzluk”tan ne anlıyor? İddiaların doğru olduğunu.
Ama harekete geçemiyor. Neden acaba?
Çünkü bu “tık” diyemeyenler, yapıp ettiklerini “dış güçler ve Kürtler” perdesiyle örtüyor. “Ne yapıyorsak, dış güçlerle ve Kürtlerle savaş halinde olduğumuz için yapıyoruz” dediklerinde akan sular duruyor.
Sebebi açık: “Tıkı” çıkmayanlar açıklanan akla hayale sığmayan skandal videolarındaki “boşluktan” yararlanıyorlar. Bu videolardaki boşluk “savaşla” ilgili bilgi boşluğudur.
Eğer söz konusu kişiler, değerlerini benim de kabul ettiğim videolarındaki skandalların asıl sebebinin “savaş” olduğunu kanıtlarıyla gösterseler, “savaşın” kendisinin de bir “skandal” olduğu ortaya çıkacak. O zaman “kutsal savaşın” da en az diğer korkunç rezaletler gibi bir şey olduğu anlaşılacak.
O anlaşılınca da “savaş” bahanesi de ortadan kalkacak. Vatandaşa “ne yapalım savaş halindeyiz, bu kadar kusur kadı kızında da olur” denemeyecek. Vatandaş o zaman “savaşmayın” diyecek.
Mesela: “Evet mafya devletimizin her bir yerini sardı, ama o mafya Kürtlere karşı gönderdiğimiz silahları Kürtlerle savaşan DAİŞ’e veriyorlar, biz devlet olarak veremeyince ne yapacağız, elbette mafyaya başvuracağız” dendiği zaman vatandaş “eh ne yapalım, devlet zeval görmesin” demekte.
Korkunç rezaleti ifşa edenler, eğer “bu savaş yanlış bir savaş, işte Sarısözen’in bile kendi gazetesinde dile getiremediği sonuçları da, devleti çürüttü” deseler, millet yayınladıkları korkunç skandallara bakarak “öyle ise bu savaş bitsin, rezillik sona ersin” diyecek.
Böylece vatandaşı, “savaş yüzünden bütün bu rezilliklere katlanıyoruz” diye kandırmak da mümkün olmayacak. Ve gerçek ortaya çıkacak: Bu vurgunlar, mala çökmeler, bu cinayetler, suikastler, Özel Kuvvetler MAK’ının bulaştığı bu kanlı işler aslında savaşı devam ettirmek içindir. Savaşın devamı ise adını verdiğim kişilerin videolarında da kanıtlandığı gibi, bu savaşı devam ettirenlere milyarlarca dolar rant sağlamakta.
Savaş olmasa devletin mafyayı kullanması izah edilebilir mi? Mafyanın devlet halinde örgütlenmesini kime anlatabilirsiniz?
O halde bu videoları çekenler açık konuşmalı: Savaş, o savaşı yürütenlere milyarlarca dolarlık rant sağlıyor. Sağladığı için de işte videolarda görüp, tanık olduğumuz akıl almaz işler oluyor. Milyarlarca dolarlık bir pastanın paylaşılması Hablemitoğlu örneğinde gördüğümüz gibi devletin kanatlarını birbirine düşürüyor.
Keşke sadece birbirlerini yeseler. “Deveyi hamutuyla yutar gibi” memleketi yutuyorlar. Nasıl derseniz, dediğim gibi, gazetemizin güvenliği adına anlatamam. Şöyle çıtlatayım: Hapishanede adam öldürmüş, onun bunun malına çökmüş, numaradan suç işleyip hapse girip geleceğin Başkan’ına mahpusta konfor sağlamış olan bir şahıs şu anda Saray’da danışman diyorlar. Adını bile açıklamaktan korkarım, gazeteme çökerler.
Demek ki, videoların sahipleri “bu savaş milyarları yutmak içindir, o savaşta milyarları yutmak ise mafyasız mümkün değildir, savaşta mafyayı kullananlar, bir süre sonra mafyalaşır, onlar mafyalaşınca devlet mafya devleti olur, savaş sebeb mafya sonuçtur” demeliler.
Eğer sen sebebi anlatmaz ve yalnız sonuçları ifşa edersen, o rezilliklerin sahibi sana, “savaş halindeyiz, o kadar rezilliği bekamız adına çekmek zorundayız” dediği zaman susarsın.
Sen sussan önemli değil. Vatandaş yaptığınız videoları Netflix’in “ekşin” filmleri gibi heyecan, öfke, şaşkınlık içinde izler, ama sebebin ne olduğunu bir türlü anlayamaz. En fazla “bunlar gider, yerine yenileri gelirse dinimiz de, imanımız da, ahlakımız da kurtulur” diye düşünür.
Bu rezilliği yapanların yerine gelecek olanlar kimler acaba?
“Sebep savaş, soygunculuk sonuç” diyenler mi?
Bakıyorum da, videoları çekenler neyi “boşlukta” bırakıyorsa, mevcudu devirmek isteyen Altılı Masa da “aynı boşluğu” doldurmuyor.
Neden? Çünkü onlar da “savaş” yanlısıdırlar. Yarın iktidara gelsinler, savaşa dur demedikleri durumda onların da “ahlakı” bozulacaktır, onlar da savaşı kirli güçlerle sürdüreceklerdir, sonunda onlar da bu gidişten “nemalanma”nın yollarını arayacaklar, aynı noktaya varacaklardır.
Özetle: Savaş kirletir, barış temizler.
O zaman Sedat Peker’e ve Cevheri Güven’e sesleniyorum: “Sebep savaş, sizlere ifşa ettiğimiz korkunç gerçekler sonuç” deyiniz. Kürt halkının kimlik ve özgürlük taleplerine karşı yürütülen savaşın memleketi ne hale getirdiğini anlatınız ki, memleket neyin ne olduğunu anlasın.
Anlarsa çözüm yolunu bulur. Savaşı bitirir, anlattığınız korkunç sonuçları ortadan kaldırır. Vatan kurtulur.
Anlatmazsanız ne olur?
Siz reyting kazanırsınız, vatan ve millet mahvolur.