TSK mensubu uzman çavuş Kıbrıs’ta kadın öğrenciye cinsel saldırıda bulundu. Tutuklanmayan asker Türkiye’ye geri gönderildi. Kıbrıslı gazeteci Ayşemden Akın, saldırıyı gazetemize anlattı
Nevin Cerav
Çok olmadı. Bir-iki hafta önce gözümüze sokarak alenen ve hukuksuz bir şekilde cezasız bıraktılar uzman çavuş Musa Orhan’ı. Orhan’ın 20 gün boyunca alıkoyup tecavüz ettiği İpek Er’in henüz 18’indeyken canına kıyması da tecavüze uğramasının kanıtlanması da yetmedi mahkemeye. Mahkemeler için saldırının bir Kürde yapılması, saldıranın da devletin kolluk gücünden olması bir ‘cezasızlık sözleşmesi’ niteliği taşıyor çünkü. 90’lı yıllardan beri bu suçları işleyen hiçbir asker, polis ve korucu ceza almıyor…
Geçtiğimiz günlerde bu suçların bir benzeri de Kuzey Kıbrıs’ta yaşandı. Türkiye’nin 40 bin askerinin olduğu Kıbrıs’ta “uzman onbaşı” denilen V.A.’nın bir kadın öğrenciye cinsel saldırıda bulunduğu ve Türkiye’ye geri gönderildiği ortaya çıktı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) uzman askeri V.A.’nın cinsel saldırısıyla ilgili haber yapan, suçun peşini bırakmayan Kıbrıs Bugün Gazetesi’nden Ayşemden Akın ile görüştük. Gazeteci Akın saldırıyı, TSK mensubu askerlerin 74’teki Kıbrıs harekatından bu yana benzer suçlar işlediğini ve bu suçlar karşılığında hiçbir sonuç alamadıklarını nedenleriyle birlikte gazetemize anlattı.
Kıbrıs’ta Türk Silahlı Kuvvetler’e (TSK) bağlı bir uzman çavuş, kadın öğrenciye cinsel saldırıda bulundu. Saldırıyla ilgili bilgileri aktarabilir misiniz?
Saldırının olduğu gün kadın öğrenci M.K. okuldan çıkıyor, arkadaşlarıyla Güzelyurt Kalkanlı’da okul kampüsünün dışına doğru yürüyorlar. Sonra da arkadaşlarının evine gidiyor ve geç saate kadar orada vakit geçiriyor. Kolunda çantası elinde kitaplarıyla M.K. evine dönüyor, gece saat 2 civarı. V.A. isimli uzman onbaşı da gündüzden takip etmeye başlamış arabasıyla M.K.’yi. Bu takip çevredeki kameralara da yansımış zaten. Bu arada evin bir otopark girişi var bir de ön girişi var. Zanlı otopark tarafındaki girişi kullanmış. M.K. ön kapıdan içeri giriyor, daire kapısının önüne geldiğinde ise uzman onbaşı beliriyor orada, telefonla konuşuyor numarası yapıyor. Tabii M. takip edildiğinden habersiz kapısını açıyor ve tam içeriye girerken adam üstüne çullanıp kapıyı kapatıyor. M.’yi banyoya sürüklüyor ve saldırıyor. Çığlık çığlığa yardım isteyen M.’ye başta apartmandakilerden yardım gelmiyor ama çığlıklar artınca apartman ayağa kalkıyor. Bunun üzerine asker evden kaçıyor, kaçarken de hızla kapının kolunu koparıyor. Apartmana girdiği yerden çıkarak kaçıyor. Bunlar da kameralara yansımış.
M. kendisine saldıran kişinin asker olduğunu biliyor mu?
Hayır bilmiyor. Polise gidip şikayetçi oluyor, yaşadığı saldırıyı anlatıyor. M. de dahil saldırganın eşkali kameralardan tespit edilip anlaşılıncaya kadar asker olduğu bilinmiyor. Güzelyurt bölüğüne gidiliyor ve oradaki sanırım bir yüzbaşıya durum anlatılıyor. Yüzbaşı da diyor ki, ‘Tamam, bundan sonrası bize ait.’ M.’nin ikinci şoku burada başlıyor, ‘Buradan sonrası bize ait’ ne demek, bilmiyor. ‘Polis bir şey yapmayacak mı, soruşturma, dava açılmayacak mı?’ diye soruyor. Ve asker, saldırıyı gerçekleştiren onbaşının güya ifadesini alıp kaşla göz arasında Türkiye’ye geri yolluyor. M. ise kendisine bir şey söylenmesini bekliyor. Tekrar polise gidiyor. Polis de diyor ki, ‘M. hanım, biz görevimizi yaptık, dosyayı hazırladık, askere verdik. Sen de duydun, bundan sonrası askerin işi.’ Çünkü TC ile KKTC arasında yapılan anlaşmaya göre, TSK’den biri herhangi bir suç işlerse onun cezasını askeriye verir. M. tekrar askeriyeye gidiyor, ‘Bu adamın akıbeti nedir?’ diye. Onlar da ‘Biz meslekten men ettik, ülkeden ihraç edip dosyasını da Türkiye yolladık. Davası orada görülecek, dava görülene kadar da serbest kalacak. Yalnız dikkat edin, o kişi sivil olarak buraya tekrar gelebilir’ diyor.
Yani açıkça tehdit etmiş M.’yi…
Evet, hem bir tehdit hem de hiçbir işlem yapılmayacağıyla ilgili bir kanıt aslında bu söylenenler. Çünkü ülkeden ihraç etmiş olsalar, ki böyle bir hakları yok, Bakanlar Kurulu kararı ile alınan bir durumdur ihraç. Ben aradım taradım Bakanlık Kurulu’nda böyle bir karar yok. Ama bunların anlaşmasında da ayrıca var mı bu, bilmiyorum. O anlaşma da kamuya açık değil, maddelerini göremiyoruz. Velhasıl sivil bir alanda, bir evin içine zorla girerek bu uzman asker suç işledi, kadına saldırıda bulundu ve tevkif edilmeden kaçırıldı. Artık bundan sonra Türkiye’de başka kadınlara mı tecavüz edecek, Kıbrıs’a geri gelip sivil olarak M.’ye mi saldıracak tekrar, yoksa M.’yi mi kesecek, bunu bilmiyoruz ve ısrarla gazetemizde yayın yapıyoruz.
Yaptığınız yayınlara resmi kurumlardan yanıt alabiliyor musunuz?
Maalesef hayır. Buradaki Polis Genel Müdürlüğü’ne çağrıda bulunuyoruz, ağzını açıp bir şey söyleyemiyor. Çünkü öyle bir yetkisi yok. KKTC’deki polis genel müdürü bile sıradan bir Türk askerinden daha güçsüz. Bir polisin TC’den bir askere gidip hesap sorma yetkisi yok. Düşünebiliyor musunuz, asker benim devletimin memuru ama burada devletin memuru değiller. Burada devletin sahibiler. Yani kadın öğrencinin hakkını aramasına da izin vermiyorlar. ‘Biz dosyayı yolladık, sen önüne bak hanımefendi’ diyorlar ve ‘Yine de dikkat et’ diye de not düşüyorlar kızın aklına.
Sizin dışınızda bu saldırıyı gündeme getiren kimse yok sanırım Kıbrıs’ta.
Hayır, yok. M. çok iyi bir şey yaptı bize gelerek. Buradaki olayları deşifre etmek adına da çok iyi yaptı. Aslında nasıl bir mücadeleye yol açtığını bilmiyor M., o kendi adaletini arıyor şu anda. Sonuçta M. bu ülkede misafir, bir üniversite öğrencisi. Burası için bir üniversite adası, bir turizm adası diyoruz, peki bu nasıl bir üniversite adası? Kuzey Kıbrıs’ta 40 bin TSK askeri var, neredeyse buranın nüfusunun 5’te 1’i kadar asker var. O zaman bunların her birini biz potansiyel saldırgan olarak mı görmeliyiz? Bu adamlar ceza almazsa kim çocuğunu buraya okula yollar ki? Böyle berbat durum yaşıyoruz burada.
M.’ye yapılan saldırılara benzer olaylar olmuş muydu daha önce Kıbrıs’ta?
Oldu evet, 74’ten beri yaşanıyor bu saldırılar burada. M.’nin yaşadığı saldırılara benzer hatta daha acılarını yaşamış genç kadınlar var burada. Üstelik buraya çalışmaya ya da okumaya gelmiş tırnak içinde daha ‘sahipsiz’ diyebileceğim kadınların başına da geliyor bu saldırılar. Mesela yine Güzelyurt’tan çok genç bir kadın yine bir askerin tecavüzüne uğradı ama aile korkusundan, örf ve gelenek meselelerinden, Türkiye’deki baskılardan dolayı ortaya çıkıp bunu anlatamıyor.
Ayrıca yine Güzelyurt’ta askeri bölüğün olduğu yerlerde, (bu uzman askerler akşam saat 5-6’dan itibaren serbestler) 3-4 kişi aynı ev tutup birlikte yaşıyor veya tek kişi yaşıyorlar. Bu askerler bir sürü ev tutmuş durumdalar, oradaki öğrenciler şu anda risk altında. Çünkü düz bir asker bile kendini buranın sahibi gördüğü için ellerinde içkiler, sigaralar arabaların kaportalarında oturup son ses müzik dinliyorlar. TSK askerleri güya nizamı, güvenliği sağlamak için çalışıyor ama oradaki genç kadınları, üniversiteli kızları taciz ediyor, korkutuyorlar. Erkeklerle kavga edenleri mi istersiniz, esnafa sataşanları mı istersiniz, polise dikleneni mi?
Bunlar askeriyenin olduğu yerde mi yaşanıyor?
Evet, evet. Güzelyurt’tan bahsediyorum. Güzelyurt küçücük bir yer aslında, herkesin birbirini tanıdığı küçük bir yer. Saldırıya uğrayan M. şahit olduğu başka olayları da anlattı bize, oradaki insanların şahit olduğu olaylar da var. Mesela bir gün birkaç asker sivil kıyafetli olarak toplanmış yine içki içiyorlarmış son ses müzik açmışlar ve marketin yakınlarında olay çıkarmışlar. Market sahibi, polisi arayıp şikayet ediyor, polis geliyor hemen. Askerlere, ‘Ne yapıyorsunuz siz burada?’ diye soruyorlar. Askerler koyu koyu küfür etmeye başlıyor polise, polis de kimliğini istiyor. ‘Ben askerim ulan, senin bilmem neyine ne yaparım’ diyor bu askerler polise. Herkesin içinde bu şekilde davranmak cüretini gösterebiliyorlar ve polis bunlara kelepçeyi takıp götüremiyor. Çünkü dokunulmazlıkları var, anlatabiliyor muyum? Polis sadece gidip bölüğüne şikayet edebilir, eşkalini verebilir, saygısızlık yaptı diye şikayet edebilir. Görevli asker de ‘he he’ deyip polisi yollar, bir ceza verdiğini de zannetmiyorum. Öyle olsa bunların ipi çekilir de böyle davranmaya cüret edemezlerdi. O yüzden de gayet rahatlar, krallık ilan etmiş gibi bölge insanını, oradaki öğrencileri taciz eden, huzursuz ve mutsuz eden bir ortam yarattılar.
Askerlerin dokunulmazlıkları neye dayanıyor?
Anayasamızda 10. madde diye geçici bir madde var. Bu madde iç güvenliği sağlayan buranın polisini, askerini, itfaiyesini yani tüm güvenlik güçlerini Türkiye’deki Genelkurmay’a bağlayan maddedir. Kıbrıslı Türkler itfaiye müdürünü, polis genel müdürünü bile atarken TSK’nin Genelkurmayı’na sormak zorunda, onlar karar veriyor, onlar atıyor. Bir ülke düşünün, kendi ordusunun başına kendi insanını getiremiyor. Türkiyeli general geliyor başına bu kurumların çünkü Kıbrıslı Türkler yeterince ‘Türk’ görülmüyor, Türk milletini yeterince temsil etmiyorlar. ‘Sulandırılmışlar’ diye görüyorlar. Şecereleri Rum olabilir, Maronit, Latin ya da Ermeni olabilir diye bakıyorlar bize. Böyle bir devlet yapısı var, bu devlet midir? Bu rezalet bir şeydir. 21. yüzyılda bunu anlamlandırmak mümkün değil.
Buradan çıkış nasıl sağlanır sizce?
Tek bir yolu var, tek çözüm federasyon. Başka hiçbir kurtuluşu yok Kıbrıslı Türk toplumunun. Ama Türkiye hükümeti çözüm olsun, barış olsun istemiyor. Çünkü Kıbrıs bağımsız olduğu anda ne mafyası burada cirit atabilecek, ne casinolar sermayedarlarına trilyonları götürecek. O yüzden burası her zaman ‘arka bahçe’ kalmalı. M.K. gibi kadınlar tecavüze mi uğramış, gazeteciler faili meçhul cinayete mi kurban gitmiş kimin umurunda? Üstü çok kolay kapatılan suçlar bunlar. Düşünün ülkemizde saldırıya uğrayan öğrenci kime gideceğini bilemiyor, polise gidiyor olmuyor, askere gidiyor olmuyor, işte bana geliyor, gazeteciye geliyor. Ben tek başına savaşırım onun için, sonuna kadar. Ama bir işe yarasın isterim, yoksa ne anlamı var? 3 gündür uyku uyumuyorum.
Yaptığınız habercilik çok önemli…
Umarım başka başka kadınlar da bize ulaşır, olayın vahameti daha çok ortaya çıkar. Bu saldırıları yaşayan başkaları da ortaya çıkarsa, meseleyi daha da büyütürsek kayıtsız kalamayacaklar, bir şeyler söylemek, bir şeyleri değiştirmek zorunda kalacaklar diye düşünüyorum.
Kıbrıs Ankara’nın rehinesi
Türkiye ve Kıbrıs toplumuna, kadınlara neler söylemek istersiniz?
Burada toplumun yurt hakkı gasp edilmiş, bütün kurumları elinden alınmış durumda. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde rehiniz. Kıbrıs Türk toplumu Türkiye’nin elinde rehin, dış politikası için rehin, kendi sermayesi için rehin. Burada hayat sanıldığından da zor. ‘Kıbrıslılar orada oh ne rahat, ne güzel hayat yaşıyorlar’ diye düşünen dostlarımız var. Öyle bir şey yok, biz burada hepimiz acı çekiyoruz. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. Kadınların mücadelesi çok kıymetli, hele böyle zor dönemlerde ses çıkarabilmek çok daha önemli. Hem Türkiyeli kadınlar hem de Kıbrıslı kadınlar M.K.’ye sahip çıkmalı.